Toplumlar 100 yılda bir köklü değişimlere girerler. Hatta çoğu çöker. Kondratieff cycles, Kondratieff Çevrimi de diyebiliriz.
Kondratieff, Amerika’nın çökeceğini 1952 yılında yazmıştı.
Tarihin Sonu geldi diyen, Fukuya’nın liberal jenerasyonunun işi bitti. Amerika’daki sınır hareketliliği ve dünyada gelişen diğer olaylar, bize o 100 yılın geldiğini söylüyor.
Kendi iç dünyamızın yüz yılından ve dünya gözlemlerimden yola çıkarak, bunu biraz daha açmaya çalışacağım.
Belki de bu değişime, uygarlık krizinin bir yerindeyiz diye başlamak gerekir.
Devlet krizi, kültür krizi, ekonomik kriz, sivil yaşam krizi, eşitsizlik krizi hatta çocuklar bile bir krizin içindeyseler, bu krizi insanlık kesinlikle aşacaktır.
Önümüzdeki on yıl çok şeye gebedir.
İç savaşlar çoktan başladı. Kurumlar yıkıldı. Servet sınıfları devlet yetkilerini ele geçirdi. Halklar servet sınıflarının, yani seçimle gelmeyenlerin, dayatmalarını yaşıyor.
Her yerde demokrasi adına, sağ popülizm ve sağ otoriterlik var. Halk ve insan yok. Sermaye var.
Dünyada, hiçbir ülke, iyi yönetilemez durumda.
Bir önceki neslimiz kapitalizmin içine girdiğini bilmeyen nesillerdi. Seçimler sanki bir demokrasi gibi sunuldu. Amerikan mandası olduğumuzun bile farkına varmadan yaşadık.
Sermayenin egemenlik süreci bize demokrasi diye öğretildi.
Yeni nesil ile eski nesil arasında bir değişim kültür üzerinden olacak gibi görünüyor. Çünkü yeni neslin ideolojik bir formasyonu yok.
Gelecek neslin bizden aldığı miras bireyselleşme, toplumsal çıkarlara göre değil, bireysel çıkarlara göre düşünme alışkanlığıdır.
Bu düşünce, otoriterliği iktidar yapacaktır. Otoriterlik üzerinden bir yenilenme olacaktır. Jakobenlik üzerinden bir yenilenme olacak. Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi.
Yüz yıl önce de yeni nesil ideolojik değildi. Ama o nesil ile yenilendik. Gene öyle olacak. Toplum kendisini, yeni duruma göre yeniden üretecektir.
Devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiler, yeni kurumlar üzerinden yeniden kurulacaktır.
Başta PARA olmak üzere, Pazar ve piyasa daha adil olacak. Onlar da yeniden yapılanacaktır.
Finansallaşmanın getirdiği, borçlanma ve mülksüzleşme, anlatmaya çalıştığım yenilenmenin motoru olacaktır.
Evet anlıyorum. Bir otoriterlik olacaksa bu nice yenilenmektir diyeceksiniz. Elbette benim tercihim bu değil. Lakin toplumların gidişatına bakarsak, başka bir çıkış görünmüyor.
Muhtemel otoriterlik insanlık krizinin bir kısmını çözmeye mahkumdur.
Refahın paylaşımı, içinde yaşadığımız düzende sonlandırılmıştır. Sonlandırılmıştır ama insan da hayatını sürdürmek zorundadır.
28 Ocak 2024, bulentesinoglu@gmail.com
Bir yanıt yazın