Site icon Turkish Forum

Macaristan ve Türkler hakkında

Sayın Yasemin Güç ve Abdullah Türer Yener’in 21 Ekim 2023 tarih ve „MACARLAR RESMEN TÜRK OLDUKLARINI AÇIKLADIbaşlıklı yazısı hakkında söylenecek çok şey var.  Önce bir anımla başlayayım:

1. Türkiye’den Almanya’ya araba ile dönerken, hep merak ettiğim „Mohaç“a uğradım ve müzesini ziyaret ettim. Müzenin dış kapısından içeri girince önce yukarıda asılı macarca kocaman bir afiş dikkatimi çekti, tercümesine baktım „TÜRKLERE ÖLÜM“ yazıyordu. Resmini çektim ve Almanya’ya varınca durumu Ankara’ya Dışişleri Bakanlığımıza bir yazılı ek ile gönderdim.  Bakanlığın birşey yapıp yapmadığını bilmiyorum. Yolu düşenlerin de uğrayıp bakmasını tavsiye ederim. Müzenin içinde de, bol bol, Türklerin yaptığı katliamın (1526) kanıtı olsun diye birçok açılmış toplu mezar resmi ile, Türk’lerden kalan ganimetler sergileniyordu. Başka bir fırsatta da Zigetvar kalesini ziyaret ettim.

2. Osmanlı’ların Plevne, Zigetvar gibi kalelere verdiği önemi sonradan anladım. Tuna Nehri o zamanlardan günümüze kadar, Avrupa‘nın iç bölgelerini Karadenize bağlayan, Ístanbul ve Çanakkale boğazları gibi, çok önemli bir nakliyat yolu. Stratejik önemi son olarak 1990 lı yıllarda Yugoslav iç savaşında da görüldü. Íkinci Dünya Savaşında Karadeniz’de bulunan dört Alman denizaltısı da Tuna nehri üzerinden nakledilmişlerdi.

Sayın Yasemin Güç ve Abdullah Türer Yener’in 21 Ekim 2023 tarih ve „MACARLAR RESMEN TÜRK OLDUKLARINI AÇIKLADI“ başlıklı yazısı hakkında söylenecek çok şey var.  Önce bir anımla başlayayım: - macarlar turk mu

3. Macaristan geniş ve çoğunlukla düz bir ülke; ilk bakışta tarıma çok elverişli görünse de, bu ovanın büyük kısmında toprak verimsiz. Sebebi de Meteorolojik. Batıdan doğuya esen güçlü bir rüzgar, Büyük Sahra çölünün ince kumlarını taşıyor ve bu rüzgar Macaristan üzerinde hız kaybettiği için kumlar çöküp yeryüzünü kaplıyor. Bu yüzden Macaristan’ın metrekare başına insan yoğunluğu, ve dolayısıyla savunma gücü, yüzyıllarca çok düşük kalmıştı. Beraber çalıştığım Macar bir asistan, lise yıllarında öğrenciyken, ekilebilir alanı genişletmek için, yaz tatilinde kamplar halinde bu ovanın kıyılarına getirilip dağın eteğinden ovaya toprak taşıdıklarını anlatırdı. Macarlar zeki bir halktır. Toprak kıtlığına rağmen yeterli tarım geliri elde etmek için, tahılın kendisi yerine, iyi cins tahıl tohumu (Hybrid) mısır, buğday yetiştiriyorlar. Hayvancılıkta da örneğin Çin Cumhuriyetine, iyi cins damızlık tavşan ihraç ediyorlardı. Yani toprak eksikliğini bilimsel teknoloji ile dengeliyorlardı; dua etmek yerine. 

4. Macarların kökenleri çok karışıktır. Tarihçiler Hunların ve diğer Doğu Avrupa halklarının MS 5. Yüzyılda Tuna Nehri ve Kuzey Roma bölgelerine göç etmelerini MS 430-450 civarındaki uzun bir kuraklığa bağlıyorlar. Hunlar Ítalya (Etrüskler, ROMA imp.) ve hatta Íspanya’ya (BASK’lar) kadar gitmişler, birçoğu geniş otlaklar buldukları yerlere yerleşmişler.  Birinci Mohaç savaşından (1526) sonra Türk akıncılardan orada yerleşenler oluyor, sonra Íkinci Mohaç savaşından (1687) sonra ise Fransa,  Almanya ve Hollanda’dan Macaristana göçler oluyor. Bu göçleri zorlayanlar ise Orta Avrupa derebeyleri. Toprak sabit kaldığı halde „ırgat“, yani tüketici nüfusun artması.

Göçe teşvik olarak, bu ailelere toprak ve bağımsızlık hakları veriliyor. Alman derebeyleri o devirde Amerika ve Volga kıyılarına kadar insan ihraç ediyor.

O yıllarda dünya nüfusu 300 Milyondan 500 milyona kadar çıkmış, ama henüz yer kıtlığı yok. 

Macarca dil yapısı olarak Türkçeye benzer ve Türk dili grubundandır. Örneğin prepozisyon yerine kelimelere ekler kullanılır. Bu ise, Macarca’nın Türkçe, Macarların Türk oldukları anlamına gelmez. Müşterek kelimeler de vardır ama bunların bir kısmı hem Türkçeye, hem Macarcaya başka dillerden, örneğin Íslav, Latin ve Grek dillerinden girmiştir. Aslında Kore ve Japon dilleri Türkçe ile çok daha yakından akrabadır.

https://www.mdr.de/wissen/hunnen-attila-duerre-klimawandel-voelkerwanderung-                      100.html#:~:text=Die%20Hunnen%20selbst%20lassen%20sich,zum%20Ost%2D%20und%20Westr%C3%B6mischen%20Reich.

5. Türkiye’nin bazı kesimlerinde, bütün insanların Türklerden türediğine inanma, buna sevinme, bundan gururlanma eğilimi görüyoruz. Bilimsel olarak ilk insanların (Homo Sapiens) takriben 180 bin sene önce Afrika’dan türeyip oradan yayıldığı kanaati vardır. Bu türeme ve yayılma da birbirinden 40 bin sene kadar arayla iki dalga halinde olmuştur. Bu iki tür arasında genetik farklar vardır, birbirleri ile karışıp karışmadıkları da henüz bilimsel tartışma konusudur. 

Irkçılık, insanlığa faydalar değil çok zararlar vermiş, bilimsellikten uzak, kaçınılması gereken bir kavramdır. 

Türk vatandaşları olarak övünebileceğimiz en büyük miras, Atatürk’e borçlu olduğumuz Türkiye Cumhuriyetidir. Onu kaybetmemeye bakalım ve üzerine bilimsel başarılar eklemeye çalışalım ki, yeni kuşaklarımıza daha kalıcı bir miras bırakabilelim.

Exit mobile version