‘Çok eşlilik’ değil; ‘Yetim Hakkı’!

‘Çok eşlilik’ değil;
‘Yetim Hakkı’!
KUR’AN(Nisa,3)!

(Yunus,37)”Kur’an; insanların yaptıkları saptırmaları açıklayan Kitaptır. Evrenlerin Rabbindendir.”

Geleneğin dayattığı;
peygamber sünneti-hadisi,
icmâ gibi
TANRI’ya ortaklarla dolu
yalan-yanlış bilgiler,
sapkınlıklar, saptırmalar
SADECE TANRI SÖZÜ,
SADECE KUR’AN bilgisi
ile düzeltilebilir.

(Âli İmran,7)”Kalpleri ve düşünceleri kötü niyetli olanlar, insanları şaşırtmak ve fitne-karışıklık çıkarmak ve kendi görüşlerine uydurmak için öncelik tanıdıkları çok-çeşitli anlamı olan ayetleri bile bile yanlış anlamlandırırlar.”

‘Yetimleri koruma altına alma’
yerine; ‘çok eşlilik’ diyerek
yanlış anlamlandırılan,
‘YETİM HAKKI’nın üzerini örttükleri ve ‘Dört eş’ diye hapsedilerek dayattıkları
(Nisa,3).ayet.

*(Mustafa Sağ çevirisi)*
(Nisa,3)”Kimsesiz kadınların sırf mallarını yemek gibi bir adaletsizliğe kalkışmayın. Böyle bir adaletsizlik yapmaktansa, aralarında eşit davranmak ve adaletli olmak koşuluyla, korumasız kadınları ve çocukları ikişer, üçer veya dörder korumanıza alarak sahiplenmeniz daha uygundur. Ancak aralarında adaletli davranamamaktan çekiniyorsanız, hiç olmazsa bir tane yetim ve korumasız kadının veya iltica ederek iman etmiş kimsesiz bir kadının geçimini üstlenin. Haksızlığa ve adaletsizliğe sapmamanız için en uygunu budur.”

*Erhan Aktaş kısaltılmış alıntı:
(“Yetim; tek başına, yalnız kalmış kişi demektir. Arap toplumunda; babası ölmüş olana da, kocası ölüp dul kalan kadına da yetim denmektedir. Ayetin konusu; yetim çocukların ve dul kadınların himayesidir. Yetimlerin hak ve hukukunu düzenleyen bir ayettir!
Çok eşlilik (taaddüd-ü zevcat): Dört eşe kadar evlenme kuralı bu ayete dayandırılmaktadır. Oysaki bu ayetin konusu çok eşlilik değildir.”)*

*Mustafa Sağ kısaltılmış alıntı:
(“Ayet, savaşlarda ölen Müslümanların arkada kalan dul eşleri ve çocuklarıyla ilgili düzenlemeler getirmektedir. Dul-yetimlerin korunmasını, sahiplenilmesini teşvik eder. Ayette, ‘ikişer, üçer, dörder’ sınırlama anlamı içermediği gibi evlenilecek kadınların sayısını değil; ne kadar dul-yetimi korumak mümkünse ve adilâneyse o kadar sahiplenilmesini, korunmasını ve bunun bir mecburiyet olduğu anlamını içerir.)*

(Nisa,3).ayet ve
öncesi-sonrası 10.ayet dahil, ‘Yetimler’ ve hakları ile ilgili!

(Nisa,2)”Yetimlere mallarını verin. Helâli haramla karıştırmayın-temiz olanı pis olanla değişmeyin. Yetimlerin mallarını mallarınıza katıp, kendi malınızmış gibi yemeyin. Böyle yapmak gerçekten büyük bir vebaldir.”

(Nisa,4)”Korumanız altına aldığınız kimsesiz kadınlar ve yetimlerin mallarını tam olarak koruyun. İstekleri dışında harcamayın. Ancak kendi istekleriyle bir kısmını bağışlarlarsa onu gönül huzuruyla harcayın.”

(Nisa,5)”Geçimlerinize katkı olması için, yetimlerden Allah adına aldığınız malları, gereksiz yerlerde harcayarak çarçur etmeyin. Allah adına aldığınız o mallarla, o yetimleri büyütün, gereksinimlerini güzelce karşılayın ve eğitimlerini sağlayın.”

