Son zamanlarda ‘Hilafet bayrakları’ ile şeriat özlemi içinde olan boş beyinliler ve güdülen toplulukların olduğunu görüyoruz!
Amacı ve hedefi ne olduğunu bilmeyenler, fırından çıkmış taze simit gibi ortama sürülüyor. Bir tarafta Hilafet, şeriat, diğer yanda Filistin aşıklığı!
Her ikisinde de bu ülkenin kazancı değil kaybedeceği olur! Doğrudan ‘ANAYASA SUÇU’ işlenmekte ama savcılarımız da görmezden gelmektedir. Nedeni ise yönetenlerin din koruyuculuğu ve kollayıcılığı olmasındadır!
Bu hain girişim bir ‘Karşı devrim’ özlemidir!
Bir kere daha üzerine basarak anlatalım. Atatürk bu milletin temelini 23 Nisan.1920 de atmış, 29 Ekim 1923 de de CUMHURİYET ile taçlandırmıştır. 24 Temmuz 1923 de, Fransa, İtalya, Britanya İmparatorluğu, Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya, temsilcilerine karşı İnönü başkanlığında masaya oturmuş, mücadele etmiş, İsviçre’nin LOZAN şehrinin Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivago Palace’de antlaşma imzalanarak haklarını taviz vermeden almıştır. Dünyaya LOZAN ANTLAŞMASI ile özgür, bağımsız, misakı milli sınırlarımız kabul edilmiş bir sözleşme ile ‘BAĞIMSIZ DEVLET’ olduğunu kabul ettirmiştir. 100 Yıldır, dimdik ayaktayız. Atamızın ve silah arkadaşlarının attığı sağlam temel sayesinde.
Yani biz Türkler Osmanlı’nın yanmış yıkılmış ve 1.5 milyon km toprak kaybetmiş ve başkent İstanbul bile yabancı güçlerin eline düşmüş durumdayken kurduk!
10 Milyon km kare olan Osmanlı Cihan Devleti toprakları mezhepçilik, ümmetçilik, hilafet sevdası ile bilim ve teknolojiden uzaklaştırılmış, çağın gerçeklerine uyum sağlayamamıştır. Günden güne toprak kayıpları başlamıştır.
Sadece ‘Ulu Hakan’ dedikleri 33 yıl istibdat devri sürdüren, birilerinin ‘Bir gram toprak kaybedilmedi’ dediği Abdulhamit zamanında 1.5 milyon km toprak kaybettik!
Aynı zamanda Müslüman dünyasının halifesiydi,
İslam ülkelerine ‘CİHAD’ çağrısı yaptı ama bir ülke destek olmadı! Hani İslam aleminin en yetkili makamı halifelikti? Halifelik ‘ümmeti’ birleştirememişti.
Sonrasında bir devletin yok hale getirildiği ‘SEVR ANLAŞMASI’ dayatması ile askerlik ve ordu dağıtılmış, son padişah Vahdettin İngiliz gemisi ile İstanbul’dan yedi sülalesini alarak kaçmıştı.
O zamanlar ‘Ümmet’ diyenlerin sesi soluğu çıkmadı!
Ne mi oldu?
Mustafa Kemal ATATÜRK etrafında Türk milleti birleşti, canları, kanları ve yürekleri ile cepheye koştular. Can verdiler ama toprak vermediler. ‘KURTULUŞ SAVAŞI’ sayesinde boyunduruk vurulmak istenen Türk milleti, hilafete de, sömürgeciliğe de, köleliğe de ‘DUR’ demiştir.
Nur içinde yatsın Atatürk ve silah arkadaşları.
Unutmayın, bu ülkenin her sülalesinde mutlaka şehit ve gazi vardır.
BİLİN İSTEDİM…BU TOPRAKLARDA BU CUMHURİYETİN NASIL KURULDUĞUNU
Emin EĞRİ