“Öyle bir nesil yetişiyor ki, bu neslin heyecanı, yurt ve bayrak aşkı köreltilmeyecek olursa, dünyanın en mutlu ülkesi biliniz ki Türkiye olacaktır” Mustafa Kemal Atatürk
Gençler ve Geleceğimiz
Geleceğe sahip olmak isten bir toplumun gençliğine yatırım yapması gerekir. Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkmaya karar verdiğinde 38 yaşındaydı ve o tarihte değil ulusun kaderini değiştirmeyi, dünyanın beklemediği ölçüde tarihin akışını değiştirecek bir kurtuluş savaşı ve arkasında kültür evrimi yaratmak için Anadolu’da toplumla buluşmaya çıktı. Kurtuluş savaşı ile arkasında kısa sürede gerçekleştirdiği eğitim, bilim, sanat ve çağın gereklerine uygun yenilikler ile Türkiye’yi çağın ileri ülkeleri ligine taşımıştı. Çok genç yaşta geleceği beyninde kurguladığı en önemli mesajlarını verdiği eseri olan “Nutuk” kitabı okununca Mustafa Kemalin Atatürk ülkenin geleceğini güvendiği gençlere neden bıraktığı daha iyi anlaşılmaktadır. Çoklu zekâ sahibi Atatürk’ün geleceğin sağlıklı inşasının zeki, fikri ve vicdanı hür, zinde geçler tarafından gerçekleşebileceğini düşünerek geleceği geçlere emanet ettiğini en üst düzeyde gençliğe hitabesinde ve Bursa nutkunda ifade etmektedir. Her 19 Mayıs’ta Atatürk toplumun geleceğini gençliğe emanet etti, ancak biz bunun gereğini yapabildik mi? sorusunu açık yüreklilikle kendimize soralım.
Gençlik İdare Edilen Değil Geleceğin Simgesi Olmalıdır
Her çağın üretil ilişkileri ve onun süt yapısı olan sosyal yapısının getirdiği ortam ve artı-eksileri bulunmaktadır. Günümüz iletişim teknolojileri çağını gençlerinin talepleri sanayi toplumuna göre birçok farklı maddi ve manevi fırsatları ve sorunu olduğunu biliyoruz. İleri teknoloji özelde de yapay zekanın getirdiği yeni üretim araçları insan ve hayvanın enerjisine dayalı üretime dayalı bir çok mesleğin ortada kalktığını bu aralar hızlıca yaşamaktayız. Bu bağlamda çağa hazırlıksız yakalanan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler gibi ülkemiz gençlide gelecekte iş aş bulma konusunda kaygılı. Ülkenin uzun erimli ihtiyaca ve ekolojinin sunduğu ortama dayalı ciddi planlama ve program üretmediği ve de öngörüsünün olmadığı bugün yaşana yüksek geç işsizlik oranından anlaşılmaktadır
Her gün okul çevrelerinde artan şiddet, sokakta sigara fiyatına satılan esrar ve uyuşturucu ve geçim zorlukları hepsi aynı potada görülmek zorundadır. Eğitimimizin her kademesinde niteliğin düştüğü, üniversite eğitiminin orta öğretim düzeyinde çağın gereklerine uygun bilgi, beceri ve analitik düşünme beceri sağlayamadığı eleştirilerinin çok daha sık yapılmaktadır. Orta öğretim ve üniversite sonrası boş zamanların değerlendirilmesi için sosyal-sportif ve düşünsel faaliyet alanlarının iyi planlanmadığı veya az olması nedeniyle öğrencilerin kendilerini gerçekleştirme ortamlarının sınırlı olması birçok soruna gebe. Buna karşı gençliğin önüne hedef koymadan, gençliğin kendi kendini geliştirmesi ve ülkesinin geleceği konusunda yaratıcı düşünceler oluşturması mümkünümdür? Sorusunu akla getirmektedir. Farklı düşünebilme yaratıcılık bir günlük bir şey değildir. Düşünebilme, bilgiyi dönüştürme, cesaret gösterebilme bir yaratıcı ortam sürecidir. Bu sürecin önünü açacak ortamlar yaratılamazsa, devlet memuru anlayışına sahip verilenleri benimsemiş insanlar ile kaderine razı insanlar ile yola devam etmek zorunda kalırsınız.
Gençlik ve Değerler
Sıkça konuşulan günümüz değerleri maalesef gençliğin yaşam kalitesini ve ülkenin geleceğini karartan niteliğe bürünmüştür. Çalışmadan, yorulmadan bir yerlere gelmek, birilerinin üzerinden değer kapmak nerdeyse bir yaşam biçimine dönüştür. Çalışmak yorulmak bir şeylerin altına elini koymak risk almak yerine kısa sürede köşeyi dönmek daha avantajlı konuma geldi. Kişileri çalışarak, okuyarak, üreterek insan ilişkilerini kullanarak bir yerlere gelmek siyasilerin ve entelektüellerin davranışları ve söylemleri ile nitelik kazanmalıdır
Ne İçin Çalıştığını Bilmemek Önemli, Yoksa Boşa Kürek Çekeriz
28 Ekim 2006 tarihinde bir TV ekranı İstanbul Taksim özgürlük anıtı önünde yoldan geçen insanlara Cumhuriyet nedir, ne zaman kuruldu, kim kurdu? Diye soruyor. Çoğu genç çoğu kişinin cevapları ve konuşmaktan korkması ilginç. Askerler yöneltilen bir soruda, uğrunda canını verdiği vatanının yönetim şekli ve niteliklerinin bilmemesidir. Cumhuriyeti tanımlayamadan, özgürlüğün ne olduğunu bilmeden askerlik yapan bir erin eğitilmesi, ülkesini, ulusunun ve idare edildiği demokratik anlayışın bilincine varması görevini daha iyi yapması sağlanmaz mı? Ya maçlardan sonra ölümüne kavga eden bağıran çağıran futbol fanatiklerine ne demeli. Sokaktaki insan ile Ankara ve İstanbul eksenli yayın ve bilgi akışı arasında bir tezatlık görülüyor. Taksimde geçen insanların araba sürüşü, sigara tüttürüşü, genel konuşma şekli eğitimsizliğin koktuğunu gösteriyor. Sokaklar tepkisiz ve bilinçsiz. Cumhuriyeti koruma ve kollama içselleştirilmediği görülmektedir. Bununda eğitim ile doğrudan ilgili olduğu görülmektedir.
Gençler Mutlaka Gelişim Odaklı Zihne Sahip Olmalı. Gelişime Açık Olmalı, Sabit Fikirli Olmamalı
Bir gurup gençlik ise kendi dünyasında, en kısa yoldan para kazanmayı veya hayatını kurtarmayı düşünüyor. Bir grup genç anne babasının eline bakıyor, onlar ne derse onu yaparım anlayışında. Küçük bir gurup da tam ne aradığını bilmeden şu veya bu “izimlerin” etkisinde. Tarih ve ekoloji bilmeden takım tutar gibi savunmaya çalıştığı düşünceyi her yönü ile kavramadan siyaset yapmaya çalışmaktadır. Her insanın gençlik döneminde yaşam yol hartasını oluşturması için okuyarak, öğrenerek birli bir dünya görüşü sahibi olmasını, fikri hür ve vicdanı hür bir insan olarak kendi kararlarını kendisi oluşturmasını istiyoruz. Ancak “gelişim odaklı zihin“ sahibi, kendini okuyarak ve araştırarak geliştiren, çağın yetkinlik becerilerini kazanmış, yaptığı işin niteliği öğrenmiş, kavramış ve benimsemiş olmasını istiyoruz.
Gençlerimiz gelişim odaklı, analitik düşünme becerileri kazandırılır ve kendilerini gerçekleştirecek özerk ortamlar bulursa Atatürk’ün arzu ettiği çağı yakalarız.
Bu arada gençlerimizin ve kendini genç hisseden herkesin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı candan kutlarım. Kutlu olsun.