Site icon Turkish Forum

EN BÜYÜK IHANETİN FİTİLİ BU ŞEKİLDE ATEŞLENDİ

Artık kabul etmemiz gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti zifiri karanlık bir yola girmiştir ve bu yoldan geri dönüş çok zor ve neredeyse imkansızdır. - magicut 16963143770552

Artık kabul etmemiz gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti zifiri karanlık bir yola girmiştir ve bu yoldan geri dönüş çok zor ve neredeyse imkansızdır.

Maaşını Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşayan vatandaşların ödediği vergilerden alan bir imam depremde hayatını kaybeden Türk vatandaşları için “Cesetleri pis kokuyordu. Oysa aynı depremde ölen Suriyeli bir sığınmacı mis gibi kokuyordu” diyebiliyor ve bu imam hakkında hiçbir adlı ve idari işlem yapılmıyor.

Peki biz bu hale nasıl geldik?
Kim bunlar ve nasıl çoğaldılar?
Son 50 yılda din istismarcısı siyasiler tarafından şahsi emellerine hizmet etmeleri için beslenip büyütülen bu insanlık ve cumhuriyet düşmanı kan emici yaratıklar kadınlara, çocuklara ve hatta erkeklere bile yürüdüler.
Adına yurt dedikleri hücre evlerinde taciz ve tecavüz ettikleri öğrencileri diri diri yaktılar.
Vakıflar kurarak el kadar erkek çocuklarının ırzına geçtiler.
Yönetimi ele geçirmek için kanlı darbeler düzenleyip masum insanları kanlarını akıttılar.

Sevgili okuyucularım…
Eğer tüm bunların baş sorumlusu AKP iktidarı diyorsanız sizlere fena halde yanılıyorsunuz derim.
AKP sebep değil sadece sonuçtur.
Ben bugün sizlere ülkeyi bu hale getiren gerçek tarihi sorumlularını anlatacağım.

Tarih 30 Kasım 1925
13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren kanunla “Tekke ve zaviyelerin kapatılması kararı alındı.
İlgili tarih ve 677 sayılı kanun ile uygulamaya konulan bu karar hayati derecede öneme sahip bir Atatürk devrimiydi.

Peki neler oldu da bu kanun kadük sayıldı ?
İşte gerçekler…
TARİH: 10 Eylül 1947 (Tekke ve zaviyelerin kapatılması kanununun ilanından 22 yıl, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden 8 yıl 40 gün sonra)
1946 yılında kurulan Demokrat Parti yurt genelinde mitingler düzenleyip bu mitinglerde din ve milliyetçilik konusunu ön plana çıkartmaya başladı.
Demokrat Parti bu siyaseti ile geniş kitlelere ulaştı ve bir sonraki seçimlerde iktidara kesin olarak geleceğinin sinyallerini net bir şekilde verdi.
Demokrat Partinin bu çıkışı iktidardaki CHP yönetimini panik ve telaşa düşürdü. İktidarı ve koltuğu kaybetmek istemeyen Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi ve dönemin milletvekilleri yeni ve tehlikeli arayışlar içine girdiler.

VE NİHAYETİNDE EN BÜYÜK IHANETİN FİTİLİ BÖYLE ATEŞLENDİ
Tarih: 1950
Iktidarda Cumhuriyet Halk Partisi vardı.
Başbakan ise Şemsettin Günaltaydı
Cumhuriyet Halk Partisi:
“Demokrat Parti dini kullanıyorsa biz neden kullanmayalım” diye düşüncesi ile 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerin kapatılması kanununu” değiştirerek delmeye karar verdi.

Konu CHP’nin VII. Kurultayı’nda gündeme geldi. Kurultayda programın milliyetçilik maddesine ilişkin söz alan Hamdullah Suphi Tanrıöver, sözde gençleri düşünerek onlara milliyet duygusunun verilmesi için türbelerin tamir edilmesini ve yeniden açılmasını önerdi.
Kanun değişikliği içeren yasa tasarısı, 21 Ocak 1950’de başbakan Şemsettin Günaltay tarafından meclise sunuldu.
Neredeyse tüm CHP li milletvekillerinin ortak mutabakatı ile 5 Mart 1950’de yasalaştı.

Bu kadar mı?
Elbette ki hayır
O günler ile bu günler altına karbon kağıdı konulmuş senaryonun birebir kopyası idi.
Sadece baş rolde ki oyuncular farklıydı.
Toplu olarak cuma namazına gitme sahneleri muhafazakar illerin CHP teşkilatlarında gelenek haline gelmişti.

Hal böyle olunca Thomas Edward Lawrence’nin Türkiye’de ki tohumları için kapılar ardına kadar açılmış, ihanet senaryoları yeniden yazılmaya başlanmıştı.
Sorun şu ki bu kan emici sözde din adamlarının Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan nefretleri ilk günkü kadar sıcaktı ve geçen 12 yıl boyunca hiç ama hiç eksilmemişti.

Artık açık olan tekke, zaviye ve türbeler de dini sohbetler değil Atatürk karşıtı sohbetler yapılıyordu. Gazi’nin din düşmanı olduğu anlatılarak onun kurduğu partiye oy verecek olmanın bedelinin cehennem olduğu söyleniyordu.
CHP oy kazanmak yerine mevcut oylarını bile koruyamaz hale gelmişti.

Türkiye karanlığa doğru yol alan yeni bir döneme giriyordu ve bunun tek sorumlusu Atatürk adını kullanarak Atatürk devrim ve inkılaplarına ihanet eden bizatihi Cumhuriyet Halk partisinin kendisiydi.

Özetle;
Bugün yaşananlara değil bu yaşananların müsebbibi olanlara bakmak gerekiyor.
1950 yılında iktidar hırsı ve koltuk uğruna ahlaksızlığı yasal hale getiren kimlerdi?
27 Mart 1994 yılında yapılan yerel seçimlerde İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri hangi sebeple ve nasıl kaybedildi?
Siyasi yasaklı olan ve ömrü boyunca siyasetten uzak kalacak birine siyasetin kapılarını kim açtı?

İşte gerçek sorumlular onlardır.
Yobazı evlatlarımızın ve kadınlarımızın üzerlerine salıp, hayatımızı cehenneme döndüren de onlardır.
Sokak ortasında kadına kıza tecavüze azmettiren de onlardır.
Adi cinayetleri namus cinayetine döndürüp katilleri ortalıkta dolaştıran da onlardır.
Dini siyasete alet ederek “Bismillah” dedikten sonra çalan çırpan onlardır.

İşte acı gerçekler bunlardır
Üzerine alınan, darılan, ve gücenenler bu olayların faillerini koruyanlardır.
Konuşmayarak sessiz kalan, halen daha savunma ihtiyacı duyan her birey bu vebale bu günaha ortaktır.

Exit mobile version