Doğa ile oynanırsa, bir gün doğanın intikamını alması kaçınılmazdır. Heyelanlar, sel baskınları, deniz kirliliğinden meydana gelen müsilajlar bundan kaynaklanıyor.
Bu nedenle diyoruz ki, doğa ile oynanmamalı. Doğanın sesine de kulak verilmeli. Bunlar olmazsa doğa bir gün ayağa kalkar ve intikamını da alır. Bugüne kadar yaşadığımız olumsuzluklar da ders çıkarmıyoruz.
Bugün, konumuz yine deniz kirliliği ve bu nedenle meydana gelen müsilajlar. Bunu her yıl yaşıyoruz ve denizlerimiz kirlenmesini önleyecek tedbirleri almıyoruz. Yakında denizlerimizde bir canlı kalmazsa bu hiçbir zaman sürpriz olmamalı.
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Esma Ulusoy, müsilajın yeniden gündeme gelmesi üzerine değerlendirmede bulundu
Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Ulusoy, “deniz karı veya deniz salyası” olarak da bilinen müsilajın; bitkilerde tohum kabuğu ve köklerden salınan karbonhidrat ağırlıklı jölemsi zararsız organik bir salgı olduğu bilgisini paylaştı.
Ulusoy, dünyanın oksijenin önemli bir kısmını üreten mikroskobik canlıların bir çevre felaketine sebep olduğuna işaret ederek, şu açıklamayı yaptı:
“Azot ve fosfor yüzünden zamanla asitleşen deniz suyu aşırı artan fitoplanktonları strese sokar ve bolca müsilaj üretmelerine sebep olur. Oksijeni tüketen zararlı bakterilerin kolera, kolibasili ve kolit gibi hastalıklarının artışına sebep olduğunu biliyoruz. zamanla denizin içinde başlayan bu anormal besin ağının dev bir pıhtıya dönüşerek hem deniz yüzeyini hem de deniz tabanını kapladığını görmekteyiz. Ulusoy, müsilajın denizde oksijene bağlı yaşayan balıkların, kabukluların, sünger ve mercan gibi canlıların kitlesel ölümlerine yol açıyor. Ayrıca balıkçı ağlarına da zarar veriyor. Artan sanayileşme, artan nüfus, gemi trafiğindeki artış, tarımsal faaliyetlerde kullanılan gübre ve ilaçlardan kaynaklı kirlilik sıkı denetimlerle mutlaka engellenmesi gerekiyor. Bunun için halkın atık yönetimiyle ilgili bilinçlendirilmesi, ileri atık su tesislerinin geliştirilmesi ayrıca atık suların, balıkçılık faaliyetlerinin, gemi sintine sularının, tarımsal kimyasal ve gübrelerin denetlenmesi hayati önem taşıyor.”
Ulusoy, Marmara Denizi’ne, son 60 yılda kuruyan yetmiş göle, son yıllarda çokça görülen hortum, sel ve depremlere dikkati çekerek, “Doğanın sesine kulak vermedikçe bütün bu felaketlerin sebebi olan küresel ısınmanın sonuçlarını anlamamız mümkün olamayacak” açıklamasında bulundu.
Özetleyelim:
Geçenlerde bir yazı yazmış ve denizlerimizde balık neslinin tükenmekte olduğunu ve bu nedenle yakında balığa hasret kalacağımıza değinmiştik.
Bugün bu görüşümüzü yineliyoruz.
Birçok işletme zehir oluşan atıklarını en yakın akarsuya döküyor. Bu akarsular denize dökülüyor. Bunların çok sıkı denetlenmesi ve önlenmesi gerekiyor.
Bunların dışında insanlar petleri veya diğer malzemeleri denize atıyor. Bu da ayrı bir kirlilik nedeni. Elimizle denizlerimizi kirletiyoruz. Çoğu zaman deniz temizliği sırasında denizden neler çıkıyor çok ürküntü verici. Böyle bir durumda bu denizde canlı yaşar mı?
Doğanın sesine kulak verilmeli. Yoksa intikamı can yakar. Bugüne kadar yaşananlar ders olmalı.
Bir yanıt yazın