MARX’TA PARA (7)

            Marx’ın kapitalist ekonomiye içkin ‘birikim kuramı’, sanıldığının aksine, ‘para kuramı’nı yok saymamakta, tersine tüm ekonomik etkilerin, özneler arasındaki ‘parasal ilişkiler’den çıkarıbileceğini ileri sürmektedir.

            Öyleyse, bütün bu ekonomik etkilerin, paranın sosyal ve politik etkilerini kapsayıp kapsamadığına yakından bakmak gerekmektedir.

Toplumsal güç olarak Para

            Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’da, paraya sahip olmanın bir ‘güç kaynağı’ ve öncelikle de ‘politik’ bir güç elde etmek olduğunu söylemektedir.

            Gerçekten de, tarihsel olarak, mutlak monarşilerin “genel eşdeğer gücü olan maddi bir kaldıraca gereksinmeleri olduğu”nu görmekteyiz.

            Her an her şeye dönüştürülebilecek bir ‘güç’.

            Ulusal toprakların bütünü üzerinde, genel ve dolayısıyla Devlet’in birliğini (uniforme) sağlayan bir ‘güç’ (1).

            Öte yandan, diğer ülkelere oranla Devlet’in, evrensel para yani altın stoklarına sahip olması gerekmektedir.

Nitekim J. Steuart’a gönderme yapan Marx, onun “‘Devlet’lerin (nation) güçlerini ölçmek için değerli madenlere sahip olmanın bir ‘ölçü’ olduğu” görüşünü paylaşmaktadır (2).

Kuşkususuz bir ‘Devlet hazinesi’ kavramı da böylece artık belirginleşmeye başlayacaktı ama Marx’ın da işaret ettiği gibi ‘özel’ bir hazine olacaktı.

Bununla birlikte, para’nın bu toplumsal gücü, bireylerin ellerinde olduğu müddetçe ‘kişisel olarak’ da kullanılabilecektir (3).

Ancak Marx, çözümlemesinde bu konu üzerinde durmamış ve örneğin Devlet’in ölçüm garantisi (etalonage) olduğunu varsaymıştır.

Çünkü son çözümlemede, sözkonusu olan ‘yasa’lardır (4).

Ve monarklar, örneğin Osmanlıcasıyla ‘tağşiş’ yapmak yetkisine sahiptirler.

Bununla birlikte, Devlet’in parasal gücü, reel olmasına karşın, daha önce sözünü ettiğimiz, dolanıma içkin yasalara da bağlıdır.

Yani, paranın varlık ve rolünü temellendiren sosyal ilişki, malların özel üreticiler arasında ve özel değişim ilişkilerine bağlıdır.

Paranın ekonomik gücüne dayanan bir toplumsal işbölümü sözkonusu olduğu için, bu bağlamda Monarkların gücü azımsanabilir.

Tam da bu nedenle, ‘birikim’in özel kişiler tarafından yapılabileceği söylenebilir.

Dahası Devlet’in birikimi ile özel kişilerin birikimi biribirleriyle çatışabilirler.

Çünkü artık ‘paranın toplumsal gücü özerkleşmiştir” (5). Dolayısıyla ‘bireylerin kişisel gücü’ne dönüşmesi için yol açılmış bulunmaktadır.

Ve nasıl bireylerin birikim gücü diğer bireyler tarafından kısıtlanabiliyor ise, Devlet’lerin de gücü diğer Devlet’ler tarafından kısıtlanabilecek demektir.

O arada, Devlet’in özel kişilere olan borcunu doğrudan devalüasyona gitmeden, tağşiş yoluyla azaltmaya çalıştığı durumda Devlet’in, devalüasyona gitmesi halinde ise özel birikimcilerin kazanacağı söylenebilir (6).

Böylece, Marx’ın neden ‘para kuramı’yla başlamayıp ‘sosyal güç olarak paray’ı ele aldığı anlaşılmış olmalıdır.

Öyleyse, bir sonraki yazıda, ‘para’ ve ‘kapitalizm’ ilişkisini ele alabileceğiz demektir.

(Sürecek)

(1)Contribution à la critique de l’économie politique, ouv. cité, p. 181.Brunhoff, p.60

(2)Adam Smith dahil o dönem yazarları ‘nation’ derken kuşku yok ki ‘Devlet’leri kastetmekte idiler. Çünkü henüz ‘Ulus’ kavramı bulunmadığı gibi, monarkların ‘zenginliği’ de tüm ‘halk’ın (Peuplade) zenginliği değildi.

(3) Konu dışı gibi görülse de, günümüzde bile ‘yeni merkantil’ bir düzenin egemen olduğunu söyleyelim. Nitekim, çoğu azgelişmiş ülke ve o arada Türkiye’de ‘paranın gücü’ artık Devlet’ten çok özel kişiler tarafından kullanılmaktadır.

(4) Le Capital, ouv. cité, p. 109.

(5) Contribution à la critique de l’économie politique, ouv. cité, p.190

(6) Brunhoff, p.60-61

            Marx’ın kapitalist ekonomiye içkin ‘birikim kuramı’, sanıldığının aksine, ‘para kuramı’nı yok saymamakta, tersine tüm ekonomik etkilerin, özneler arasındaki ‘parasal ilişkiler’den çıkarıbileceğini ileri sürmektedir. - karl

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir