Site icon Turkish Forum

Ömer Seyfettin 6 Mart 1920’de uçmağa varmıştı

Türklük ve Türkçe bilincinin geliştirilmesi önderlerinden Ömer Seyfettin 6 Mart 1920’de uçmağa varmıştı

Ömer Seyfettin 6 Mart 1920’de uçmağa varmıştı. Türklük ve Türkçe bilincinin geliştirilmesi önderlerini saygıyla anıyorum. Işık içinde olsun. 6 Mart 2024 Ç.ba

ÖMER SEYFETTİN KİMDİR?        

Hasta adam Osmanlı’nın son döneminde Türkçe yalnızca Arapça ve Acemcenin değil 3 Kasım 1839’da ilan edilen Tanzimât-ı Hayriye (*) sonrasında Fransızcanın ve Fransız ekinin(kültürü) de etkisi altında girer.

Osmanlı’nın(**)  iktisadi, siyasi ve toplumsal alanlarda büyük sorunlar yaşamaktadır. Bu süreçte de günümüzde olduğu gibi dil, kimlik, milliyet konuları hararetle tartışılmaktadır.

1911 yılında öncü Türk aydınları Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip öncülüğünde Yeni Lisancılar “Genç Kalemler” dergisi etrafında toplanır. ” Milli bir edebiyat milli bir dille yaratılabilir” görüşüyle Türkçenin sadeleşmesi konusunda en bilinçli atılım başmış olurlar.

Ömer Seyfettin 6 Mart 1920’de uçmağa varmıştı. Türklük ve Türkçe bilincinin geliştirilmesi önderlerini saygıyla anıyorum. Işık içinde olsun. 6 Mart 2024 Ç.ba - omer seyfettin turkce turkluk

Yeni Lisan Hareketi günümüz Türkçesinin yalınlaştırılmasında ilk adım olur.

 Yeni Lisan makalesinde Ö. Seyfettin:

·  Şimdi yeni bir hayata, bir intibah devresine giren Türklere yeni, tabiî bir lisan, kendi lisanları lazımdır.

·  Milli bir edebiyat vücuda getirmek için evvela milli bir lisan ister.

·  Eski lisan hastadır. Hastalıkları, içindeki lüzumsuz ve ecnebi kaidelerdir.

·  Bu ırsi hastalığı tedavi edelim. Artık lisanımızın ıslah ve tasfiyesini de hükümete, Maarif Nezaretine bırakır ve beklersek vay halimize!

·  Bu, bizim vicdani, içtimai, siyasi ve mukaddes bir vazifemizdi.

·  Biz, bütün karanlıklardan uzak, hür ve müstakil ilim ve edebiyat için çalışacağız. Gayemiz milli bir lisan, milli bir edebiyat vücuda getirmek olacaktır.

·  Her millet kendi lisanında yaşar. Lisan vatan kadar mukaddestir. Fiili vatanımızda nasıl yabancı düşmanlar bulunmasını istemezsek lisanımızda da Türkçeleşmiş ecnebi kelimeleri, ecnebi kaideleri istemeyiz ” der.

Batı’yı işaret ederek  gençlere :

Ey gençler!…..

·  Sizi bekleyen vazifeler pek ağırdır .Siz bütün dünyaca siyasi ve içtimai mevcudiyeti silinmek istenilen bir milleti kurtaracaksınız…

·  Harici düşmanlarımızın kırmızı pençeleri, bu pençelerin zehirli tırnakları içimizde, kalbimizin üzerinde kımıldıyor

·  Yirminci asırdaki vasi ve müthiş “ehl-i salib teşkilatı” silahsız ve medeni hücumlarını zavallı yetim hilale, bizim üzerimize, Osmanlı Türklüğüne tevcih ediyor.

·  Beş yüz, altı yüz sene evvelki mağlubiyetlerin intikam heyecanları bugün kabarıyor ve siz, ey gençler, hala uyuyor musunuz?

·  Uyanınız, galebe için düşmanlarımızı tanımak lazımdır, ve biliniz ki, bu asırda muharebeyi ordular yaparsa da muzafferiyeti asla kazanamaz.

·  Muzafferiyet intizam ve terakkinindir.Terakki ise ilmin, fennin, edebiyatın hepimizin arasında intişarına vâbestedir.

·  Ve bunları neşr için evvela lazım olan milli ve umumi bir lisandır.

·  Milli ve tabii bir lisan olmazsa ilim, fen, edebiyat gene bugünkü gibi bir muamma halinde kalacaktır.

·  Asrımız terakki asrı, mücadele ve rekabet asrıdır.

·  Esaslarıyla, kaideleriyle yaşayacak olan Türkçemizi yazalım.

Evet ey gençler!

·  Hepiniz yeni lisanı ihyâ ve icâda çalışınız, zekanızı, maharetinizi, dünküleri körü körüne taklide değil, yeni lisanı vaz ve tesise sarf ediniz….” diye seslenir.(1)

İkinci adım ise 1930’larda başlayan Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyet’in başlattığı Dil Devrimidir.

·  Ömer Seyfettin’in dil ile ilgili görüşleri Atatürk tarafından uygulamaya konulur.

·  Ardından Ziya Gökalp’in “Ararsak her sözün vardır Türkçesi” dizesinde dediği gibi Türkçeyi, milletin içinde yaşayan kaynaklara dönerek arındırmak devlet siyaseti haline gelir.

·  Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya itelenmesi ile bu seferde Türkçe yavaş yavaş Amerikan İngilizcesinin kuşatmasına uğrar.

·  Halkın okumuş, okumamışların İngilizce kıblesi haline geldiğini işyeri, medya adları v.b. gibi yerlerde sıklıkla görmekteyiz.

( Bu yazı derlemedir)

 (*) Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839’da Sultan Abdülmecid döneminde Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşid Paşa tarafından okunmuştur. Gülhane Parkı’nda okunması nedeniyle Gülhane Hatt-ı Şerifi, Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu veya Tanzimât-ı Hayriye de denir.

 (**)Hasta Adam” sıfatı ilk kez Rus Çarı I. Nikolay, art arda gelen savaşlar nedeni ile toprak kaybeden ve Avrupa’nın ekonomik denetimine giren Osmanlı İmparatorluğu için 9 Ocak 1853’te  “Kollarımız arasında, hasta, ağır hasta bir adam var.” şeklinde kullanılır. 

Exit mobile version