Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sn. Frank-Walter Steinmeier; Almanya Federal Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 100. Yıldönümü münasebetiyle güzel ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’ni 22-24 Nisan 2024 tarihinde ziyaret edecek.
Bu münasebetle yarın Antalya Bilim Üniversite’sinde geçirilecek bilgilendirme toplantısının içeriği hakkındaki bilgi notunu ekte sunuyorum. Toplantıda; ALMANYA CUMHURBAŞKANI STEINMEIER’İN
TÜRKİYE ZİYARETİ NEDENİYLE, AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE İLİŞKİLERİ HUSUSUNDA DİKKAT ÇEKİLECEĞİ
belirtilmiş (Ekte).
Bu münasebetle, 12.01.1927 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Alman İmparatorluğu arasında imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının, Almanya İmparatorluğu’nda ikamet etmesine müsaade edilmesi hakkındaki uluslararası antlaşmanın almanca ve osmanlıca yazılı metnini ve 2. Dünya Harbi sonrasında kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’nin antlaşmanın devam ettiği hususunu belirten 29.01.1952 tarihli AFC Resmi Gazetesindeki yayımını bilgi için ekte sunuyorum. Bu ve benzeri antlaşmaların hükümlerinden dolayı, AFC vatandaşları ülkemize pasaportla değil, kimlikle giriş yapabiliyor! Biz garibanlar ülkemize girerken pasaportla, çıkışta pasaport ve kimlik ibraz etmemiz gerekiyor.
Konu hakkında 21.02.2024 tarihinde öbekle paylaşılan ve web sahifesinde yayımlanan
düşüncelerimde ifade ettiğim gibi (gerçi bazıları ehliyete takıldı, kaldı), özellikle Avrupa Adalet Divanın’da alınan kararların adam gibi okunma zaruretimiz var. Zira Avrupa Adalet Divanı Safet Eyüp kararında, üye ülkelerin iç hukukuna değil, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının ULUSLARÜSTÜ HUKUKTAN DOĞAN HAKLARINA UYMALARI GEREKTİĞİ BELİRTMİŞ…
Vatandaşlarımızın vize ve benzeri hususlarda yapmış olduğu harcamalarını, Türkiye Cumhuriyeti’nin tazmin edilmesi için aleyhine dava ikame etmeleri gerekir. Zira Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası ve uluslarüstü antlaşmalarda yer alan vatandaşlarımızın mevcut haklarını savunmama suçunu işliyor.
Cümle hukukçularımız Kapıkule’nin ilerisine gitmeyi becermeleri gerekir… Sayın Prof. Dr. Harun Gümrükçü AB hukuku konusunda yetkindir, yirmi yıldır kendisinden istifade edilmemesi tam bir garabet.
Kalın sağlıcakla
Rehan Gündoğmuş
Sunum ve Davet
Yarın 14.30 da Üniversitedeki Kurumlarımızın ortak olarak düzenlediği sempozyumda aşağıdaki konular üzerinde de durulacaktır:
ALMANYA CUMHURBAŞKANI STEİNMEİER’İN 22-24 NİSAN TARİHLERİ ARASINDA TÜRKİYE’DE OLMASI NEDENİYLE AŞAĞIDAKİ KONULARA AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA DİKKAT ÇEKİLECEKTİR:
(Ortaklık Hukuku, Avrupa Hukuku’nun ayrılmaz bir parçasıdır dolayısıyla Avrupa Hukuki gibi uygulanması zorunluluğu vardır.)
1- Türkiye, Almanya’ya en fazla ihracat yapan ülkedir.
2- İthalat yaptığı 3. Ülkedir , ithalat ve ihracat toplamı 55 Milyar Euro.
3- İhraç sektöründe karşılılıklı yaptırımlar sürdürülebilmesi ve ithalat, ihracatın arttırılabilmesi için hizmet sunan işverenlerin ve serbest meslek sahibi olarak çalışanlara dönük ayrımcılıkların, iletişim zoruluklarının, mevcut şartlar kötüleştirmenin ve en nihayetinde vizenin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
4- AB Üye Ülkelerinde gözlenen Avrupa Hukuku’nun (temel özellikleri: önceliklilik, etkinlilik, doğrudan etkililik) güvencesizliğinin önlenebilmesi için Avrupa Birliği Adalet Divanı kararları’nın başta Almanya olmak üzere tüm AB Üye Ülkelerinde uygulanması gerekmektedir.
5- Sınırlı Gümrük Birliği kararının tüm alanları kapsayacak şekilde genişletilmesi ayrıca da detaylı ve bağlayıcı kurallar içerecek şekilde güncellenmesi zorunluluğu.
6- Asimetrik Ticaret Politikası sonucu: üçüncü ülke menşeyli mallar, Avrupa Birliği üzerinden Türkiye’ye gümrüksüz bir şekilde serbestçe girmesi; buna karşı Türkiye’nin bu üçüncü ülkelere gümrük ödemeden ihracat yapması önlenmektedir bu da adil rekabet koşullarını ortadan kaldıran bir engeldir.
7- Uyuşmazlıkların rasyonel çözümü için Türkiye’nin, Türk Firmaları’nın ve Türk İnsanı’nın Avrupa Birliği Adalet Divanına başvurma hakkı verilmesi. Mevcut Takip sistemi yoluyla çözüm önerileri Avrupa ve Ortaklık Hukuku ile bağdaşmamaktadır.
8- Avrupa Komisyonu toplantılarında ekonomik konular görüşülürken Türkiye’ye de bu toplantılarda bir AB Komiseri bulundurma hakkı verilmelidir.
9- Rasyonel Ticari rekabetin sağlanabilmesi için Türk işverenlerine ve serbest meslek sahiplerine uygulanan ticari engellerin (iletişimdeki farklı vergiler, 300 Milyonu aşan vize masrafları, mevcudu kötüleştirerek yeni vergiler konması, uygulama alanında aracı firmalar yoluyla masrafları arttırma vb.) ortadan kaldırılması gerekmektedir.
10- Bunun için: işverenlere ve serbest meslek sahiplerine verilen vizenin Avrupa Birliği Adalet Divanı kararları doğrultusunda kaldırılmalı ve Mevcudu Koruma Prensibi temel alınmalı, buna göre de uygulamaya konan tüm kötüleştirmelerin ortadan kaldırılması zorunludur.
11- Bunun için, ortak bilim kurulu komisyonu kurulması Avrupa Birliği üye ülkeleri ve Almanya’nın katıldığı ayrıca da Türk bilim insanlarının içinde bulunduğu ortak bir rapor hazırlanmalı.
12- Gümrük Birliği yoluyla ekonomik entegrasyon sağlandığına göre Türkçe’nin AB üye ülkelerince 25. dil olarak kabul edilmesi. Kaldıki Avrupa Birliği, tüm Kıbrısı tam üye yaptığı iddiasında olduğuna göre, Kuzey Kıbrıs Türk halkına karşı da adaletli davranarak onun dili olan Türkçeyi de kendi 1958 de yayınladığı ilk tüzüğüne sadık kalarak bu dili resmi dil olarak ilan etmeli ve buradaki yanlış uygulamaya son vermesi gerekmektedir.
Bir yanıt yazın