Ben, bu ülkede doğup büyüyen ve varlığını bu ülkenin varlığına borçlu bir yurttaş olarak; ülkemi, yeşili, doğamı seviyorum. Bu nedenle, deprem bahanesiyle kent alanlarını rezerv alan ilan edip, rant devşirmeye karşı çıkıyorum.
Kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda alelacele kabul edilerek yasalaştı.
Bu yasa, deprem riski olsun olmasın, her bir arsa, bina ya da parselinin rezerv yapı alanı olarak ilan edilmesine ve Bakanlıkça el konulmasına olanak sağlıyor.
Gayrimenkuller “rezerv yapı alanı” ilan edilerek kişilerin mülkiyetinden alınabilecek ve bu kişiler yeniden borçlandırılarak şehrin başka yerlerine taşınacak.
“Benim binama neden el konulsun ki?” demeyin. Yakın zamanda, Üsküdar’daki 29 Mayıs sitesi, deprem riski olmamasına rağmen rezerv alan ilan edildi ve Diyanet’e devredildi. Site sakinlerinin direnişi sonrası bu karar şimdilik durduruldu. Ancak rezerv alanı burasıyla sınırlı değil.
Bugüne kadar Hatay’ın Antakya ve Defne ilçelerinde 207 hektarlık büyüklüğe sahip alan ve Samandağ’da sağlam evlerin olduğu yerlerde rezerv alan ilan edildi.
Samandağ’da bir vatandaş, evine el konulduğunu kısa mesajla öğrendi:
“Adınıza kayıtlı taşınmaz üzerinde Samandağ Tapu Müdürlüğü’nde …. sıra no ile 6306 Sayılı Kanunun 6/A Maddesi Uyarınca Hazineye Devir İşlemi işlemi yapılmaktadır.”
İşte rezerv alanın anlamı bu. Eğer birileri evinizin olduğu yere göz diktiyse Bakanlık burayı rezerv bina alanı ilan edip, elinizden alabilir.
Nedense şehirlerin en değerli arazileri ‘rezerv alan’ ilan edilmek isteniyor, “deprem” deyince de akan sular duruyor ancak bu durumun arkasında yatan gerçekler endişe verici. Bu durum hem doğayı hem de özel mülkiyet hakkını gasp ediyor. Depremden korunmaya evet ama yağmaya hayır! Ülkemizin değerlerini koruma adına sizden destek bekliyoruz. Sesime ses katın; imzanızla destekleyin!
Bir yanıt yazın