İran’da Türkler ayrımcılık ve asimilasyonun kuşatması altında.
TRTWOLD, “İran’daki Türkler Ayrımcılık ve Asimilasyonun Kuşatması Altında” başlığıyla, bu coğrafyada yaşayan yaklaşık 40 milyon #Türk’ün, 1925 yılından bu yana İran baskıcı rejimlerinin asimilasyon politikalarına karşı yaşadıkları zorlukları ele aldı ve İran’da yaşayan Türkler hakkında önemli bilgiler paylaştı;
“İran’ın karmaşık tarihi manzarasında, ülke coğrafyasının hayati bir bileşeni olan Türkler, geçtiğimiz yüzyıl boyunca birçok zorlukla karşı karşıya kalmıştır.
Bölgedeki Türk varlığının kökleri antik çağlara kadar uzanmaktadır ve Selçuklular döneminde yerleşim birimlerinin kurulmasıyla kalıcılık kazanmıştır.
Türkler, tarih boyunca bölgede büyük devletlerin kurulmasında ve yönetilmesinde önemli rol oynamış ve 1925 yılına kadar bölgenin kültürel zenginliğine ve demografik çeşitliliğine katkıda bulunmuştur.
925’te Türk Kaçar hanedanının çöküşü, Pehlevi hanedanının yükselişine ve Türk nüfusu üzerinde kalıcı sonuçlar doğuracak bir İran milliyetçiliği politikasının başlatılmasına yol açan bir dönüm noktası oldu.
Siyasi çalkantıların ardından uygulanan bu politika, İran Türklerini ötekileştirerek onları yeni milliyetçi politikanın dışlayıcı etkisine maruz bıraktı.
Yaklaşık 40 milyon olduğu tahmin edilen önemli demografik varlıklarına rağmen, İran Türklerinin ulusal kimlikleri daha sonraki İran rejimleri tarafından sistematik olarak göz ardı edilmiş ve zayıflatılmıştır. İran Türklerinin sorunları günümüzde de devam etmektedir.”
“İran’da Türklere karşı sistematik bir ayrımcılık ve asimilasyon yönünde baskı var. Hatta Türk kimlikleri bile inkar ediliyor. Türkçe çocuk kitapların yayımlanması engellenirken, bunların Farsça konuşanlara dönüştürülmesi için de çaba gösteriliyor. İran’daki Türk nüfusunun büyüklüğü ve tarih boyunca bu coğrafyaya verdikleri hizmetler dikkate alındığında, bu düzeyde bir ayrımcılık belki de dünyada tektir. Siyaset, kültür, ekonomi, toplum, çevre, spor gibi hemen her alanda Türklere yönelik ayrımcılığı görmek mümkün” diyor Ankara Üniversitesi’nden Dr. Mehmet Rıza Heyet.
“İran Türklerine yönelik hakaretler rejimin ideolojisini de ortaya koyuyor. 2006 yılında İran’ın resmi gazetesi, Türkleri, güney Azerbaycan’ın 28 şehrinde büyük ayaklanmalara neden olan istilacı böcekler olarak tasvir eden ünlü bir karikatür yayınladı” diyor Marmara Üniversitesi’nden Dr. Tuğrul Atabay.
Atabay, “Son 50 yılda Azerbaycan devleti en az altı vilayete bölündü ve köy, dağ, ada ve nehir adları dahil olmak üzere Türkçe yer adları da bu Farslaştırma politikasından zarar gördü” diye ekliyor.
İran’da eğitim dili olarak Türkçenin bulunmaması, İran Türkleri için temel bir endişe kaynağıdır ve onların temel zorluklarından birini oluşturmaktadır. İran Anayasası’nın 15. maddesi, İran’daki cumhurbaşkanı adaylarının sıklıkla ele almayı taahhüt ettiği bir konu olan bu dilsel istisnayı bir hak olarak belirlemiştir.
“İran Anayasası’nın 15. maddesinde tanınan haklara rağmen okullarda ve üniversitelerde Türkçe eğitimine izin verilmiyor, Türkçe kitapların yayınlanması ciddi bir sansüre tabi tutuluyor, basılması zorlaşıyor, Türkçenin kullanım alanı kısıtlanıyor. Türk çocukları kreş ve anaokullarından başlayarak asimilasyon politikasına maruz kalıyor” diyor Heyet.
“Fuzuli ve Şehriyar gibi Türk edebiyatçıları, devlet televizyon kanallarında ve genel olarak devlet medyasında aşağılanmakta, küçümsenmekte ve alay konusu edilmekte, tamamı devletin kontrolünde olan filmlerde Türkler alt sınıf, geri ve komik karakterler olarak gösterilmektedir. Ders kitaplarında Türkler vahşi, barbar ve işgalci olarak gösterilmekte, tepeden bakan bir bakış açısıyla Türkler çeşitli yol ve yöntemlerle aşağılanmaktadır.”
İran’daki Türk toplumu da birinci sınıf vatandaşlık, bölgesel refahın artırılması ve kendi bölgelerinin ötekileştirilmesine son verilmesini savunuyor. Türk kültürünün korunması, çeşitli özgürlüklerin genişletilmesi ve çevre konularının ulusal tartışmalara dahil edilmesi için devlet desteği talep ediyorlar.
İran Türkleri arasında yaygın olan inanç, İran’ın kaynakları Fars etnikinin hakim olduğu bölgelere orantısız bir şekilde tahsis ettiği ve bu bölgelerde adil yatırım çağrılarına yol açtığı yönündedir.
“İran’da Türklerin yaşadığı bölgelerdeki yer altı ve yerüstü zenginlikleri Merkeze aktarılıyor, buradan elde edilen gelirler de merkez bölgelerin kullanımına sunuluyor. Türklerin sayısal olarak önemli olduğu bölgelerde yatırımlarda sınırlamalar olduğu için iş insanları sermayelerini başka bölgelere aktarmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla Türki bölgelerde işsizliğin artmasıyla birlikte merkez bölgelere göçte de ciddi bir artış yaşanıyor ve ekonomik sıkıntılar diğer bölgelere göre daha fazla oluyor” diyor Heyet.
Bu ihmal, İran Türklerinin hem Türk dünyasında hem de İran tarihinde oynadığı önemli rolle tam bir tezat oluşturuyor. Bölgenin kültürel, politik ve sosyal dokusuna olan kalıcı katkıları, tekil, Fars merkezli bir ulusal kimliğe öncelik veren hakim politikaların gölgesinde kalıyor.
Ayrımcılık çevre alanında da kendini gösteriyor. Türk nüfusunun yoğun olduğu Batı Azerbaycan ilindeki Urmiye Gölü’nün yüzden fazla baraj yapılarak kurumasına izin verilmiş, bölge halkı tuz fırtınalarına maruz kalmış, böylece bölgenin demografik yapısı değiştirilmiştir. Hükümetin Tebriz başta olmak üzere Azerbaycan şehirlerinde aşırı hava kirliliğini görmezden gelmesi, Ermenistan’ın Aras Nehri’ne zehirli fabrika atıklarını boşaltması ve bunun yol açtığı kanser vakalarının özellikle Erdebil şehrinde rekorlar kırmasına yol açmıştır.
Hatta bu ayrımcılığı spor alanında da görmek mümkün. “En çok Türk taraftara sahip olduğu bilinen Traktör futbol takımına yönelik sürekli komplolar onun şampiyonluk kazanmasına engel oldu. Diğer İranlı spor takımlarına göre çok daha az önem veriliyor ve çok az bütçe ayrılıyor. Başarılı Türk sporcular İranlı olarak tasvir edilirken, başarısız olanlar ise Türk olarak işaretleniyor. Traktör ve diğer İranlı Türk takımlarının, taleplerine rağmen Türk takımlarıyla maç oynamasına izin verilmiyor” diye ekliyor Heyet.
İran Türklerinin tarihi yörüngesi, İran’ın evriminin daha geniş anlatımıyla karmaşık bir şekilde örülmüş olup, hem birlik hem de anlaşmazlık anlarını yansıtmaktadır. Farklı tarihleri, dilleri ve kültürel miraslarıyla Türk toplulukları, çoğu zaman benzersiz katkılarını marjinalleştiren kapsayıcı bir ulusal kimliğe asimilasyonun zorluklarıyla karşı karşıya kalmıştır.
İran’ın çeşitli mozaiğinin ayrılmaz bir parçası olmasına rağmen, İran Türkleri kendilerini, onların önemini küçümseyen ve yekpare bir ulus anlayışını sürdüren bir anlatıyla mücadele ederken buluyorlar.
İran rejimi, çeşitliliğe sahip bir halkı yönetmenin karmaşıklığıyla uğraşırken, İran Türklerinin kimliklerini tanıma ve onaylama sorunu merkezi olmaya devam ediyor. Bir arada yaşama ve gerilim dönemleriyle dolu çok yönlü tarihleri, İran devleti içinde kültürel kapsayıcılık için verilen daha geniş mücadeleyi yansıtıyor.
İran Türklerinin ulusun tarihine olan zengin katkıları, İran’ın kültürel mirasının çeşitli unsurlarını kucaklayan kolektif bir kimliği teşvik ederek, takdiri ve kutlamayı hak ediyor. Bu, salt demografik bilgilerin ötesine geçen, rakamları aşan, İran Türklerinin ulusun kimliği ve karakteri üzerindeki etkisini tanıyan bir anlatıdır.
BAYDAQ HABER AJANSI- Azerbaycan/ TURKİSHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Yazıları posta kutunda oku