2° Paranın değeri verili, gerekli altın miktarı da yeterli iken, finansman sorunuyla ilgili Marx’ın açıklamaları, kapitalistlerin para biçiminde tasarruf kararlarının dengesini (ajustement) bulmaya yönelik olmaktadır. |Burada tasarrufun özgün yönü ile yatırım tasarısı (investissement bruts), dönem sonu itibariyle (expost) zorunlu olarak eşittir (1)].
Verili bir anda, finansal dengeyi sadece bu kararların etkilerinin denkleştirilmesi sağlayabilecektir.
Ne var ki, bu, hem paranın dolanım yasaları tarafından, hem sermaye dolanımı yasaları tarafından ve hem de sosyal ürünün yeniden-üretiminin özgül koşulları tarafından belirlenmektedir.
Buna göre (altın üreticileri hariç) tüm kapitalistlerin tutum kararlarının eşzamanlı olduğu düşünülmektedir.
Ancak Marx’a göre bu varsayım, yeniden-üretim şemaları bakımından saçma olmasına karşılık (2), bu saçmalık doğru bir akıl-yürütmeye de yardımcı olabilecektir: “kapitalist sınıf içinde, paranın para olarak biriktirilmesi aynı zamanda her tür amaç için biriktirileceği anlamına gelmemektedir” (3).
Yani tutum (thésaurisation) ve bozdurma (déthésaurisation) kararları veri bir zamanda biribirlerini dengeleyecektir.
Marx bu durumu, önce basit yeniden-üretim sonra da (kesim I)in finansmanını konusunda göstermeye çalışmaktadır (4).
“Açıktır ki, (kesim 1)’i oluşturan çoklu sanayi dallarındaki sermaye yatırımları, yani her sanayi kolunun (deneyim yani etkinlik içinde geçirdikleri süre, hacim, teknik koşullar, piyasa koşulları vb) herbirinin içinde gelişen, bireysel sermaye yatırımları, potansiyel artı-değerin para-sermaye olarak farklı gidimli dönüşüm süreçlerinin aşamaları olarak yeralmaktadır.
Yani bir kısım kapitalistler, gerekli oyluma ulaştığı zamana, potansiyel para sermayelerini sürekli olarak üretken sermayeye dönüştürmektedirler. Bu, bir kesim kapitalistin, artı-değeri altına çevirerek biriktirmiş olduğu parasıyla, üretim araçları veya sabit sermayelerine ek parçalar satın alırken, diğer bir kesiminin potansiyel para-sermayelerini tutum olarak biriktirdikleri anlamına gelmektedir. Bu da, bu iki kesim kapitalistin kiminin satıcı ve kiminin de alıcı olarak karşılaşması demek olup, herbirinin rollerinin de böylece sınırlanmasına yolaçmaktadır” (5).
Ve bu çözümleme (kesim II) için de uygulanabilmektedir (6). Yani kimileri için yatırım harcaması kararı olurken, diğerleri için tutum kararı olup, belli bir noktada denkleşmektedirler.
Ancak unutulmamalıdır ki, burada sadece üretimin finansmanı sözkonusu edilmektedir. Oysa [v1 + pl1 = c2] genel denge denklemi, tutum yapılmadıkça, sosyal ürünün diğer mallarının eşzamanlı olarak alım-satımını da içermektedir.
Ayrıca yıllık ‘tasarruf’ ve tutum ayırımını da içermektedir. Örneğin, (kesim I) ürünlerinin tümünün satılabilmesi demek, (‘yıllık brüt tasarruf’a karşılık gelen) (7) iki kesim kapitalistlerinin üretim araçları talebinin karşılanması demek olacaktır. Ancak aynı dönem boyunca, bir kesim kapitalist tutum yapacak, yani satın almadan satış yapmış olacaktır. Tutumun bu etkisi, diğer kapitalistlerin parasal rezrvlerini elden çıkarmalarıyla denkeleştirilmiş olmaktadır.
Kimilerinin mallarının ‘net arz’ı diğerlerinin ‘pür talep’leri tarafından karşılanmış olmaktadır.
Ya da, bir kesim kapitalistin tutumu diğerlerinin parasal ‘pür arz’ı tarafından nötralize edilmektedir (8).
(Sürecek)
(1). Cf. H. DENIS : Histoire de la pensée économique, P.U .F., 1966, pp. 426-429.
(2). Cf. Le Capital, ouv. cité, livre deuxième, tome II,p. 138.
(3). Ibid., tome I, p. 324.
(4). Ibid., p. 322 et suiv.
(5). Ibid., tome II, p. 139.
(6). Cf. Ibid., p. 167
(7). Cf H. DENIS. ouv. cité. Bununla birlikte, Marx’ın işletmelerin tasarrufu ile ‘oto-finansman’ı kastettiğini belirtelim. Ücretlerden tasarruf olmaz, çünkü emekçilerin tüketim malları talebi ücretlerine (V) eşittir ( Le Capital, livre deuxième, tome I, p. 109). Bununla birlikte Kapital’de yer yer ‘tasarruf’ ve ‘tutum’ konusunda karışıklıkların olmadığı da söylenemez diyor Brunhoff ( örneğin tome I, p. 109). Demek ki, tüketilmeyen ücret bir ‘tasarruf’ ya da ‘tutum’ olabilecektir. Yani kredi sisteminin olmayışı ücretli tasarruflarının yatırılamayacağı (placement) sonucunu doğurmaktadır.
(8). Brunhoff, burada H.Neisser’in ‘pür arz’ ve ‘pür talep’ terimlerine gönderme yapmaktadır. Ki Neisser ve Koopmans aktif para artışının tutuma (thésaurisation) eşitliğini de [Δ M = Δ L] denklemiyle göstermekte olup, yatırımın tasarufa eşit olacağını varsaymaktadırlar. Oysa Marx’ta ‘denge’ teriminin aynı anlama gelmediği söylenebilir.
Öte yandan, anımsatalım ki, klasik ve néo-klasik kuramlarda, para, değişim mekanizmalarına para-dışı (a-monétaire) bir nesne olarak dışarıdan giriyormuş gibidir.
Ancak, regülasyon kuramcıları, bu kez, tüm tarihsel süreç boyunca farklı biçimlerde de olsa, “ekonomik birimler arasında bağ kuran en kapsayıcı” ve en temel bir ‘sosyal kurum’ (institution sociale) olarak göreceklerdir. Ki, ileride her iki kuramsal bakışla Marx’ın kuramının ne denli ayrıştığına yeri geldikçe değineceğiz.
Geçerken, bir ‘sosyal kurum’ olarak ‘para’nın ‘ulusal birliği sağlayan bir şey’miş gibi alınarak ‘parasal egemenlik’ (souveraineté monétaire) ve ‘egemen para’ (monnaie souveraine) tanımlamalarına da gönderme yapılabilir.
Ki, ‘ulusal para onurumuzdur’ diyen, azgelişmiş ülkelerin çakal siyasetçilerinin ağızlarında bir sakıza dönüştüğüne de tanıklık etmekteyiz.
Bir yanıt yazın