BIKTIM!

Halk uyuyor(!)muş…

Çok farklı gruplardayım. Bilgi paylaşımı ve yorumları uzun süredir takip ediyorum. Hemen herkes halktan şikayetçi. Halk tepki vermiyormuş. Tepki vermeyen bir halk ile bir şey yapılamazmış. Sanki bir şey yapmaya kalkmışlar gibi… Bu yorumu mühendisler, doktorlar, öğretmenler, emekli askerler, hukukçular, mimarlar, öğretim görevlileri, yazar-çizerler, siyasiler, yani aklı başında olması gereken insanlar yapıyor. Ben artık gerçekten bu firar etmiş akıldan çok sıkıldım. Hadi biraz bu kesime ayna tutalım;

AKP, yani siyasal İslamcılar ABD ile anlaşarak 80 yıllık kinleriyle ülkeyi ele geçirdiğinde, kurumlar henüz çökertilmediği dönemde sizler halktan fazla olarak ne yaptınız?

2007 Yılında Turuncu Darbe Ergenekon adıyla başlatıldığında; “Bir terör örgütüne milli destanın adı verilir mi” diye soracak kadar körleşenlerin arasında mıydınız? Türk Milletine, çıkış noktası olan bir destanla mesaj verip, sizi gene Ergenekon’a tıkacağız, yani Anadolu’dan süreceğiz meydan okumasını okuyamadınız mı? Elini taşın altına koyanlar tek tek toplanırken, yargıya saygılıyız korosuna  katıldınız mı?  Esir alınan o insanların ailesini hiç aradınız mı? Komediye dönen, hukukun yüzlerce defa hançerlendiği o kurgu davaları hiç izlediniz mi? Pezevenkler, CİA-Mossad-MI6 ajanlarının gizli şahitliğinde onur ve haysiyet cellatlığı yapıldığında, Türk Milletinin onuruna sahip çıktınız mı? Gazetelerinde cellatlığa soyunanları  sizler bir defa olsun yöneticilerini kınayan tek bir mesaj attınız mı? Şemdin Sakık gibi bir caninin gizli tanıklığında askerler yargılanırken yüreğiniz kabardı, içiniz acıdı mı? Acıdıysa, oyun kuruculara bir tepkiniz oldu mu? Vatanını korurken felç olan, uğradığı iftiralara dayanamayıp intihar eden milli kahramanımız Abdülkerim Kırca intihar ettiğinde, milletçe üzerimize sıçrayan, Genelkurmay Başkanının şakağında patlayan, hepimizi ilelebet mahkum eden bu kayıp sonrası ne yaptınız? Bir defa olsun o aileyi aradınız mı? Ali Tatar, Kuddisi Okkır hepimizi manen mahkum etmedi mi? Sürekli bu halk diyen sizler kimsiniz? Bu halkın neresindesiniz ve bu ülke için ne yaptınız? Konforlu odalarınızda dedikodu mu yaptınız? Bir tepki mi verdiniz. Ergenekon tutsakları o dönem birkaç avukat dışında avukat bulamadı. Unuttuk mu sanıyorsunuz?  Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner makamında derdest edildi. Dosyası 3 il arasında gezdirildi. Peki, o dönemin savcıları, hakimleri Cihaner’e sahip çıkıp bir tepki gösterdi mi? Hayır! Hukuçular Cihaner saldırısına gözünü yumarak ilk sarı öküzü verdi.

Önce ilk emekli askerler esir alındı. PKK’lı koğuşun yanına kondular. PKK’lılar sürekli bu askerleri yuhaladı. Nabız yokladılar. Peki, aktif görevdeki askerler ne yaptı? Üç maymunu oynayarak sarı öküzü verdi. Sonra sıra kendilerine geldi.

2005 yılında Van 100. Yıl üniversitesinde F-CİA bir operasyon yaptı. Yani iftira ile Rektör Prof. Yücel Aşkın,  Genel Sekreter  Yardımcısı Enver Arpalı, Prof. Ayşe Yüksel Fetöcü Ferhat Sarıkaya tarafından hapse tıkıldı. Enver Arpalı hapiste onur intiharı gerçekleştirdi. Üniversiteler o gün sarı öküzü verdi. Bu dava 13 yıl sonra beraatle sonuçlandı. Yargılayan savcı eskizi itirafçı oldu, rahat. Enver Arpalı Üniversitelerin yiyeceği operasyonun habercisiydi. Anlayamadılar. Artık gerçek üniversite falan kalmadı elhamdülillah(!)…

Gezi AKP’nin yaptıklarına duyulan ilk tepki hareketi idi. Gencecik çocuklarımız nişan alınarak, bile-isteye öldürüldü. Birçok insanımızın gözü çıkartıldı. Bu çocukların aileleri ne durumda? Hiç aradınız mı? Ali İsmail’in annesi durmadı. Evladı adına bir vakıf kurdu. Yoksul çocuklara Hatay’da burs veriyordu. Deprem oldu. Ali İsmail’in hatırası için o vakfa beş kuruş bağış yaptınız mı?

Çocuklarımız yoksulluktan vakıf yurtlarında tecavüze uğradı. Örgütlü bir tepkimiz oldu mu? Davalarını alan avukat şimdi hapiste.  

Tarımı bitirme projesi olan yerli tohumun yasaklandığında Ziraat Fakültesi dekanları, Ziraat odaları ne yaptı? Ayağa kalktı mı? Hayır! Tarımın bitirilmesi yerli tohumun yasağı ile başladı. Ziraatçılar o yasaya sessiz kalarak sarı öküzü verdi.

Sendikalı işçiler tek tek sokağa atılırken yeri-göğü inletemeyen Sendika ağaları sarı öküzü çoktan vermişti. Şimdi asgari ücrete mahkum kölelerden medet umuyorlar.

Hatay’da  polisler sıraya dizildi. AKP’li vekilin oğlu Komiser denen şahsın önünde tartıştığı polisi teşhis ettiı. Peki, bütün polisler ayağa kalktı mı? Ne gezer. Kimse onur meselesi yapmadı. Yapmadığı için polis sürekli AKP’li vekil, vekil yakınları tarafından hakarete uğradı. Sarı öküzü verenler eninde sonunda sıranın kendine geleceğini bilmiyor muydu?

Gazeteciler tek tek işten atılırken, aman bize bir şey olmasın diye sessiz kalanlar da sarı öküzü verdi. Şimdi yazacak, çalışacak televizyon, gazete bulamıyorlar. Şimdi onlara mı acıyacağım? Fatih Altaylı şu ara makbul adam oldu. Bir defa Ergenekon davalarını izlemeyen, ülkenin bu duruma gelmesinde pay sahibi olan Altaylı’ya rahmetli Levent Kırca, canlı yayında yüzüne karşı niye YALAKA demişti? Hatırlayan var mı?

İstanbul’da bir evin balkonundan polis bayrak indirdi. Neden indirildiğini hatırlıyor musunuz? Bayrak beyleri tahrik ediyormuş… Türk Bayrağından kim tahrik olur? DÜŞMAN! Bu gerçek bu kadar açıkken, bayraklarımızı alıp sokağa dökülebildik mi? Hayır!

Kozmik odaya girildiğinde oradan alınan bilgiler Yunanistan ve CİA’ya servis edildi. Bir paşa servis edilen gizli bilgiler sonrasında; “terör örgütleri ve yabancı istihbaratların içine yerleştirilen bin istihbarat elemanımızın kafasına sıkılarak şehit edildiğini” anlattı. Bu kayıplarımızdan  doğan istihbarat zaafı nedeniyle kaç evladımızı daha toprağa verdik? AKP bu ihaneti nedeniyle açıktan Türkiye aleyhinde ajanlık faaliyetinde bulunmuştur. Bu ihanet silsilesine rağmen AKP’nin bir siyasi parti olarak algılanmasına neden olan muhalefet, Türk Milletine karşı suç işlemiyor mu? Böyle bir ihanet karşısında bile oturduğumuz yerlerde sadece mırıldanmadık mı?  

Eray Ertürk adı sizler için bir şey ifade ediyor mu?

Suriyeliler Suriye’ye platformunun Başkanı. Hani şu hepimizin haklı olarak şikayet ettiğimiz Suriyelilerin Suriye’ye gitmesi için çalışıyordu Eray Ertürk. Bu uğurda şirketini kaybetti. Sonra eşi terk ediyor, annesi kanser oluyor. Duruşma salonunda gerçek suçlular suçsuzları, vatanına sahip çıkanları , Eray Ertürk’ü yargılatıyor.

Ümit Yalım, emekli Albay. Tek başına ordu gibi çabalıyor. Ege Adalarının ve kara sularımızın Yunanistan’a peşkeş çekilmesini Ümit Yalım sayesinde öğrendik. Yalım İzmir’de adalarımızın işgalini protesto etti. Yanında kaç kişi vardı dersiniz? Bir avuç insan. İşte gerçek vatansever arıyorsanız, o bir avuç insandır. Yalım’ı Jandarma Genel Komutan’ı dava etti. Ankara Adliyesi önündeki resme bakın bakalım, Yalım’ın yanında kaç kişi vardı.

Bir şey yapana sahip çıkamayanların, halkta tepki yok demeye hakkı yoktur!

