TANRI-ALLAH ile SÖZLEŞME!? Hatırlatıcısı KUR’AN!!!

TANRI-ALLAH ile SÖZLEŞME!?
Hatırlatıcısı KUR’AN!!!

(Hadid,8)”Allah dünyaya gelmeden önce sizden misak-sağlam-kesin söz almıştı!”

(Mâide,7)”Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve Allah’a verdiğiniz söz-teminat-sizi bağladığı misak-o sözleşmenizi-sizinle sağlamlaştırdığı antlaşmayı hatırlayın. ‘İşittik ve itaat ettik’ demiştiniz.”

*(Mâide; yemek sofrası değil; ruhların gıdası Vahiy, o zaman inen İncil’dir!!!)

**(Cemal Külünkoğlu:’İşittik ve itaat ettik’ sözü; insanların yaratılmasından önce, mahiyetini bizim bilemediğimiz Allah’ın bütün ruhlara hitaben, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ sualine cevaben onların, A’raf suresinin 172. ayetinde, ‘Evet Rabbimizsin’ diyerek Allah’ın yaratıcı ve terbiye edici olduğunu kabul ettiklerine dair verdikleri sözdür. Burada iman nimetiyle Allah’tan gelen vahye uyacağına, ilahi mesajın gereklerini yerine getireceğine söz veren insana bu sözü hatırlatılıyor.)

(A’raf,172)”Kıyamet-diriliş gününde, ‘Biz bundan habersizdik-bilgisizdik’ demeyesiniz diye, Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı ve onları kendilerine tanık yaptı. ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ dedi. ‘Evet, Rabbimizsin, tanıklık ediyoruz’ dediler.”

**(İsmail Yakıt:”Kur’an Âdemoğulları tabiriyle beşeriyeti kasteder. Ayet; insanoğlunun varlığa düştüğü andan itibaren temsili olarak tevhit inancının varoluşsal bir ifadesini bize vermektedir. Bu bir anlamda insan fıtratının temelinde, yani tabiri caizse insanın mayasında onun tevhid inancını kabule hazır oluşunu gösterir. Bu husus bu ayette temsili bir anlatım içinde metaforik bir kalıp halinde sunulmuştur. Kısaca insan fıtratının temelinde ‘Tevhide dayalı Tanrı inancı fikri’ mündemiçtir. İnsanoğlu dünyaya geldiğinde aklını kullandıkça aşama aşama fıtratının gereği o inanca varmaya çalışır ve O’nu arar.”)

**(Erhan Aktaş:”Ayet, mecaz-alegori bir anlatımla; Allah’ın, insanı yaratırken onun benliğine, yaratıcıyı idrak etme eğilimi yerleştirildiğini ifade etmektedir.”)

**(Muhammed Esed:”Kur’ana göre, Mute’âl Kudret’in varlığını sezme, algılama yatkınlığı insanda yaratılıştan (fıtrat) var olan bir hususiyettir; sonradan, kendini-beğenmişlik, nefsine-düşkünlük gibi arızî duygular eliyle ya da yoldan çıkarıcı çevresel etkilerle üzeri örtülebilir, bulandırılabilir olsa da, böyle içsel, sezgisel bir idrak imkanının varlığıdır ki, akıl sahibi her insanı Allah’ın önünde ‘kendi hakkında tanıklık yapma’ya yöneltmektedir. Kur’an’da sık sık görüldüğü üzere, Allah’ın ‘konuşması, söylemesi, ya da sorması’ insanın da ‘cevap vermesi’, gerçekte Allah’ın yaratıcı eylemini ve insanın da buna varoluşsal cevabını, tepkisini dile getirmek için kullanılan temsîlî ifadeler durumundadır.”)

(Talak,10)”Andolsun Allah size bir zikir-hatırlatıcı-Kur’an indirdi.”

(Sad,49)”Bir hatırlatmadır bu-işte bu dinlediğiniz, kendi özünüzdekini hatırlatmadır!”

(İnsan,29)”Kur’an, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür-bir hatırlatmadır.”

(En’am,38)”Kur’an’da hiçbir boşluk-hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”

(Kehf,54)”Andolsun Biz bu Kur’an’da, insanlara doğru yolu gösterecek bütün ibret verici, aydınlatıcı örnekleri teker teker ele alıp işledik-değişik şekillerde-farklı farklı-ayrıntılı açıkladık-değişik ifadelerle gözler önüne koyduk.”

(İsra,89)”Yemin olsun, biz bu Kur’an’da, insanlar için her benzetmeden nice-çok farklı örnekler sıraladık-sunduk-insanlara gerçeği değişik-çeşitli şekillerde tekrar tekrar ayrıntılarıyla anlattık-insanların anlamaları için açıklamalarda bulunduk.”


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir