Marx, uluslararası altının, genel finansal konjontür bağlamında dünya piyasası ölçeğinde dolandığını varsaymaktadır. Gerçekten de finansal konjonktür ekonomik konjonktürün bir yansımasından başka bir şey değildir. Çünkü parsal ve finansal devinimler, iç ve dış parasal ve finansal olmayan dalgalanmaları yansıtmaktadırlar.
Ne var ki, özgün finansal yapıların varlığı dolayısıyla ancak ‘kendi tarzları’yla yansıtabilmektedirler denilebilir. Örneğin “ödemeler dengesi, belirli bir ödeme tarihi olan ticaret dengesinin ardından gelmekte ” (1) olup, kendisi, belirli bir finansal süreye uymak durumundadır. Böylece, bir başka ölçekte, ticari ilişkilerin finansal sisteme dönüştüğü bir mekanizmanın olduğunu görmekteyiz.
Sonuçta iç dolanım araçları talebinden farklı bir uluslararası özgün para talebinin olduğu, ama bu ikisindeki değişikilikler biraraya geldiğinde ulusal altın stoku hacmini etkileyeceklerdir ki, bu da konjontürel gerilimlerin hem iç kredi sistemi ve uluslararası ödemeleri etkileyeceği anlamına gelmektedir.
Marx’ın çözülemelerindeki akılyürütme böyle olup, Kapital’in (tome II livre trosième) çeşitli bölümlerinde yer almaktadır, ama tümü para ve kredinin genel kuramı çerçevesine oturtulmaktadır.
Eğer bunlardan birkaçını sıralayacak olursak; Marx, bir ülkede parasal fazla dolanımına dayanan ve uluslararası etkileri abartan yaklaşımları eleştirmekte ve bunun parasal ve finansal olguların (phénomènes) anlam ve önemini kavramamak demek olduğunu düşünmektedir.
– “İngiliz ekonomistler… ilginçtir ki, dövizdeki değişiklikler sözkonusu olduğunda, sadece İngiltere’nin kriz dönemlerinde değerli maden ihracatını, salt bir ulusal olguymuş gibi ele almaktadırlar” (2).
En azından, önce ikili işlem hacmindeki dengesizlik mekanizmalarına bakmak gerekmektedir. Örneğin (3), eğer İngiliz pamuk ürünleri Hindistan’a ve krediyle ihraç edilmişse, ticaret dengesi İngiltere lehine olabilir. Kuşkusuz Hindistan’ın ihracatı daha az ise…Ancak, Hindistan’a açılan kredi İngiliz para-sermayesi ise, Hindistan’ın krediyle ithalatı, İngiltere’deki bir açık olmanın ötesinde neye yarayacaktır?
Eğer Hindistan’a yerleşik kolonyalist aşiret dolayısıyla, Hindistan’a yatırılan İngiliz sermayesinin yararına olduğu ama döviz olarak başka gelirler getirmediği sürece İngiltere aleyhine olacaktır. O zaman, İngiliz ödemeler dengesi açık vermiş olacak ve altın ithacatıyla denkleştirilmesi gerekecektir. Bu altın ihracatının gereğini açıklayabilmek için, ödemeler dengesini bütünlüğü içinde ele almak gerekmeketdir.
Sadece İngiltere ve Hindistan arasındaki ikili ilişkiler örneğinden hareketle, Ricardo’nun altın çıkış mekanizmasıyla ilgili görüşlerinin yanlışlığı gösterilebilir. Ki, bu mekanizma kesinlikle iç para fazlası ve bunun malların fiyatı üzerindeki etkisini dikkate almamaktadır.
Sermayenin ikili devinimi İngiliz ve uluslararası finans piyasaları üzerine etkili olacak ve dolayısıyla hem İngiltere’deki faiz haddi ve hem de Hint Rupi’siyle sterling’in kur haddi üzerine etki yapacaktır. Ancak ‘finansal’ fiyatlar üzerine etki yapacak ama ingiliz mallarının fiyatlarını değiştirmeyecektir. Aynı biçimde Hint finans piyasasını da etkilemiş olacaktır.
Marx burada, konjontürel gerilim dönemlerinde İngiliz ödemeler dengesindeki bozulmaların zorunlu olarak ‘uzlaşmazlık’ (contagieux) sorunu yarattığına işeret etmektedir.
“İhracat ve ithalat sözkonusu olduğunda, krizde, tüm ülkeler biribirilerini etkiyeleyecek olan bir bağla bağlı olarak, birkaç istisna dışında tümünün daha çok ihracat ve ithalat yaptıkları ve dolayısla hemen hemen tümünün ödemeler dengesinin bozulduğu söylenebilir. Gerçekte ise, bu ödemeler dengesinden kaynaklanan bir şey değildir. Örneğin İngiltere altında kan kaybı yaşamakatdır. Aşırı ithalat yapmıştır. Öte yandan diğer tüm ülkelerde İngiliz malları kaynamaktadır. Demek ki onlar da aşırı ithalat yapmışlardır…Denilebilir ki, kriz İngiltere’de patlamıştır. Çünkü çok fazla kredi açıp az talep etmiş ve ödeme günü gelince hemen ödemek zorunda kaldığından ödemeler dengesi bozulmuştur. Bu da, bir yandan açtığı krediler, öte yandan vermiş olduğu ödünç sermaye yoluyla büyük mal kitlesinin, gerçek ticari getiri ötesinde, kendisine geri dönmesine yol açmıştır.
İngiltere’deki yıkım (krach), altında kan kaybının hem başlamak ve hem de sürmesine yol açarak, kısmen ithalatçıların iflası sayesinde, ucuz fiyattan mal-sermayesini yabancılara göndermesiyle, kısmen de yabancı değerler satışıyla ingiliz değerlerinin alımına vb, yol açmış olmakatdır.
Bu durum sırasıyla diğer ülkelerde de görülecektir… altın diğer ülkelerden kaçacak İngiltere’ye dönecektir. Genel kriz döneminde tüm ülkelerde ödemeler dengesi bozulmuş olacaktır. En azından ticarette gelişmiş ülkelerde başlayacak, ama sırasıyla tüm ülkeleri saracaktır. Yangının bir noktadan başlayıp sonra heryeri sarması gibi… Sonuçta, her ülkenin hem ihracat ( yani fazla ürün) ve hem de ithalat fazlası (yani fazla ticaret) verdiği ve tüm fiyatlarda değer-ötesi (surfaits) değişiklikler ile kredilerde bir aşırı gerilim (surtendu) ortaya çıkacaktır.
Ve bu durum tüm ülkeleri yıkıma götürebilecektir. Altın kaybı bir ülkeden diğerine atlayarak yaşanabilecek ve bunun genelleşmesi 1° altın çıkışının, krizin en sıradan ögesi olarak krizin nedeni olmadığını, 2° izlediği diğer ülkelerde ise, salt sıranın kendisine gelmiş olduğunu, ancak temelde yatan ögelerin krizle ortaya çıktığını gösterecektir” (4)
(Sürecek)
(1) Le Capital, ouv. cité, livre troisième, tome II, p. 178.
(2) Ibid ., p. 154.
(3) Le Capital, ouv. cité, livre deuxième tome I p. 295.
(4) Le Capital, ouv. cité, livre troisième, tome II, pp.152, 153, 154.
Bir yanıt yazın