Lütfen Dikkat: Az sonra okuyacağınız makalede adı geçen kurumlar ve kişiler tamamen gerçektir. Mide bulandırıcı bir gerçeği, 20 yıl sonunda ki ülkemiz kurumlarındaki durdurulamaz çürümeyi, kusursuz ihmali, vicdani eksikliği ve inanılmayacak derecedeki bir rezaleti anlatmaktadır.
Olay yeri: Tekirdağ – Çorlu
A. S Çorlu/Ergene de faaliyet gösteren bir üretim işletmesinde görev yapan emekçi bir ustadır.
A.S’in eşi uzunca bir zamandır kasık bölgesindeki şiddetli ve dayanılmaz ağrılardan şikayetçidir. A.S eşini randevu sistemindeki mükemmel hizmetten(!) ötürü ancak çok uzunca bir bekleyişten sonra Tekirdağ Şehir hastanesine götürebilmek şansına sahip olmuştur.
Hastane tarafından yapılan tektik ve tahliller sonucunda hastanın rahminde bir kitle olduğu saptanmış ve o kitlenin ameliyat ile alınmasına karar verilmiştir.
Randevu sistemindeki rezalet dışında her şey normal gibi görünse de, ekmeğini alın teri ile kazanan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin devşirme olmayan özbeöz vatandaşı A.S’ den talep edilen tuhaf ve inanılmaz istekler, umursamaz tavırlar, kurumların ne derecede çürüdüğünü gösteren skandallar ise bundan sonra başlamaktadır.
Sağlıkta ÇAĞ ATLADIK diyen AKP iktidarının Sağlık Bakanlığı her yıl 4 Şubat tarihinde “Kanserden korkma, geç kalmaktan kork” yayınları yapıp boy boy afişler bastırıp, bununla da yetinmeyerek sigara paketlerinin üzerine kanserli organların fotoğraflarını koyarak teşhir ediyor olsa da, uygulamada hiçbir şey yapılmadığı, bunların sadece laftan ve görüntüden ibaret olduğu her fırsatta bir tokat gibi yüzümüze vurulmaktadır.
Kanser riski taşıyan bir hastanın normalde hemen ameliyata alınarak kitlenin biran önce alınması ve alınan kitlenin habis(kanser) olup olmadığının tespit edilerek ivedilikle gerekli tedaviye başlanması gerekmektedir.
Yok ama işte burada öyle olmuyor maalesef…
Tekirdağ Şehir Hastanesi yetkilileri A.S ye eşinin durumu anlatıyor ve sonra diyorlar ki;
- “Ameliyatı yapmamız için sen gidip herhangi bir kan grubuna sahip 10 kişi bulacaksın. Bulduğun bu 10 kişi Kızılay’a götürerek kan bağışında bulunacaksın. Kızılay bize tamam dediğinde ise biz ameliyat için gün vereceğiz.”
A.S şaşkın ve çaresiz bir şekilde soruyor. - “Bu kan eşim için midir? Öyle ise öncelikle ben hemen kan verebilirim. Yok eğer öyle değilse ben 10 kişiyi nasıl ve nereden bulurum. Bulamazsam benim eşimi ameliyat etmeyecek misiniz?”
Çaresiz, zavallı A.S ne yapsın ?
Metazori br şekilde o 10 kişiyi bulacak.
Bulmak zorunda.
Çünkü eşinin hayatı buna bağlı.
Görünen o ki bulamaz ise eşi de ameliyat olamayacak ve kitle rahminden alınmayacak.
Kitle habis ise kısa zamanda tüm organlarını saracak ve acısı ve dayanılmaz ağrıları devam edecek.
Gidip eşinden dostundan borç para istese bir sorun yok. Hatta çalışanlarının sağlığına büyük önem veren İşyeri sahibi bile hiç düşünmeden gereken tutarı verecektir. Ama A.S den eşimin sağlığına kavuşması için para değil resmen kan isteniyor kan.
A.S 10 kişiyi bulup, bulduğu bu insanları bir şekilde ikna ederek Kızılay’a götürüp kendi rızaları ile gönüllü gelmişler gibi kanlarını verdirmek zorunda.
Aynı yastığa baş koyduğu çocuklarının annesi çok hasta ve her geçen gün şikayetleri katlanarak büyüyor.
İş yerinden izin aldı.
Dost ve arkadaşlarına gitti.
Hısım akrabaları kapı kapı dolaştı.
Günler sonra 10 kişiyi bularak Kızılay’a götürüp kanlarını verdirdi.
Ve nihayetinde eşi ameliyat edildi.
Bugün itibariyle alınan kitlenin patolojik testleri yapılıyor.
Peki A.S o 10 kişiyi bulamamış olsaydı neler olacaktı?
Göz göre göre bir anne acılar içinde ölüm ile yüz yüze gelecekti
Ağrıları ile kol kola dayanılmaz acılar içinde günler saatler geçirecekti
Kocasını dul çocukları yetim bırakacaktı
Kızılay bugün kan bulamıyor ise bunun sebebi nedir.
Kızılay’a duyulan bu güvensizliğin sorumlusu kimdir?
Birilerinin Kahramanmaraş ve Hatay’da ki depremde yaptığı bu hataların faturasını neden bu milletin öz evlatlarına kesiliyor ve kesilen bu faturalarında ödenmesi isteniyor?
Eskiden hastanelerde hastalarımız rehin kalıyordu diyen gevşek ağızlı goygoycu troller sahi sizler neredesiniz?
Eskiden hastanelerde rehin kalan hastalar hiç değilse karnı tok, sağ ve sağlıklı bir halde idiler.
Bugün ise gözlerinizin içine baka baka ölür iseniz ölün deniyor.