(Nisa,6)”Yetimler, olgunluk çağına geldiklerinde durumlarına bakın. Eğer kendi kendilerini idare edebilecek bir olgunluğa eriştikleri kanaatine varırsanız, kendilerine mallarını tam olarak geri verin. Sakın onlar büyüyünce mallarını geri alacaklar diye, savurganlık yapıp mallarını tüketmeyin. Zengin olan, malı ve yetimi koruduğu için bir ücret talep etmesin. Fakir olan ise, uygun bir miktar talep edebilir. Yetimlere mallarını noter huzurunda teslim edin-mallarını iade ettiğiniz zaman, tanıklarla belgeleyin-şahitlerin huzurunda geri verin.”

(Kadının-kız çocuklarının yok sayıldığı o dönem zulüm toplumunda; kadına mirastan pay ayrılması tam devrim!)
İşte ayeti!

(Nisa,7)”Ana-baba ve akrabaların, ölümlerinden sonra bıraktıkları mallardan, hem erkeklere, hem de kadınlara bir pay vardır. Kalan mal, ister az olsun ister çok olsun fark etmez. Erkek de kadın da kalan maldan payını alacaktır.”

(Nisa,8)”Miras bölüşümünde akrabalar, yetimler ve yoksullar da hazır bulunursa, onlara da bir miktar vererek gönüllerini alın.”

(Nisa,9)”Kendi çocukları yetim ve kimsesiz kaldıkları takdirde, durumlarının ne olacağı hakkında endişe duyanlar, yetimlere haksızlık etmekten korkup titresinler-dikkat etsinler-düşünsünler, ürpersinler.”

(Nisa,10)”Yetim mallarını insafsızca-zulme başvurarak yiyenler, ateş yemiş olurlar….”

Ve ‘Yetim’ ile ilgili
diğer ayetlerden bazıları!

(Nisa,127)”Ey Peygamber! Sana kimsesiz kadınlar hakkında soruyorlar. De ki: ‘Allah bu Kitap-Kur’an yoluyla, yetimler-kimsesiz kadınlarla ilgili olarak sizi aydınlatıyor. Yasal hakları olan mallarına el koyup, kendilerini korumanız altına almak istediğiniz, kimsesiz kadınlar ve zavallı çocukları hakkında, Kitapta-Kur’an’da size açıklanan ayetler; yetimlere adaletli davranmanızı buyurmaktadır.”

(Bakara,220)”Yetimlerin (mallarını muhafaza ederek, haklarını koruyarak ve onlara yardımda bulunarak) hayatlarını düzene sokmak-erdemli kişiler olarak yetiştirmeniz en büyük iyiliktir-sahipsiz bırakmaktan daha hayırlıdır-en doğru olandır. Eğer onlarla bir arada-birlikte yaşarsanız, onlar artık sizin kardeşlerinizdir.”

(En’am,152)”Yetim mallarına karşı çok dikkatli olun. Yetim ergenlik çağına gelene kadar onun çıkarlarını-malını en iyi şekilde koruyun, yemeyin. Ölçüyü ve tartıyı hakkaniyetle-doğru dürüst tartın. Hakkı hukuku koruyun! Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde-taşıyabileceğinden daha ağır bir sorumluluk teklif etmeyiz-kişiyi gücü oranında sorumlu tutarız-kişiye gücünün yetmediğini yüklemeyin. Konuştuğunuz zaman, akrabanız aleyhinde bile olsa adil-doğru olun. Allah adını kullanarak verdiğiniz sözlerin gereğini yapın-Allah’a verdiğiniz sözü tutun-Ve Allah’la olan sözleşmenize sadık olun.”

(İsra,34)”Yetim malını, erginlik çağına ulaşıncaya kadar, kendi yararlarına olarak çok dikkatli bir şekilde koruyup geliştirin. Verilmiş sözünüzün gereğini yapın-söze sadık kalın. Verilen söz sorumluluk gerektirir.”

(Duha,6,9)”Ey Muhammed! O, seni bir yetim olarak bulup bağrına basmadı mı-kucak açmadı mı-sığınak vermedi mi? Öyleyse, sen de sakın yetimi güçsüz, kimsesiz görüp, ona kötü davranma-yüzüstü bırakma-surat asma-canını sıkma-hor görme-aşağılama-ezme-geri çevirme-haklarını yeme!”

‘Çok eşlilik’ değil;‘Yetim Hakkı’!KUR’AN(Nisa,3)! - cokeslilik dunya haritasi

Yorumlar

  1. İsmail Gaspirali avatarı
    İsmail Gaspirali

    İnsanlık tarihi boyunca insan için gönderilen vahiy ve elçilerin çağrıları değiştirilmiş, unutulmuş veya tahrif edilmiştir. İnsanın yitirdiği değersel yaşam ilkeleri, ahlakı ve insanlık hukuku yeniden vahiy ile hatırlatılmış ve tesis edilmeye çalışılmıştır.
    İslam, insana yönelik ve insan için olan evrensel ilkeleri ile yeni bir çığır açmış, insana ve insanlığa getirdiği ilkeler ile bir umut olmuştur.
    Toplumsal hayatı etkileyen çok önemli bazı meselelerde, İslam’ı esas aldığını savunan kişi ve toplumların, aslında İslam’ın ruhundan giderek uzaklaştıkları, İslam’a zarar verdikleri, kötü örnek oluşturdukları, kişisel, dünyevi arzularını tatmin etmek için İslam’ı kullandıkları ve ne yazık ki İslam’ı sömürdükleri görülmektedir. Aklını ve inançlarını çıkarlarına feda eden kişilerde gelişmemiş bir akıl ve kemale ermemiş bir inanç vardır.
    Kur’an’ı açıklamak adına kendi görüşlerini ve rivayetleri karıştırarak farklı isimler altında yazılan ciltlerce kitapların içerdikleri hataların asla ve asla Kur’an ile alakası olmadığını; aksine ayetlerde de belirtildiği gibi sade, anlaşılması kolay olan Kur’an’ı, içinden çıkılamaz derecede parça parça edip anlamsızlaştırarak farklı kesimlerin çıkarlarına alet edildiğini ve Kur’ana tüm kalbiyle iman edebilecek, dürüst, namuslu, iyi ahlaklı kişilerin Kur’andan ve islamdan uzaklaşmasına neden olduğunu düşünüyoruz.
    Nisa suresi 3. Ayetin Türkçe tercümesi inanılması imkansız derecede hatalıdır. Bu meal kasıtlı olarak aslından saptırılmıştır. Tefsirler ve mealler tamamen hayal mahsulü, ayetle ilgisi, alakası olmayan açıklamalarla doludur. Yetimleri koruyabilme imkanı olan kişiler zaten olgunluk çağına gelmiş, evli barklı kişiler olmalıdır. Bu kişilerin yetimle evlenme isteklerinin olduğu ayette yer almamaktadır.
    Kur’anda köleliği onaylayan veya uygulamayı tasvip eden hiçbir ayet olmamasına rağmen, ayetin Türkçe mealinde, sayısız cariye sahibi olmayı, cinsel köleliği ve fuhşu yasallaştırarak uygulanabilir kılmak için bir hüküm icat etmek maksadı ile oluşturulduğunu düşündüğümüz “مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ – Ma meleket eymanukum” (=yasal evlilik, evlilik taahütnamesini, evlilik anlaşması) ifadesi, tümüyle kendi istekleri doğrultusunda oluşturulmuş ve halen de düzeltilmeyerek aynı şekilde meal verilmeye devam edilmiştir.
    Aklı başında olan insanların Nisa 3 ayetinin Türkçe mealinde cevaplaması gereken sorular vardır. Bu ayetin Türkçe meallerinde akıl almaz hatalar ve Allah’ a iftira vardır. Nisa suresi 3. Ayet okunmadan önce Bakara suresinin 220. ayetinin okunmasında MUTLAKA yarar vardır.
    Bakara 220:
    Allah, hem dünyada hem de âhirette faydanıza olan şeyleri düşünesiniz diye âyetlerini size işte böyle açıklamaktadır. Sana yetimleri de soruyorlar. De ki: “Onları ve mallarını koruyup gözetmek onları kendi hallerine bırakmaktan daha hayırlıdır. Şâyet kendileriyle bir arada yaşar, mallarını mallarınıza katarsanız, zâten onlar sizin kardeşlerinizdir; kardeşliğin gereğini yapın.” Kaldı ki Allah, haksızlık yapanla koruyup gözeteni pek iyi bilir. Allah dileseydi, işinizi sarpa sardırır, altından kalkamayacağınız sorumluluklarla sizi zahmete sokardı. Şüphesiz Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.
