Kredi sistemine tamamen ‘fiktif’ karakterini veren, aynı zamanda pür olarak bir finansal dolanımın gelişmesi ve finansal sistem olarak varlığını korumasıdır.
Finansman çevriminin son toplamda üretici kapitalistlerin gereksinmelerine bağımlı olabilmesi için, sürekli olarak kendi üzerlerine kapanması ve sermaye dolanımından bağımsız olarak ona eklemlenmesi gerekmektedir.
O nedenle kapitalizmde bile, kredi bir sistem oluşturmakta (para, ticaret parası gibi) kapitalizm-öncesi ögeler ile (atıl kredi çevrimi) (1) gibi kapitalizm sonrası ögelerin bir çoklu bileşimini kendinde toplayabilmektedir.
Demek ki, her kapitalizmin gereksinmelerine uyumlu olması, kredinin sadece çağının çağdaşı olduğunu göstermeye yetmemektedir. Bununla birlikte kapitalist üretim biçiminin doğurduğu finansman sisteminin ‘piç’ (batard) olduğu söylenebilecektir. Çünkü onun ‘parasal bazı’, ulusal ya da uluslararası finansal çevrimler sözkonusu olduğunda, hizmet dışına çıkma riski doğar doğmaz ortaya çıkmakatadır.
Kredinin konjoktürel çözümlemesine geçmeden önce, uluslararası ödemeler çevrimine yakından bakalım.
Ödemeler Dengesi ve ‘evrensel para talebi’
Kredinin parasal kuramı çerçevesinde, banka sisiteminin rezerv fonlarının bir tutum (thésaurisation) aracı olduğunu söylemiştik. Onun etki alanı ise hem ulusal ve hem de uluslararasıdır.
“Her ülkenin ticaret amacıyla olduğu kadar ülke içi dolanım gereksinmesi için rezerv fonlara gereksinme duyacağı açıktır. Bu rezervlerin işlevi, hem kısmen dolanım aracı olarak ve iç ödemeler için paranın işlevine bağlı ve hem de kısmen uluslararası paranın işlevine bağlıdır.” (2)
Gerçekten de, ulusal ve ulusalrarası finansal çevrimler biribirlerini tamamlaycıdırlar. Ancak bu tamamlayıcılığın özenle açıklanması gerekmektedir.
Örneğin, ödemeler dengesi ve ‘evrensel’ para incelemesi, kredinin strüktürel ve konjonktürel çözümlemelerinin sınırında yer almakta ve ikincisi birincinin çerçevesinde ele alınabilmektedir, ki az ileride ayrıntısına gireceğiz (3).
Zaten Ricardo’yu yanlış yapmaya yönelten şeyin, parasal ve kredi sistemlerinin yapısını (structure) tanıyamamak ve böylece altının uluslararası dolanımdaki değişmelerini yanlış çözümlemektedir.
“Ricardo’nun metal paraların uluslararası devinimini yanlış yorumu, diyecektir Marx, iç dolanım araçlarının kitlesini düzenleyen yasalarını yanlış yorumlamasından gelmektedir” (3).
Ricardo, “örneğin İngiltere’de 1800-1820 aralığındaki kötü rekolt dönemlerinde altının buğday gereksinmesinden değil ama alım aracı ve dünya piyasalarındaki etkin ödeme aracı olması ve altının diğer mallara oranla değer yitirmesi dolayısıyla ve ardından kötü rekolt ülkelerindeki dövizin diğer ülkelere oranla değer yitirmesi dolayısıyla ihraç edildiğini” (4) söylemektedir.
Bu yanlış anlayışın temelinde paranın miktar kuramı yatmaktadır. Ricardo’ya göre, dolanımdaki para piyasadaki (örneğin buğday) mallara oranla göreli olarak bol olursa, kendi altın-değerini yitirecek ve ulusal mallara göre devalüe edilmiş olacaktır. Böylece fiyatlar yükselecek ve yabancı paralarla değişim kolaylaşacaktır ama ulusal para miktarı, ya altın üretiminin azaltılması ya da (ithal edilen mallar dolayısyla) ihraç edilmiş olacağı için genel parasal denge otomatik olarak kurulabilecektir.
Kaldı ki bu yaklaşım Malthus dahil birçok ekonomist tarafından eleştirilecektir.
“Burjuva ekonomileri üzerindeki değerli madenlerin artış ya da azalışına atfedilen bu mutlak etki, parasal sistem batıl inancından gelmekte olup asla gerçekleşmemektedir” (5).
Marx eleştirilerini kendi genel kuramı içinde “dolanım araçlarının yayılma ve baskısının, değerli madenlerin değeri aynı kalsa bile fiyat dalgalanmalarının hep sonucu ama asla nedeni olmadığı” biçiminde sürdürecektir. (6)
Buradan iki sonuç çıkarmak olasıdır: finansal mekanizmaların konjonktürel çözümlemesi için öncüllerden biri, bir ülkede dolanımdaki para miktarının, genel olarak sadece sermaye piyasalarına bağlı olan faiz haddi üzerine etkisi olmayacağı, ‘normal’ dönemlerde döviz kuru üzerine de etkisinin olmayacağıdır; buna karşın, ikincisi; fiyatlardaki konjontürel değişikliklerin alış/veriş para talebini, iç kredi parasını ya da döviz fiyatlarını etkileyeceğidir.
Böylece denilebilir ki, iç ve dış finansal çevrimlerin karşılıklı bağımlılığı ve banka mekanizmalarının tamamen ilkel olması konjonktürün işlevi olarak anlam değiştirmektedirler.
(Sürecek)
(1) Contribution à la critique de l’économie politique, ouv. cité, p. 184. Kapitalizm-sonrası atıl kredi çevrimi, sosyal denetim altında yatırılmış olmasına karşın, bir üst dolanım olarak, aracılar tarafından oluşturulan ve kendi üzerine kapanan çevrimdir.
(2) Le Capital, livre premier, tome I, p. 149.
(3) Le Capital, liv re premier, tome I, p. 148, note 1.
(4) Contribution à la critique de l’économie politique, ouv. cité, p. 136
(5) Ibid., p. 143.
(6) Ibid., p. 144.