Site icon Turkish Forum

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Öğretmenler Günü, meslek olarak öğretmenlik mesleğini seçenleri onurlandırmak için çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir kutlama günüdür. - umran unlu homepage

Öğretmenler Günü, meslek olarak öğretmenlik mesleğini seçenleri onurlandırmak için çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir kutlama günüdür.

Bizde 24 Kasım’da kutlanırken pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim’de kutlanmaktadır.

5 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”nin oy birliği ile kabul edilişinin yıl dönümüdür.

Kendi kültürel ve tarihî özelliklerine, okul tatil günlerine göre çeşitli ülkelerde farklı tarihler Öğretmenler Günü olarak belirlenmiştir.

12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) her yıl 28 Şubat günü Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Avustralya’da Ekim ayının son cuma gününde, Çekya’da 28 Mart’ta, Hindistan’da 5 Eylül’de, İran’da 2 Mayıs’ta, Malezya’da 16 Mayıs’ta, Peru’da 6 Temmuz’da, Slovakya’da 28 Mart’ta kutlanıyor.

Öğretmenler Günü uluslararası düzeyde 5 Ekim tarihinde kutlanmaktadır.

Sanırım bu konuyu en iyi kendimden örneklerle anlatabilirim.

Öğretmen olmak aklımın köşesinden bile geçmedi ama babam dayısının baskısıyla”kız başına İstanbul’a gidemezsin,bak burada Öğretmen Okulu var,ya öğretmen okuluna gidersin,ya da kocaya” deyince,kocaya gitme korkusundan ağlaya ağlaya Öğretmen Okulu’na gidip öğretmen oldum.

Yalnız size bir şey itiraf edeyim mi?Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmen olurum.Daha küçücük yaşlarda ya çocuğum olmazsa diye gizli gizli ağlar,en az 11 tane çocuğum olacak evlenince derdim. Yaşıtlarımın içinde en çalimsiz ve ufak tefek olduğum halde,evcilik oynarken kesinlikle anne olurdum.Sanırım çocuklara olan düşkünlüğüm yüzünden mesleğime aşık oldum.

Sayfalar dolusu ödev yerine, herşeyi sınıfta, yaparak yaşayarak öğretmeye çalıştım. Kendine güvenen, araştıran, yapıcı ve Atatürkçü öğrenciler yetiştirdim yıllarca…

Kızım zaman zaman öğrencilerimi kıskanırdı.”Bütün sevgini öğrencilerine veriyorsun bize bir şey kalmıyor,keşke biz de senin öğrencilerin olsaydık!” demişti bir keresinde.

Üçüncü sınıfta bir soru sormuş, ”bak kocaman kitaplığımız var, git araştır bul,yok öyle hazıra konmak,hem kimsenin sözüne tam güvenme her sorunun cevabını uzun uzun araştır” demişim ve o yüzden araştırmacı olmuş.

Şimdi iyi bir fizik profesörü ve araştırmacı…Tam 37 yıl önce!

Öncelikle biz Öğretmen okullarında tam bir öğretmen olarak yetiştik.Köylüyle köylü,şehirliyle şehirli olmayı başardık.Her dalda çok iyi hocalar tarafından yetiştirildik.Zaten son sınıftaki uygulamaları göz önüne alırsak nasıl öğretmen olunur kısmını iyice pekiştirdik. Sonra yıllar içinde piştik.

Buna rağmen Köy Enstitülerinde yetişmeyi çok isterdim.

Bizden sonra Öğretmen lisesi oldu.Öğrenciler formasyon derslerinden,köy ve şehir stajlarından uzak,lise öğrencisi gibi yetişti.

Daha sonra üniversite mezunu olacak öğretmenler dendi ama öğretmen olarak yetiştirmediler.

Şehir çocuğu köye gittiğinde kalakaldı ne yapacağını bilmeden.

Daha sonra okulu bitiren öğrencilere”sözlü sınav yapacağız” dendi ve hep kendilerine yakın kişilerin tayini yapıldı.

Bir yandan öğretmen açığı var deyip,diğer yanda öğretmenler yıllarca tayin edilmeyi bekledi…

Tayinleri yapılmayan öğretmenler işsiz kalırken,köylerdeki okullar bir bir kapatıldı.Öğretmen öğrencisiz,öğrenci öğretmensiz kaldı.

Bizim nesil atandığı okulun;sınıflarını boyayıp, sobasını yakıp temizledik.Sobanın üstüne ihlamur koyup kaynattık, öğrencilerimiz üşümesin diye.Kayıp düşmesinler diye karları kürüdük.

Sınıfımızdaki fakir öğrencilere kıyafet,ayakkabı,kalem,defter alamasak da temin etmeye çalışan  öğretmenlerdik.

Çok basit şikayetlerle ceza alan,görevine son verilen, görev yeri değiştirilen öğretmen ve yöneticiler her türlü  zorluğa katlandı…

Öğrencilerimizin sadece dersleriyle ilgilenmedik,ergenlik ve psikolojik sorunlarını da  saatlerce dinlerdik.

Kütüphanelerimiz yoktu,karton kutuları grapon kağıtlarıyla kaplayıp,okulumuza, sınıfımıza kitaplıklar kurmuştuk.

Köylere uygulama bahçeleri kurup,ağaçlar dikip,verimli tarım nasıl yapılır ön ayak olmuştuk…

Kurslar açarak tarhana,makarna,reçel,konserve,dikiş nakış öğretmiştik köyün gençlerine…

Bazı siyasilerin,köy muhtarlarının  olmayacak isteklerini geri çevirmekten çekinen yönetici ve öğretmenler olmadık hiç…

Siyasi nedenlerle oradan oraya sürüldük,aileler parçalandı,yine gıkımız çıkmadı…

Okulun temizliği, araç ve gereci için az mı  sağa sola koşup bağış toplamaya çalıştık…

Yurt dışında da öğretmenlik yaparken değişik deneyimler yaşadım. Onlardaki özgürlüğü kıskanmadım desem yalan olur.

Şimdi İyi öğretmen, başarılı öğretmen, uzman öğretmen diye statülere ayırmışlar öğretmenleri…

Yıllardır öğretmenlik yapan insanları,yeniden sınava sokulmuş, kucağında çocuğuyla…

Her türlü özveriyle çalışan bu öğretmenleri acaba hangi sorularla ölçebiliyorlar?

Amaç öğretmeni itibarsızlaştırmak mı,yoksa öğretmenlik formasyonu olmayan insanları öğretmen tayin etmek mi?

Ya maaşlar…ABD ve Avrupa’daki öğretmenlerin aldığı maaşın yanında bizimkilerin maaşı sadece ekmek peynir almaya yeter diyecektim ki…Peynirin de yanına varılmadığı aklıma geldi.

Öğrencilerim mi!Duyduğum,görebildiğim her öğrencim,kendini yetiştirmiş,toplumda bir yerlere gelmiş.Öyle gurur duyuyorum ki hepsiyle.…

Öğretmenlerin isteği sadece haksızlık yapılmasın,adil davranılsın ve insanca yaşasın…

Çok şey mi istiyorlar sizce…Onlar geleceğin cumhurbaşkanını yetiştiriyorlar ve bu kadarını da hak ediyorlar…

Tüm dünya öğretmenlerinin öğretmenler gününü kutlarken, hak ettikleri değerin verilmesini ve aydınlık günler diliyorum…

Exit mobile version