Azeriler neden İran’ın eylemlerinde aktif değil?
Kanada’da yaşayan Güney Azerbaycanlı psikolog ve siyasi aktivist Axar.az Talas Afshar’ın röportajı:
– İran’da Azerbaycan halkının ulusal kimliğinin yeniden tesis edilmesinde siyasi veya kültürel faaliyetler daha güven verici bir faktör müdür?
– İran siyasi coğrafyasında Fars Nazizmine dayalı Şii diktatörlüğüne ve yaklaşık bir asırlık ağır asimilasyonun sonuçlarına karşıyız. Azerbaycan halkı da dahil olmak üzere İran’daki Fars olmayan ülkeler ağır baskı altındadır. Gözden bir perde asmak için şiir ve edebi kitapların yayınlanmasına izin verilir. Doğal olarak, anadillerinde öğretim yasak olduğu için, bu vakalar da bireyin kişisel çabaları ve çabaları sonucunda – herhangi bir devlet desteği olmadan ortaya çıkmaktadır. Bazen bu faaliyetler bunaltıcıdır. Totaliter sistem, ulusal meselelerde siyasi faaliyetin kapılarını tamamen kapattı. Ulusal aktivistler, ayrılıkçı ve pantürist damgalarla ağır baskınlara ve uzun tutuklamalara maruz kaldılar. Meselemizin asıl yönü, Azerbaycan meselesinin siyasallaşmaması, onu temsil edecek partilerin yeterince güçlü olmamasıdır. Günümüz şartlarında kültürel faaliyetler daha fazla ağırlık kazanmaktadır.
– Güney Azerbaycan halkının İran’da dört aydır devam eden protestolardaki rolünü, katılımını ve örgütlerin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Bu durum Azerbaycan Milli Hareketi için çok karmaşık ve çelişkilidir. Yıllardır mücadelenin ana hedefi merkezden kaçış siyaseti üzerine inşa edilmiştir. Merkez partilerle ve Kürt terör örgütleriyle çalışmak kırmızı çizgiydi. Bu eylemlerde, özellikle yurt dışındaki Fars medyasının yoğun propagandası, diğer yandan Murdoch hükümetinin trajedileri ve Azerbaycan’a karşı tutum birçok insanı protestolara katılmaya sevk etti. Ancak Azerbaycan bu protestoları pasif bir şekilde destekledi. Gösterilere katılanlar milli isteklerimizi yansıtan sloganlarla bu eylemlere katılabilirlerdi ama bu doğru düzeyde olmadı.
Örneğin, bu çalkantılı durumda hareket, 21 Azerbaycan Milli Hükümeti’nin kuruluş ve çöküş yıldönümünü kutlamak için etkili adımlar atabilir. Ne yazık ki, kullanılmadı ve Azerbaycan’da protesto çağrısı sonuç vermedi.
– Daha fazla bireysel, siyasi özgürlük ve barınma sorunları talepleri İran’daki protestolarda belirgindir. Ulusal haklara yönelik taleplerin ön plana çıkmamasının nedeni nedir?
– Protesto hareketinin başlangıcıyla bağlantılı. Olayın, Tahran’da bir Kürt kızının etik polisi tarafından öldürülmesiyle başladığı anlaşılıyor. Bu nedenle, protestolar başlangıçta kadın haklarına ve kadınlara yönelik adaletsizliklere yönelikti. Protestoların en yaygın sloganı “kadın, yaşam, özgürlük” idi. İkinci neden ise rejimin acımasız tutumu. Protestoları tüm sisteme karşı yönlendirdi. Fars medyasının yurtdışındaki baskıları ve faaliyetleri burada en önemli etkendi. Ulusal isteklerin ortaya çıkmasına izin verilmeyen bir atmosfer yarattılar. Bu konuda, bir grup Güney Azerbaycanlı politikacı ve aktivist, “Şimdi bu rejimi devireceğiz, anlaşmazlık sırasında değil, önce ona bakacağız” diyerek ulusal taleplere karşı çıktı. Bahsettiğim kesim, rejim için çalışma fikrine karşı çıkanları suçladı ve onları susturmaya çalıştı. Böylece Fars olmayan halkların, özellikle Azerbaycan halkının milli istekleri tersine çevrildi.
– İran, siyasi bir sorunla birlikte derin bir ekonomik kriz yaşıyor. Bunun rejim değişikliğine veya bir tür derin reforma yol açması mümkün mü?
– İran rejimi onlarca yıldır Batı yaptırımlarına maruz kaldı. Özellikle, bu son yaptırımlar, İran’ın nükleer silahını durdurmak amacıyla yoğunlaştı. İran ekonomisinin kraliyet damarı olan petrol ve gaz endüstrisinin ihracatı kötü bir günde düştü ve ülkenin ana gelir kaynağı olan petrol satışlarını vurdu. Bu durum İran’da derin bir ekonomik krize neden olmuştur. İran’da devam eden gösterilerin de temelinde bu ekonomik krizler var. Hükümet Batı ile aynı fikirde değilse, bu krizlerle başa çıkamayacak, gelecekteki protesto dalgası Tahran rejiminin düşmesine neden olacak. Ve İran’da iktidarda olan sistemin, yapısının doğası gereği derin reformlara başvurma gücü yok. Derin bir reform başlatılabilse bile, eski Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi moleküler rejimin sonunu daha da yakınlaştıracaktır. Bu nedenle, ekonomik gerileme, kendi sözleriyle bir “açlar devrimi” ile sonuçlanabilir.
Axar.az Talas Afshar’ röportaj / TURKISHFORUM -ABDULLAH TÜRER YENER