Ey halkı sürekli aşağılayan bilumum zevat, kimse bir şey yapmıyor derken, bir şey yapanlara sahip çıkıyor musunuz? Çıkabiliyor muyuz?  Bizler onlara sahip çıkamadığımız veya çıkmadığımız için tek tek avlanıyorlar. Açık hedef oluyorlar. Yüz binler Eray Ertürk olabilseydik, hangimizi hedef alacaklardı? Farzedin ki aldılar?

Kurtuluş savaşına kelle koltukta katılanlar, sıcak odalarında, yumuşak koltuklarında kendini tatmin ederek bu vatanı kazanmadı.

Bu ülkede hedefe konanlar her zaman tek ve yalnız bırakıldığı için hedef oldu. Yalnız bırakanlar suç ortağı olduğunu idrak etmekten hala yoksun.

Türk kültüründe neden bu kadar ağıt vardır, hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm. Haksızlığa, zulme uğrayan mazlumlara arka çıkamayan korkaklar, vicdanları kendilerini rahat bırakmadığı için ağıt yaktılar. Her ağıtın bir zalimi, zalime eğilen bir de halkı vardır.

Unutmayalım ki, hiçbir firavun tebaası olmadan firavun olamaz. Firavun’u firavun yapan tebaasıdır.

Gazi Mustafa Kemal  Paşa Kubilay’ın başını kör testere ile kestiklerinde ‘yakın Menemen’i’ dediği söylenir. Neden? Askerlerine sahip çıkamayan Menemen Halkı cinayete pasif ortak oldu da ondan.

Boğazlıyan Kaymakamı şehit Kemal Bey de sahipsizlikten asıldı.

Halk kendi başına sokağa inemez. Neden mi? Sokağa indiğinde yabancı istihbarat örgütlerinin içine sızmasını önleyemez.

Ülkemizde 20 yıldır şunu anladık;

Kurtuluş savaşı verenlerin torunları devletin her kademesinden uzaklaştırıldı. Kurtuluş Savaşında İtilaf Devletlerinin yanında yer alan, İngiliz, Yunan istihbaratına çalışanların torunları devletin her kademesini ele geçirdi. 20 yıldır T.C. Devletinin kurumlarını çökertip, eserlerini yok ederek hafıza siliyorlar. Atatürk üzerinden Türk Milletiyle savaşıyorlar. Burada hemfikiriz değil mi? Fakir Türk çocukları Osmanlı’nın yaptığı gibi askere alınıp ölüme gönderiliyor. Osmanlıcılık tüccarları, Osmanlı’da olduğu gibi ayrıcalıklı kesimi yeniden yarattılar. Türk ahlakını bile-isteye bir proje gereği çökerttiler. Suçlular ödüllendirildikçe, ahlaki değerler sıfırın altına düştü. Eve kapatılmak isteyen kadınlar kadın cinayetleriyle korkutuluyor, değersizleştiriliyor. Ve bizim meslek sahibi okumuşlar konforlu odalarından halkı suçluyor. O gariban halk yoksullukla boğuşuyor. Zaten evlatları sıra sıra tabutlar içinde evine geliyor. Ve okumuşlar bu gariplerden medet umuyor. Ülke ederlerinden en az pay alanlardan…

SORUYORUM;

Çok bilenler, çok konuşanlar, o garibandan daha fazla olarak siz ne yapıyorsunuz? Kendi aranızda konuşunca ülke için bir şey yapmış mı oluyorsunuz? Yoksa vicdanınızı mı rahatlatıyorsunuz? Bütün ihanetlerin karşısında fiili olarak duramıyorsanız, sorunun çözümü değil, bir parçası olursunuz. Ya bir çözüm için hareket edin, ya da Hindistan’ın öküzleri gibi yolda durmayın, yoldan çekilin ki önümüzü görelim!

BIKTIM!

Neden mi, sanal vatanseverlerin, gerçek insanlara burun kıvırmasından…

Ülkemizde olgun, entellektüel, aklı başında insan bulma sıkıntısı yaşamaktan…

Ülkemiz ekonomik olarak Somali, yönetim olarak hızla Afganistanlaşıyor. İran devriminde olduğu gibi şeriat devleti ilan edildiğinde meydanlarda boynumuz ipe geçirilirse, Kuddisi Okkır’ın gözlerini, Ali İsmail’in “vurma abi, hastayım” diye yalvaran sesini, Abdülkerim Kırca’nın şakağında patlayan merminin sesini hatırlarsınız artık. Çünkü çok fazla cinayete seyrederek ortak olduk. Bu suçun bir cezası elbette olacaktır.

Zahide UÇAR(08.01. 2024)


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir