Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı sürekli girişimlerini „Mikrobik bir hastalık“ olarak ele almak gerekir. Tedavide şart olan iki strateji vardır, Mikrobu vücuttan atmak ve vücudu dayanıklı hale getirmek. Aksi halde hastalık geçmez ve er geç vücudun ölmesine sebep olur.
Vücut ölmek, yani Türkiye yok olmak, üzeredir. Ama bu mikrop Yunanistan mı? Yunanistan tarihine bir göz atmak yeter: (https://tr.wikipedia.org/wiki/Yunanistan_tarihi)
„Günümüzdeki modern Yunanistan, 1821’de Osmanlı’nın Íngiltere, Fransa ve Rusya karşısında aldığı yenilgiler sonucu,Mora yarımadası ve Atina’dan ibaret küçük bir bölgede ‘Yunan Krallığı’ adı altında kuruldu. İlk Yunan Kralı olarak da Bavyeralı aristokrat bir aileden gelen Otto isminde bir Alman atandı.“
“Atina yönetimi 1821-1946 arasındaki 125 senede, hep savaş galibi emperyal devletlerin yanında yer alarak, İstanbul aleyhine, topraklarının yüzölçümünü yaklaşık 10 misline çıkarmayı başarmıştı.“
Yani, Osmanlı’dan kopan yunanlılar, bağımsız olmadılar, efendileri değişti. Çünkü Yunanistan’ın sınırları hiçbir zaman yunanlılar tarafında değil, daima onları kullanan devletler tarafından çizilmiştir. ABD tarihçisi Stanford Shaw der ki: „Kendi sınırlarını kendi ordusunun gücüyle çizmiş olan tek ülke Türkiye’dir“.
1. ci Dünya Savaşında Anadolu’yu işgal eden de Yunanlılar değil, onları donatan yöneten ve kullanan Íngilizlerdi. Ağustos 1922 de ölenler Yunan askerleriydi ama, yenilen devlet Íngiltere idi. Anadolu işgaline gönderilen Yunan ordusunun başkomutanlığına önce general Metaxas tayin edilince, o bu görevi red etmiş ve bunun büyük bir felâketle sonuçlanacağını söylemişti.
Bu durum bugüne kadar aynen devam etmektedir. Yunanistan az nüfuslu ve fakir bir ülkedir. Kıbrıs’daki Íngiliz üsleri (Ağrotur ve Dikelya toplam 99 mil karelik alan), Íngiliz teritoryumu, yani hukuken Íngiltere‘nin toprağıdır. Fakat Íngiltere’nin AB ye katılma anlaşmasında bu askeri üslerin alanı, AB dışında bırakılmıştır. Avrupa Birliğinin (AB) güçlü devletleri, Almanya ve Fransa Yunanistanı aralarına aldıktan hemen sonra (1986), Güney Kıbrıs sahilinde birer „Doğu Akdeniz“ askeri üssü kurarak, oraya savaş gemilerini yerleştirmişlerdir.
Yunanistan AB’ye kabul edilince, altyapısını tamamlamak için IWF (Dünya Bankası) den 73 Milyar €, sonradan AB‘den de (154+62)= 216 Milyar, toplam 289 Milyar €, yardım almış, buna rağmen devlet iflasının eşiğine gelmiştir. (bkz. Handelsblatt, 10 Eylül 2023),
link:
(https://www.handelsblatt.com/finanzen/geldpolitik/finanzkrise-deutschland-verdient-noch-immer-an-zinsen-aus-griechenland-kredit/25643298.html#:~:text=Der%20im%20Zuge%20der%20Finanzkrise,Millionen%20Euro%20an%20Zinseinnahmen%20beschert.&text=Griechenland%20hatte%202010%20von%20den,Milliarden%20Euro%20an%20Hilfen%20erhalten.)
Bu paralar karşılığında AB ülkelerinin Yunanistan’dan elde ettikleri avantajlar genelde bilinmez örneğin: Atina Hava Alanının %49 hissesi, Otoyolların geçiş ücretleri vs. Ayrıca bu altyapı, AB ülkelerinin firmaları tarafından yapılmış, ihalelerde oyunlar oynanmış, paraların bir bölümü de Yunan parlamenterlerin ceplerinde, adalardaki mülklerinde ve özel bankalarında yok olmuştur.
Yunanistan’ın Devlet Íflası durumu, özellikle Almanya’nın hiç işine gelmediği için Almanya 113 Milyar € daha borç vermiş ve geri ödenmeyi garanti etmek için, Yunanistan bütçelerini de kontrol altına almıştır. Ayrıca yine bir takım imtiyazlar, örneğin Atina Hava Alanının Yunanistan‘a kalan %51 ini de, almıştır. (Bunlar sadece basına yansıyanlar). Yunan halkı bunun için büyük bedel ödemiş, örneğin emekli maaşları %25 düşürülmüş, halk isyan etmiş, hükümetler değişmiştir. Almanya verdiği bu borcu Avrupa Merkez Bankasından (AMB) faizsiz aldığı halde, Yunanistan dan faiz tahsil etmiş fakat AMB bu faizleri Almanya’dan geri istemiştir.
Türk politikacıları bunları izlemezler veya, kendileri de aynı politikanın peşinde oldukları için, konuşmalarında bahsetmezler. Altılı Masa’nın seçim bildirisinde hâlâ AB’ye girme hedefi vardı.
Bu durumdaki bir ülkenin, ne Türkiye’nin Batı sınırına asker ve silâh yığınağı yapacak, ne de adalar işgal edecek parası vardır, ne de bundan bir ekonomik çıkar ümidi.
Yunanistan’ın dış ve mali politikalarının AB’nin eline geçmesinden tedirgin olan ABD, Türkiye-Yunanistan arasında düşmanlık yaratmak ve desteklemek, ayrıca stratejik Boğazlar üzerinde bir tehdit yaratmak için gerek Trakya ve gerekse Kıbrıs’ta elinden geleni yapmaktadır ve yapacaktır.
Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs politikalarında bunun bilinci içinde hareket ederse iyi olur.
Sayın ACUN, Sayın Sabahattin Ísmail (8 Eylül 2023 Cuma, Kıbrıs Gazetesi / Günün yazısı)
Bir yanıt yazın