    Bu ayette yetimler hakkında adaletsizliğe düşme korkusunun olmayacağı açıkça anlatılmaktadır. Öyleyse, bu konunun Nisa suresi 3. Ayette tekrar gündeme gelmemesi gerekir. Nisa suresi 3. Ayette anlatılmak istenen başkadır.
    Tamamen yanlış meal edilen Nisa suresi 3. Ayetin Türkçe mealine bir örnek aşağıda verilmiştir: Bu mealde bolca parantez kullanılmıştır. Kur’ân ile bağdaşmayan bu yöntemi kullananlar, Kur’an’daki kavramları parantez açarak, yani ekleyerek kafasındaki fikirlere uydurmakta, tahrifat ve tahribat yapmaktadırlar.
    Diyanet İşleri (Yeni) Meali Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.
    Bu meal ile ilgili cevaplanması gereken sorular:
    1- Yetimler konusu Bakara suresinin 220. ayetinde gayet açık bir şekilde Allah tarafından açıklanmıştır. Nisa suresi 3. ayette bu konunun sanki daha önce hiç bahsedilmemiş gibi bu şekilde meali akıl alır gibi değildir.
    2- Ayette diyanete göre yetim kızlardan bahsedildiği nereden çıkmıştır?
    3- Yine diyanete göre yetim kızlarla ilgili adaletsizliğe düşme korkusu varsa (Bakara 220 de böyle bir korkunun olamayacağı açıkca sabittir) bu korku ikişer, üçer, dörder evlenmekle nasıl giderilecektir?
    4- İkişer, üçer, dörder üleştirme sayı sıfatıdır. Bundan en fazla dört sonucu nasıl çıkar? Ayette yer alan mesna, sülase, rubaa her zaman ikişer, üçer dörder anlamına mı gelmektedir? Eğer öyle anlarsanız, Fatır suresinin ilk ayetini de aşağıdaki gibi meal edeceksiniz demektir.
    Fatır 1: Hamd, gökleri ve yeri yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. O dilediği kadar fazlasını da yaratır. Kuşkusuz Allah her şeye kadirdir.
    Tefsirde, “Kanatlar” şeklinde çevrilen ecniha kelimesi (tekili: cenâh), bir şeyin kol, kanat gibi cüzlerini veya yönlerini ifade eder. Kanat kelimesinin bu âyette ve Hz. Peygamber’in bazı hadislerinde hakikat anlamında mı yoksa meleklerin engelleri süratle ve kolayca aşma gücüne sahip olduklarını ifade etmek üzere, mecaz yollu mu kullanılmış olduğunu kesin olarak ortaya koyan bir delil bulunmamaktadır.” denilmektedir. Halbuki, Arapça zengin bir dil, bir kelimenin birden fazla anlamı var:
    ecnihatin : taraf, kanat, vücuda bağlı
    Mesna : ikişer, tekrarlanmış, sağlamlaştırılmış, kuvvetlendirilmiş
    ve sulase : sels, üçer, birleştirerek, akıcı, düzgün,
    ve ruba : dört, Rabbe dönmek, Rab şuuruyla hareket etmek,
    Bu durumu göz önüne alırsak, Fatır suresinin birinci ayeti:
    “Allah; varlıktaki tüm niteliklerin sahibidir, göklerdeki ve yerdeki her varlığı vücuda getirendir, her varlıktaki gücün sahibidir. Resuller O’nun yüceliğine bağlıdırlar ve onlar ikişer, üçer, dörder, hatta daha fazla ortaya çıkmıştır. Ne irade ederse onu halkeder.
    Muhakkak ki Allah bütün her şeydeki kudrettir.”
    5- Diyanete göre, ikişer, üçer, dörder evlenildiğinde de adaletsizlikten korkulup, korkulmayacağı nasıl anlaşılacaktır? Allah, kullarına deneme-yanılma yolu önerir mi?
    6- Kuranda Muhammed suresi 4. ayette esirlerin ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverileceği bildirildiği halde, diyanete göre bu ayette sahip olunan cariyeler ile yetinilmesi ne demektir? Allah’ ın kuranda diyanete göre cariyelerden bu şekilde bahsettiğini söylemek doğrumu dur?
