HANIM

Koltuğuma oturmuş, kahvemi yudumlarken, evime düzen veren hanımımı seyrediyorum. O ne maharet, o ne tertip ve düzen, o ne öngörü, o ne bitmez tükenmez bir enerji.

Ve diyorum ki hanımlar olmasa, erkeklerin ağzına kurt düşer.

Hanım diyorum hanım! Neden acaba Araplar avrat derken, biz Türkler hanım demekteyiz?

Şöyle bir düşündüm. Azıcık araştırdım ve bu canlıların, biz Türklerdeki o yüce yerini daha iyi bir kavradım. 

                Araplar eşlerini avrat diye çağırıyor. Anlamı apış arası demekmiş.

Biz Türkler, hânım diye sesleniyoruz. Manası evimin sahibi!.

İşte aradaki fark, bu kadar keskin ve anlamlı!.

Rabia, Arapça “dördüncü” demektir.

Göz bebeği kızlarımıza kudsiyet atfederek koyduğumuz bu isim; öyle sanıldığı gibi mübarek ve anlamlı bir isim değildir.

Çünkü Arap kültüründe kız çocukları, insandan sayılmadığı için; kızı olanlar isim vermez numara verirlerdi.

Buna daha pek çok örnek verebiliriz

Vahide isim değildi, birinci demekti

İlk doğan kıza verilen numaraydı.

Saniye ikinci demekti, ikinci doğan kıza verilen numaraydı.

Selase ve Bite isimleri üçüncü demekti, üçüncü doğan kızlara verilen numaraydı.

Rabia da dördüncü demekti, dördüncü doğan kıza verilen numaraydı.

Arap hayranı, Türk ve Türklükten bi haber din adamlarının, ballandıra ballandıra anlattıkları bu Arap kültürü sayesinde, biz Türklerde bu isimleri kutsal, mübarek saymışız.

Bilmiyorlar ki Araplar, insandan saymadığı ve isim vermeye lüzum görmediği kız çocuklarına, işte böyle numara takarlardı, tıpkı otomobillere takılan plakalar, sokaktaki evlere verilen numaralar gibi.!

Değerli okurlarım, çok kıymetli takipçilerim! Dünya kurulduğundan beri kız çocuklarını, diri diri toprağa gömen kültüre sahip tek millet Araplardır. Ne Araplar, ne Arapça isimler ne de Arap alfabesi asla üstün ve kutsal değildir.

Bunun esas nedeni ise; araştırmada vardığım sonuca göre; tefecilik yapan, fahiş faizlerle verdikleri paraları ödeyemeyen kişilerin kızlarına, karılarına el koyup pazarlayan insafsız ve ahlaksız, Arap egemenlerinin eline düşmesinden korkan Araplar, yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek bu akıbetten koruduklarını zannederlermiş.

Peki o çağlarda Araplar böyle idiyse, Türk’ler de durum ne idi?

Türk’ler kız çocuklarına, hatunlarına değer veren, onları önemseyen, insan yerine koyan, komutanlar ve hakanlar gibi yetiştiren tek tanrılı dine mensup asil ve erdemli bir milletti.

İnsana ve kadına gereken kültürün örneklerini vermiş önder uluslardandı.

Sevgili okurlarım! Eski Türkçede “NAMUS” diye bir sözcük yoktu. Zira Türkler, namussuzluk nedir bilmezlerdi.

Peki de, kadının yeri neydi? Diye haklı bir soru akla gelir.

Türk geleneğinde kadın; arkadaştı, kadın anneydi, kadın sevgiliydi, tek başına bir devletti, Umay Hatundu.

Araştırdığımda gördüm ki, ne zaman ki Türkler Müslüman oldu, Arap kültürü geldi kadın, kadın olduğuna bin pişman oldu.!

Kadın dövmek, küfretmek, horlamak maalesef Türklerin; Arap kültürüyle tanıştıktan sonra bize bulaşan bir hastalık oldu. Bizim kültürde kadın, baş tacıdır, el üstünde tutulur.

Tarihe geçmiş Cengiz Han’ın, hanlarına eşi için söylediği şu söz var ya:

Hanlarım ben sizin Han’ınızım, bu da benim HAN’ım”  sözleriyle dilimize yerleşen  “Hanım”  kelimesi de bu asaleti, erdemi ve değeri göstermektedir!

Yâni kadın; eşinin, evinin HAN’IYDI.

Esen kalınız.

Koltuğuma oturmuş, kahvemi yudumlarken, evime düzen veren hanımımı seyrediyorum. O ne maharet, o ne tertip ve düzen, o ne öngörü, o ne bitmez tükenmez bir enerji. - Belcikali kadin sanatci Edith Dekyndtin Mahsa Amininin sactan yapilmis bayrak eseri

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir