Paranın bütüncül kuramı
Paranın ‘genel kuramı’na giderken, öncelikle paranın özgül formunu bütüncül bir biçimde belirlemek gerekiyor.
Bunun için Marx ardarda gelen şu üç ana başlığı ele alıyor.
1°- ‘Değer ölçüsü’ olarak para: Paranın ‘değer ölçüsü’ ve ‘değişim aracı’ olma özellikleri, ‘form para’ ya da ‘genel eşdeğer’den bağımsız olarak herhangi bir anlam ifade etmezler. Çünkü genel eşdeğer biçiminin elle tutulur biçimi olarak kendilerini sunmazlar. Asıl ilke, demek ki üçünün oluşturduğu zircirlemede ‘form para’nın sürecin tümünü yönlendirmesindedir.
‘Değer ölçüsü’ ya da ‘Fiyat’, doğrudan genel eşdeğerin kökeninden (genèse) tümden gelim yoluyla çıkarsanmaktadır.
Malların değişim değeri, altınla değişim olarak ölçülmektedir. O zaman belli bir miktar malın içerdiği emek-zaman, değerleri ölçmeye yarayan altınınki kadardır (1).
Daha sonra Wicksell’in ‘En önemli parasal problem’ (problème monétaire par excellence) olarak gördüğü, yani ürünlerin kendi aralarındaki değişiminde, belirli göreli fiyatlara karşıt olarak, ‘fiyatlar genel seviyesinin sabitliği’ bir parasal problem olarak ortaya çıkmamaktadır.
Çünkü parasal fiyatların sabitliği ‘form para’nın belirlenmesiyle aynı şeydir.
Bununla birlikte, ‘form para’, para üretiminin ‘meta’ olarak üretilmesini dayatacaktır. Eğer altının (üretimi için gerekli emek-zaman) değişecek olursa, o zaman diğer malların değeri aynı yerde kalsa bile fiyatlar genel düzeyi değişmiş olacaktır.
Örneğin aynı miktar altın için iki kat fazla emek-zaman harcanacak olsa, parasal fiyatlar yarıya düşecektir; çünkü başlangıçta iki altın üretici-satıcısı arasındaki işlem giderek tüm metalara yayılacak dolayısıyla fiyatlar göreli değerlerle uyumlaşacaktır (ki o arada göreli fiyatların süreç boyunca değişmeyeceği varsayılmaktadır).
Demek ki sadece, meta-altının göreli fiyatından kaynaklanan bir parasal fiyatlar değişimi sözkonusudur.
İşte Wicksell’den buyana süregelen ‘reel sektör’/ ‘parasal sektör’ ayırımının temeli budur.
Ve işte Marx’ın Ricardo’dan ayrıldığı nokta, eşdeğer metaların değişiminde paranın süreci engelleyen bir meta olduğudur (2).
Yani Marx, ‘form para’nın özgüllüğü konusunda ısrarcıdır.
Metanın fiyatı (yani malın para ile değişim ilişkisi) ile değeri, eğer üretimleri için gerekli emek değişmedikçe değişmeyecektir; arada bir fark varsa o eşdeğer mallara oranla ‘form para’nın özgül farklılığından kaynaklanmaktadır.
2° ‘Değişim aracı’ olarak para:
Altının ‘değişim aracı’ olarak belirlenmesi aynı zamanda tersine çevrilmez bir biçimde ‘değer ölçüsü’ olarak görülmesine yol açmıştır.
Böylece bir yandan ‘değerler’in ve ‘fiyatlar’ın ölçüsü olurken; öte yandan, parasal gelişmeler karşında sadece bir ‘temsil’ değil ama paranın rolünün ‘pratik garantisi’ olmaktadır.
Ne var ki, fiyatların sabit tutulması halinde dolanımın garantisi olmayabilecektir.
Oysa fiyatların sabitlenmesinde sadece ‘dolanım’ın etkisi sözkonusu olmaktadır.
Demek ki, paranın ‘değer ölçüsü’ olma işlevi ‘dolanım aracı’ olmasının koşuludur ama ikinci olan birinciyi zorunlu olarak tamamlayan bir işlev olmaktadır.
İşte Marx’ta ‘dolanım’a böylesine önemli bir işlev yüklenmekte ve “bu kapıdan giren her para maddesi meta olarak çıkmaktadır” demektedir.(3)
Kuşkusuz bu tüm altın stokunun dolanıma gireceği anlamına da gelmemektedir. Dolanıma giren altın miktarı, fiyatlar, işlem hacmi ve işlem hızına bağlı bir ‘değişken’ olmaktadır.
Paranın kendi değerinin değişkeni olma işlevi dolanımdaki miktarının değişkenlik işlevinden farklı olup, birincisi bu ikinciyi dayatmaktadır.
Dolanım araçları miktarının, dolanımdaki malların toplam fiyatları ve ortalama para dolanım hızı tarafından belirlendiği bu yasa, dolanımdaki değerli maden miktarının kendi özgün değerine bağlı olduğu sonucunu vermektedir (4).
Toplam altın stoku ile dolanımdaki miktarı arasındaki fark yastık altında (thésorisation) tutulmaktadır denilebilir ki, bu da Marx’ın ‘paranın miktar kuramı’ karşı çıkışındaki temel gerekçe olmaktadır.
Paranın işlevlerinin biribirlerine sıkaca bağlı oldukları savı da, böylece onların farklılık ve ortaya çıkışlarındaki düzensizlik ya da karmaşıklıklara bağlı olarak dışlanmış olmaktadır.
(Sürecek)
(1). Contribution à la critique de l’économie politique, ouv. cité, p. 40,
(2). Le Capital, livre premier, tome I, p. 80.
(3) Le Capital, ouv. cité, livre premier, tome I, p. 125,
(4) Le Capital, ouv . cité, livre premier, tome I pp. 129-150.