    Kur an daki “مَلَتْ أَيْمَانُكُمْ” (meleket eymanukum) ifadesi, “MÜLKİYET SAHİPLİĞİ YEMİNİNİZ“ “مَلَكَتْ” (meleket) kelimesinin sonunda gelen “ت”eki, “مَلَكَ” (edinmek, ele geçirmek, efendi olmak, malik olmak) fiilini isim fiile dönüştürür. evlilikte birbirimizin mülkiyetine sahip olma yeminine girmemizi talep eder. Ancak Kur’andaki bu ifade ‘sağ ellerinizin sahip olduğu’ şeklinde; ‘kölelerine sahip olma hakkının sadece efendilere verildiği ve kölelerin efendileri üzerinde böyle bir hakları olmadığı, köle kızlar veya cariyeler’ anlamı verilerek, yanlış bir şekilde tercüme edilmiş ve açıklanmıştır.
    Karanlık Çağ kölelik kültürünün ve cariyelerin temsilcileri; yasak olan köleliği İslam’a getirmek için Kur’an’ın gerçek ifadelerini çarpıtmış ve sayısız cariye ya da köle kızın yanı sıra, resmi eşleri olanları da araçsallaştırarak yasadışı bir cinsel zevk yolu açmışlardır.
    Oysa Kur’andaki “مَلَتْ أَيْمَانُكُمْ” (meleket eymanukum) kelimeleri, kadınları ve haklarını korur ve onlara ‘kocalarının ve eşyalarının’ mülkiyetini verir. Aynı şekilde, Kur’an aynı Evlilik Yemini (مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ) ile ‘erkekleri ve haklarını’ eşit derecede koruyarak onlara da eşlerinin ve eşyalarının mülkiyetini verir.
    Araf suresi 28. Ayette Allah insana hiçbir zaman kötü ve çirkin işleri emretmediğini açıkca bildiriyor.
    “O imansızlar fahşiyat yaptıkları zaman: “Biz atalarımızın da böyle yaptığını gördük; esasen Allah da bize böyle emretti” derler. Şöyle de: “Allah, hiçbir zaman kötü ve çirkin işleri emretmez. Yoksa siz, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”
    Arapça çok zengin bir dildir. Ayetin yukarıdaki gibi anlaşılması son derece sakıncalıdır. Ayetin başka anlamı olabilir mi? Elbette, doğru anlamı aşağıda verilmiştir.
    3- Eğer, atalarının inançlarından kopmuş olup, hakikati arayanlara sunulan değerlere, onların doğruluk içinde sahip çıkamayacağından çekiniyorsanız, nefsini anlama yolundan döneceklerini düşünüyorsanız, o zaman onlara; tekrarlaya tekrarlaya ve birleştirerek ve Rabb şuuruna ulaşarak hakikatlere bağlanmalarını söyleyin. Eğer onların hakikatleri anlama, sizin de hakkıyla anlatamama çekinceniz varsa, artık tüm varlıkta tek olan gücü ve sizlerdeki gücünsahibinin sizler olmadığını anlayıncaya kadar onlara yardım edin. İşte bu doğruluktanayrılmamanız için uymanız gerekendir.
    Bu meal ile ilgili son söz olarak: “Rabbimizin, bizden kaynaklanan hatalarımızı affetmesini ve sadece kendisinin razı olduğu kullar olmak isteğimizi kabul edilmesini diliyoruz.”
    Ayetin türkçe transkripti:
    Ve-in ḣiftum ellâ tuksitû fî-lyetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum mine-nnisâ-i meśnâ veśulâśe verubâ’(a)(s) fe-in ḣiftum ellâ ta’dilû fevâhideten ev mâ meleket eymânukum(c) żâlike ednâ ellâ te’ûlû
    Ayetteki arapça kelimelerin türkçe anlamları:
    hıftum : eğer, korkmak, çekinmek, tereddüd, tedirğin,
    “خِفْتُمْ – Hiftum” kelimesi aynı zamanda; yükü hafifletmek, rahatlamak ve rahat nefes almak anlamına gelir.
    ella tuksitu : değil, yok, adil, haklı, doğruluk,
    Ayrıca, “قسط – kıst” kök kelimesinden türetilen “تُقْسِطُواْ – tuksitu” kelimesi; ‘birini düzenli olarak desteklemek, birisine yaşam gereksinimlerini vermek, birinin hayatında adil bir şekilde pay vermek ve birisine düzenli destek, özen ve ilginiz konusunda güvence vermek’ anlamına gelir. Aynı zamanda ‘birini uygun şekilde tedavi etmek’ için kullanılan tıbbi tedavi terimidir.
