‘‘Marx’ta Para’’ yazı dizimizin sosyal medyada yayınlanmamış 6 yazısı kaldı. Suzanne De Brunhaff’un ‘Devlet ve Sermaye’ başlıklı kitabı ile diğer birkaç makalesinin de özetlendiği eklerlerle birlikte “Marx’ta Para/Kredi/Sermaye- Kapitalist Üretimin Finansmanı ve Sorunları” başlıklı bir kitap olarak hazırlanmış bulunuyor.
Kitabın yayını beklemeden, kalan son altı yazıyı isteyen okuyucuya özelden göndereceğimi belirtirken; Cumhuriyet’in yüzüncü yılı kutlamalarına gidilen şu günlerde, Cumhuriyet’in ‘felsefî’ ve ‘bilimsel’ niteliklerine tarihsel bir göz atış olarak Sol/Sosyal Demokrasi/Sosyalizm başlıklı yazı dizimizi başlatmak istedik.
SOL/SOSYAL DEMOKRASİ/SOSYALİZM
Cristophe Prochasson XXnci yüzyıl ‘Fransız sosyalizmi’ni ele alırken, ‘entelektüel tarih’ ile ‘entellektüellerin tarihi’ni biribirinden ayırmakla kalmayıp, bu ikisine olan ilginin son dönemde işçi hareketleri incelemelerinin önüne geçtiğini ileri sürmektedir (1).
Birincisine ‘düşünce tarihi’ denilebilirse de, ikincisinin entellektüellerin politik ve sosyal tarihi olacağına kuşku yoktur. Dolayısıyla, “sol/sosyal demokrasi/ sosyalizm” başlıklı yazı dizimiz her iki ‘tarih’in verilerini birlikte ele alarak, deyim yerinde ise ‘içerik’ ve ‘biçim’ açısından söz konusu kavramları irdelemeyi amaçlamaktadır denilebilir.
Entellektüel tarih, kuşku yok ki, felsefî temel üzerine oturtulan politik, bilimsel ve kültürel gelişmelerin tarihini oluşturmaktadır. Ne var ki, deyim yerinde ise, ‘düşünce’nin ‘anatomisi’ni ortaya koyacak olan bu tür bir çalışma, ‘alan’ farklılığından dolayı, örneğin ‘ekonomik’, ‘politik’, ‘estetik’ alanlara özgü bir tarih olacaktır.
Oysa, biz burada, örneğin, Jean Jaurès/Charles Andler tartışmasına da değinerek, aynı zamanda, kendi dönemlerinin sosyo-politik özgüllüklerine de yer vermeyi tasarlamaktayız.
O arada, dönemin yazarları arasındaki ‘konuyu aydınlatmada önemli bir işlevi olacağı da söylenebilir.
Ne var ki, ele aldığımız deyimlerin (notions) üniversitelerdeki kürsülerde oluşturulmadıkları, genel olarak toplumsal gelişme denilen ama özde ‘emekçi hareketleri’nden doğdukları ve entellektüellerce ‘kavramsallaştırma’ya çalışıldığının altı çizilmelidir.
O nedenle, deyimin (giderek kavramın) kökenini oluşturacak ‘eylem’lerin tarihsel gelişmesine yakından bakmak gerekmektedir.
1830’lar, 1789 Fransız Devrimi’nin ardından Fransa ve Almanya’da yeni bir toplumsal ve siyasal, daha çok düşünsel bir çalkalanma dönemi olmuştur.
Fransa’daki 1830 Temmuz Devrimi günleri Almanya’da da (Prusya Krallığı) Alman özerk işçi hareketinin ilk dönemine denk gelmektedir. Hareketin önde gelenleri Paris’e sığınmış ve 1834 yılında Sürgünler Derneği (Ligue de bannis /ou proscits) adlı bir dernek kurmuşlardır.
Kuşkusuz, sığınmacılar arasında Rus, Polonyalı ve İtalyanlar da vardır.
Başlangıçta, proletaryadan çok ‘ulus’ (nation) ve demokrasi kavramları üzerine görüşler ileri sürülmekte ve ya da geliştirilmekteydi denilebilir.
Derneğin amacı, Georg Adler’e göre, Fransız Devrimi’nin İnsan ve Yurttaş Hakları ilkeleri ışığında, Almanya’nın ‘kurtuluş ve diriliş’ini (affranchissement et régéneration) yaşama geçirmektir.
Ancak kısa süre sonra, dernek ‘Sürgünler’ (Bannis) ve ‘Hakçılar’ (Justes) diye ikiye ayrılacak, birinciler kendilerini Cumhuriyetçi ve Demokrat, ikinciler ise proletaryaya dayanan Sosyal Devrimciler olarak göreceklerdir (2).
1836’da Ligue des Justes resmen kurulacak ve 1847’de Komünist Parti Manifestosu’nun yazımına değin on yıldan fazla bir süre, entellektüel tartışmanın odağını oluşturacaktır.
Nitekim 1844’ten sonra Karl Marx ve Friedrich Engels Ligue’in düşünsel önderleri olacaklardır. Böylece, ‘felsefî komünizm’, ‘kardeşlik ütopyası’, ‘duygusallık’tan uzak bir nesnelliğe kavuşturulup Manifesto’yu oluşturacak olan görüşlere dayalı ve giderek adını da ‘Komünist Ligi’ (Ligue des commünistes) olarak değiştiren bir ‘örgütlenme’ye dönüşecektir.
Ligue’in amacı, burjuvaziyi devirip proletaryanın egemenliğini (règne) sağlamak ve sınıf çelişkilerini barındıran burjuva toplumu yerine sınıflar ve özel mülkiyetin olmadığı ‘yeni toplum’u kurmak olarak belirlenmiştir.
Böylece, Ligue’in başlangıçtaki sloganı olan ‘Tüm insanlar kardeştir’ (Tous les hommes sont frère), yerini ‘Tüm ülkelerin işçileri birleşin!’e (Prolétaires de tous les pays, unissez-vous!) bırakacaktır.
Öte yandan ‘Genç İtalya’ derneği, Giuseppe Mazzini’nin (1805-1872) yurtsever/devrimci görüşleri doğrultusunda, İtalya’nın birliğini savunuyor, cumhuriyet ve demokrasi kavramları bağlamında bir ‘devrim’i öngörüyordu.
Bu ‘düşünce’lerin Osmanlı’ya gelmesi ise yarım yüzyıl kadar sürecek ve ‘Genç-Türk’ anlayışı böylece filizlenecekti.
Nitekim, ‘demokratik ülke’ ve giderek ‘demokratik Avrupa’ yanlıları, 1848 Devrimi yenilgisinin ardından 1849 yılında Londra’da Avrupa Demokratik Merkezî Komitesi’ni (Comité central démocratique européen) kuracaklardı (3).
Devrimci Demokrat Enternasyonali (International des Démocrates Révolutionnaires) de denilebilecek bu kuruluşa Fransız Alexandre Ledru Rollin (1807-1874), Alman Arnold Ruge (1802-1880), 1848 Kasım-1849 Mayıs aralığında Macar Başbakanlığı yapacak olan Macar Lajos Kossuth (1802-1894) ve Paris’te Geçici Polonya Hükûmeti kurucuları arasında yer alacak olan Polonyalı Albert Darazs, öncülük ediyorlardı (4).
Bütün bu örgütlenme girişimleri 1864 yılında, Londra’da Uluslararası İşçi Derneği’nin (Association Internationale des Travailleurs- AIT) kuruluşuyla birlikte, uluslararası yaygınlık kazanacaktı.
Ancak AIT’nin ömrü kısa sürecek ve 1871 Paris Komünü yenilgisinin etkisiyle 1876’da dağılacaktır.
1889’da İkinci Enternasyonal, 1919’da ‘Komünist’ ekiyle Üçüncü Enternasyonal ve 1951’de Sosyalist Enternasyonal adıyla varlığını sürdürecektir.
Ne var ki, bütün bu süreç boyunca, gerek kongrelerde yapılan tartışma ve ayrışmalar ve gerekse tarihsel konjonktür gereği, program ve politikalarda köklü değişimler yaşanacaktır.
O nedenle, başta felsefi temelleri olmak üzere ne tür değişim ve dönüşümlerin yaşandığına biraz daha yakından bakmak gerekmektedir.
(Sürecek)
(1)Cristophe Prochasson, “Histoire intellectuelle/histoire des intellectuelles: le socialisme français au début du XXème siècle”, in Revue d’histoire moderne et contemporaine, tome 39, n° 3, Juillet-septembre 1992, pp:423-448, https://doi.org/10.3406/rhmc.1992.1639,https://www.persee.fr/doc/rhmc
(2)Anthony Cerveaux, “Marx, Engels, de la Ligue des Justes au Manifeste du Parti communiste”, La Bibliothèque numérique de la BnF et de ses partenaires
(3) Lucien Calvié, “Nations, Nationalismes, Marxismes, Révolutions et Républiques: Le cas Allemande et Slave”, Actuel Marx, Nation(s), n°68, 2020, pp:30-4
(4) O arada, 1899 yılında Paris’e kaçıp, sürgündeki Genç-Türkler’e katılan örneğin diğer Genç-Türkler içinde yer alan Prens Sabahattin’in de, ‘1908 Devrimi’yle birlikte İstanbul’a dönüp Osmanlı Ahrar (Özgür) Fırkası’nı yönettiğini de anımsatmak gerekebilir.
Bir yanıt yazın