Terör mevzuatı nedeniyle 10 sene önce açtığımız ve belki de bir 10 sene daha devam edecek davanın ilginç öyküsü.:
Resmi Gazete’de 16.7.2014 gününde yayınlanan “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” a dayanarak bir “Bakanlar Kurulu Kararı” yayınlanmıştı. Bu Kararname ile; “çözüm süreci” adı altında bir takım “kurullar” oluşturulmakta idi. Bu kurullara, yurt içinde ve yurt dışında, TBMM yetkilerinden fazla yetkiler verilmekte idi.
Gene bu kanun ve kararname ile “Bu kurullarda görevlendirilen kişilerin, görev nedeni ile işledikleri suçlardan ötürü; hukuki, cezai, mali, idari hiçbir işlem yapılamaz” deniyordu. Bu kararname ile Dünya Hukuk Literatürüne yeni bir kavram getirmiş ve hediye etmiş oluyorduk: “Görev nedeniyle işlenen suç.”
Görev nedeniyle bir suç işlenemez. Görev ve görevliler, suç işlemek için değil, suç işlemeyi önlemek için vardırlar ve hiçbir suç yaptırımsız kalamaz. Bütün kamusal görevler; suç işlemek için değil, suç işlenmesini önlemek için vardır.
A.-DAVAMIZ.: Çok yazılıp söylememize rağmen, bu Kanun ve Kararname hakkında yasal ve yargısal bir işlem yapılmadı, dava açılmadı. Bunun üzerine biz, 2014 yılında, Danıştay Başkanlığında, bu Kanun ve Kararnamenin iptali için kişisel olarak davamızı açtık. Davanın, davacısı ben ve davalısı Kararnamenin yürütücüsü olan Başbakanlık idi.
1. KARAR. Nihayet aradan aylar geçtikten sonra 13.2.2015 tarihinde bir tebligat aldık. Tebliğin konusu olan ve Danıştay Dava Dairesinin beş üyesinin oybirliği ile aldığı kararda “Dava dilekçemizde ne dediğimizin ve ne istediğimizin tam olarak anlaşılamaması nedeni ile, 30 gün içinde yeniden bir dilekçe verilmesi, aksi takdirde, davanın incelenmeksizin reddedileceği” yazıyordu. Oysa aynı kararın başlangıç kısmında ve “istemin özeti” bölümünde isteklerimiz anlaşılmış ve özetlenerek yer almasına rağmen, gerekçe ve karar kısmında, yeterli açıklık olmadığı ve anlaşılamadığı yazılmış idi. Öngörülen 30 gün içinde, ilk dilekçeye benzeyen, daha açık ve daha geniş bir dilekçe sunarak beklemeye başladık.
2. KARAR. Aradan aylar geçtikten sonra 2015 yılında aldığımız yeni bir kararda “Yeniden verilen dilekçemizde de aynı hataların yapıldığı, davanın konusunun ve sebebinin anlaşılamadığı ve açıklanmadığı gerekçesi ile davanın Reddine karar verildiği” yazıyordu.
3. GENEL KURUL KARARI. Derhal Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na (DİDDK) itiraz ve temyiz başvurusunda bulunduk. Davamızın konusunun açık ve net olduğu, ikinci bir dilekçe vererek daha da geniş olarak açıkladığımız, kararın üst kısmında yer alan davanın özeti kısmında, davamızın konusunun gayet güzel anlatılarak anlaşılmasına rağmen, sonuç kısmında böyle bir yargıya varılmasının yersiz ve yanlış olduğunu anlattık.
Aradan bir sene daha geçmişti. Nihayet 5.4.2018 tarihinde DİDDK’dan beklediğimiz karar geldi. Oybirliği ile 12 üye tarafından verilen bu kararda “Dava dilekçesi ve ek olarak verilen ikinci dilekçede, dava konusu ve sebeplerinin açıkca belirtildiği görüldüğünden, dilekçenin ve bu sebeple davanın reddi için aranan şartlar oluşmadığından, davanın reddi yolundaki kararın BOZULMASINA” karar verilmişti. Yani dava dilekçemiz açık ve net idi, usule uygun idi, ne istediğimiz anlaşılıyordu, seneler sonra davamız esasdan görüşülecekti.
4. GENEL KURUL KARARI. Bu defa, bu karara Başbakanlık itiraz ederek, kararın düzeltilmesini yani, önceki kararlar gibi; dava dilekçesinin ve davanın reddini talep etti. Ona da cevap verdik.
Yalnız bu arada beni çok şaşırtan bir şey oldu. Davalı olarak bu kez ‘Cumhurbaşkanlığı’’ gösteriliyordu, zira başbakanlık kaldırılmıştı. Davanın davacısı gene ben ama davalısı Cumhurbaşkanlığı olmuştu.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK) bu kez gene oybirliği ile verdiği önceki karar gibi Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Hukuk Müşavirlerinin yaptığı itiraz ve istekler kabul edilmeyerek “Karar düzeltme isteminin, yasa maddelerinin hiç birine uymadığından REDDİNE” hükmedilmişti. Yani davamızın usule uygun olduğu 2019/2020 yılında nihayet kabul edilmişti ve dosyanın yeniden gönderildiği ilgili Dairede, yeniden görülmeye başlanacaktı.
5. ÖDEME EMRİ. Biz yeni kararı beklerken, Hazine ve Maliye Bakanlığından gelen 10.10.2023 tarihli bir yazı ile Danıştay’da görülen davamızın reddedildiği ve bu yüzden Cumhurbaşkanlığı Hukuk Müşavirliğine 9.500.00 TL. Avukatlık ücreti ödememiz yolunda, ödeme emri niteliğinde bir resmi yazı aldık. Miktarı ödemek için hazırlıklara başladım.
6.- BEŞİNCİ KARAR. Bir süre sonra gelen Danıştay ilgili dairesinin, 21.6.2023 tarihli kararında, detaylara girmeyen ve iptali istenen kararnamenin genel bir özetinin yapıldığı kararı ile iptal istemine dayanan davamızın gene reddedildiğini öğrendik. Davamız gene; esasdan, usulden reddedilmişti ve ücreti vekalet ödeyecek idik. Bu kez yeniden oldukça yüklü harç ve masraf ödeyerek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na başvurduk.
B.-SENELER SONRA. Şimdi yasal hakkımız olan ‘Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna’ itiraz ederek yasal haklarımızı kullandık ve 2004 yılında açtığımız ve aradan 10 sene geçtikten sonra vardığımız noktayı anlattığımız gibi, büyük bir ihtimalle bir 10 sene sonra davamızdaki gelişmeleri yeniden anlatacağız. Davamızdan vaz geçmeyeceğiz.