    Fi el yetama : atalarının inancından kopmuş hakikati arayan, yalnız,
    • “أَلاَّ تُقْسِطُواْ فِي الْيَتَامَى – ella tuksitu fil yetama” ifadesi; ‘imkânları kaybedilenler veya yetim olanlar arasında haklı, tam bir güvence tesis etmediği sürece / olmadan / sağlanmadıkça’ anlamındadır.
    fe inkihû : o zaman, nikâh, katmak, birleştirme, bağlanma, uygun
    mâ tâbe lekum : dönmek, tabi olmamak, uymamak, uygun değil, siz
    Min en nisâi : nefsini anlama yolunda olan,
    Mesnâ : tekrarlanmış, devamlı hikmetler öğütler, sağlam,
    ikişerli
    ve sulase : üçe mensub, birleşmiş, dahada sağlam, aklı terk etmek
    ve rubaa : rabbe dönmek, vücudların sahibi, rabbde fani olmak,dörder
    Fe in hıftum : eğer, korkarsanız, çekinmek, tedirğin, tereddüd,
    ella tadilu : değil, adil olamama, doğruluk, eş, hakkıyla anlatamama
    Fe vâhideten : artık, bir olan, tek olan, benzersiz, tüm varlıkta bir olan
    Ev : ve, veya, ya da, yahut, meğer ki, belki, aksine, hatta
    ma meleket eyman kum : değil, güç, sahip, el, gücünüz, diri, yemin, “MÜLKİYET SAHİPLİĞİ YEMİNİNİZ”
    Zâlike edna : işte bu, daha uygun, aşağı, pek az, yakın, gerekli olan
    ella teulu : değil, yok, haksızlık etmemek, adalet, doğruluk, yüce
    ***
    Kur’an’da ailenin kurulması, düzenli işlemesi, ahlâkî çöküntülerden korunması, eşler arasında çıkan anlaşmazlık durumlarında aralarının düzeltilmesi, düzeltmenin mümkün olmadığı hallerde boşanmanın mubahlığı ve boşanmada gözetilmesi gereken yöntemlerin neler olduğu konularında gerekli bilgilendirme, uyarı, telkin ve öneriler yapılmış, uyulması gereken hukuki çerçeve çizilmiştir.
    Kadın erkek ilişkilerinde nikâh düzenini getiren Kur’an, zinayı yasaklamış, evlenmeyi teşvik etmiştir. Evlenme yapılırken, eşlerin birbirleri için birer “libas” olduklarına dikkat çekmiş, evlerin huzur ve sükûn yerleri olduğuna, eşlerin sevgi ve şefkatle birbiriyle kaynaşmalarına vurgu yapmıştır. Diğer yandan kadınların örfe uygun olarak evlenmek istedikleriyle evlenmelerine fırsat verilmesini istemiş, evlenmelerinde onlara baskı yapılmasını ve hoşlandıklarıyla evlenmelerine engel olunmasını yasaklanmıştır.(Bakara 232.)
    Mutlu ve düzenli işleyen bir evliliğin gerçekleşebilmesi için evlenecek olanlara baskı yapmak, onları istemedikleri ve hoşlanmadıkları birisiyle zorla evlendirmek veya istedikleri ile evlenmelerine engel olmak Kur’an ve Sünnet’in lafız ve ruhuna, Kur’ anın evlenmeyi meşrû kılmaktaki amacına aykırıdır. Kur’an ve Sünnet’in önerdiği evlilik, tarafların birbirlerini görmeleri, anlamaları, birbirlerini beğenmeleri ve şahitler huzurunda karşılıklı rıza ile gerçekleştirilen evliliktir. Nikâh akdi, karşıt cinslerin huzur ve mutlulukları için gerekli olduğu gibi düzgün ve sağlam kişilik sahibi nesillerin yetişmesi için de gereklidir. Kur’an, İslam toplumunda evlenmeye ihtiyacı olan kadın-erkek herkesin evlenmesini teşvik etmiş, maddi yetersizlik ve başka nedenlerle evlenmeye güç yetiremeyenlere Müslümanların yardımcı olmalarını toplumsal bir yükümlülük kabul etmiştir.

    saygılarımla,

    İsmail Gaspirali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir