BOTAN ÇAYI 

Her ülkede halk şarkıları bir öyküden hareket eder. Mutlaka bir öykünün anlatıldığı bu türkülerde sevgi ve aşklar dillendirilir. Ülkemizdeki türkülerinde hikayeleri vardır. Bu hikayeleri türküyü söylerken değil de, sözlerini okurken anlarız. Ancak çok dikkatle türkünün sözlerini anlamaya çalışırsak, öykü anlam ifade eder. Bilhassa Karadeniz deki türkülerin köklerindeki kelimeleri, Karadeniz şivesinden dinlerseniz, hem kulağa hoş gelir, hem de latif bir öyküyü dinlemiş olursunuz. Bir türkü şöyle başlar ‘Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim,’ sanki bu dünyada ve başka dünyalarda yaşayanlar çok da meraklıydı, bu sevgiyi dinlemeye. Ancak Karadeniz şivesiyle bu türkü kulağa o kadar güzel gelmekteki , hikayenin sonrasını dinlemek ister insan. ‘Endirdun Kaşlarını Babani mu Babani mu Öldurdum ‘ Aslında konuşma dili ile yazma dili tam olarak örtüşmemekte. Bu hikayede kızla sevdiği delikanlı ayrılmış, ancak delikanlı kızı unutamamakta. Cebindeki kızın saçlarını da geri verip, doyamadığı sevgilisinin, kara topraklara gitmesini istemekte.   

Bir başka Karadeniz türküsünde ise ‘Koyuverdin Gittin Beni, Allahından Bulasın, Kimse Almasın Seni, Yine Bana Kalasun, Sevdüğum Senin Aşkın, Ciğerlerimu Dağlar, Hiçmi Düşünmedun Sen OY, Sevduğum Böyla Ağlar, ‘ buradaki hikaye çok açık ve yalın bir dille söylenmekte. Hatta içinde bol miktarda beddua da bulunmakta. Karadeniz’de bu tür hikayelere dayanan çok türkü bulmanız mümkün. 

Bu tür hikayelerin kimi zaman kaynağı platonik aşkların yaşandığı dönemlere rastladığına inanırım. Delikanlı çılgınca aşıktır güzel bayana, ancak bayanın hiç de haberi olmaz. Şair ruhlu genç delikanlı hissiyatını kaleme almak için bir kenara çekilir, elindeki kalemle başlar kağıda kelimeleri dökmeye. Kimi zaman bir ağaç gölgesinde , kimi zaman bir finduk bahçesinin ücra bir köşesinde başlar yazmaya. Birde kemençe çalmayı biliyorsa, yazdığı ezgiyi hemen türkü haline getirir. Notaya , usule gerek olmaz, ezgi bir anda ortaya çıkar. 

‘Bir Fırtına Tuttu Bizi Deryaya Karşı, O Bizim Kavuşmalarımız A Yârim Mahşere Kaldı,’ Türkü, bir kişinin yaşadığı yarım kalan bir aşk hikayesidir, fakat toplumda yüzlerce insan kendi hayat hikayesini bu türkünün içinde bulur. Kimi zaman dinlerken kendilerinden geçer, gözlerini kapar, huşu içinde dinlerler.

Eskişehir yöresinden derlenen bir türkü vardır, mutlu sonu olmayan bir aşk hikayesinden derlenmiş bir türkü. Sözleri SATI YEŞİL’ e ait olduğu söylenir, ve kayıtta derleyen Muammer Uludemir olduğu bilinir.  ‘Odam Kireç Tutmuyor, Kumunu Karmayınca, Sevda Baştan Gitmiyor Sarılıp Yatmayınca,’ Türkünün Bir sonraki sözleri daha dokunaklı, ‘ Baba Ben Derviş miyem Hırkamı Giymiş miyem, Ben Sevdim Eller Aldı, Niye Ben Ölmüş müyem,’ Ne kadar da yalın bir ifadede sevdiği insanların başkaları ile evlendirilmesine isyan etmekte. Öykünün son bölümde ise ‘ Odam Kireçtir Benim Yüzüm Güleçtir Benim, Soyun da Gir Koynuma Terim İlaçtır Benim ‘ der, talihsiz aşık. Hikayesi olmayan türkü var olduğuna inanmamaktayım. 

Bir iki satır söz yazıp onu türkü haline getireyim diye çalışma yapsanız bile , yoksa bir hikayesi, şiir veya güftenin ortaya çıkması zordur. İki yöredeki hikayeler türkü hazinemizin  en büyük kaynağıdır. Güneydoğu Anadolu kültürünü ve Karadeniz yöresinin kültürünü yansıtan yüzlerce türküyü ve onların hikayelerinden haz alacağınıza eminim.

Her ülkede halk şarkıları bir öyküden hareket eder. Mutlaka bir öykünün anlatıldığı bu türkülerde sevgi ve aşklar dillendirilir. Ülkemizdeki türkülerinde hikayeleri vardır. Bu hikayeleri türküyü söylerken değil de, sözlerini okurken anlarız. Ancak çok dikkatle türkünün sözlerini anlamaya çalışırsak, öykü anlam ifade eder. Bilhassa Karadeniz deki türkülerin köklerindeki kelimeleri, Karadeniz şivesinden dinlerseniz, hem kulağa hoş gelir, hem de latif bir öyküyü dinlemiş olursunuz. Bir türkü şöyle başlar ‘Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim,’ sanki bu dünyada ve başka dünyalarda yaşayanlar çok da meraklıydı, bu sevgiyi dinlemeye. Ancak Karadeniz şivesiyle bu türkü kulağa o kadar güzel gelmekteki , hikayenin sonrasını dinlemek ister insan. ‘Endirdun Kaşlarını Babani mu Babani mu Öldurdum ‘ Aslında konuşma dili ile yazma dili tam olarak örtüşmemekte. Bu hikayede kızla sevdiği delikanlı ayrılmış, ancak delikanlı kızı unutamamakta. Cebindeki kızın saçlarını da geri verip, doyamadığı sevgilisinin, kara topraklara gitmesini istemekte.    - A view to Botan Valley from Tillo which is a town of Siirt Province

Bir türkü vardır, yine Güneydoğu Anadolu’da söylenen, türküyü dinlerken aklıma hep bu ülkemizde yaşamış , vatan toprağı için kendilerini feda etmiş veya feda etmeye hazır yürekli insanlar  gelir aklıma. Türküyü bir çok sanatçı seslendirmişti. Yörenin lehçesi ile söyleyenlerden dinlemek ayrı bir keyf verir insana. Türkü şöyle başlar, ‘ Tüfenk Aldım Çıktım Keklik Avına , Ta Urfa’dan Geldim Botan Çayına, Aşiretler Bir Yiğitten Söz Eder, Pala Remzi Derler Onun Namına Vay Vay Remzi, Alem Remzi’den Razı , Sordum Namın Verdiler, Pala Remzi Dediler,  Pala Bıyığı Değil  Yüreğidir Dediler, ‘  

Anadolu insanı olarak ne kadar büyük  kültür hazinesine sahip bir milletiz, bir düşünün. Kimler gelmiş kimler geçmiş bu büyük Asya’nın küçük çıkıntısı Anadolu  topraklarından. Hititler, Sümerler, Frigler, Romalılar, Makedonya’lılar, Moğollar, Persler, Selçuklular, ve sonrası Osmanlı ve onun çöküşünde İngiltere ve Fransa başta olmak üzere bir çok ülkenin hedefleri haline gelen bir Anadolu kültüründen söz ediyorum. History Of War adlı bir kitap vardır, emekli bir İngiliz subayının kaleme aldığı, bu kitapta savaş tarihi Anadolu’da başlar . 

Geçtiğimiz günlerde kadınlar voleybol şampiyonası maçlarını izlemeye çalıştım. Türk Milli takımının maçlarını seyrederken, elimde olmadan, çok heyecanlandım. Kadın milli takımında oynayan her bir sporcu ortaya ciddi performans koydu. Sanki Çanakkale’de ülkeyi savunan kahraman askerler gibiydiler, yüreklerini koydular ortaya . Kaybolmaya yüz tutmuş bir maçı geri çevirip almalarını izlerken gözlerim doldu. İşte bu vatan böyle kuruldu, böyle yürekli insanlar kurdular, dedim kendi kendime.  Birde dedim ki, keşki ülkeyi yönetenler de, bu kadınlar kadar yüreklerini ortaya koysalar, ülkemde refah olsa diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. 

Her ülkede halk şarkıları bir öyküden hareket eder. Mutlaka bir öykünün anlatıldığı bu türkülerde sevgi ve aşklar dillendirilir. Ülkemizdeki türkülerinde hikayeleri vardır. Bu hikayeleri türküyü söylerken değil de, sözlerini okurken anlarız. Ancak çok dikkatle türkünün sözlerini anlamaya çalışırsak, öykü anlam ifade eder. Bilhassa Karadeniz deki türkülerin köklerindeki kelimeleri, Karadeniz şivesinden dinlerseniz, hem kulağa hoş gelir, hem de latif bir öyküyü dinlemiş olursunuz. Bir türkü şöyle başlar ‘Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim,’ sanki bu dünyada ve başka dünyalarda yaşayanlar çok da meraklıydı, bu sevgiyi dinlemeye. Ancak Karadeniz şivesiyle bu türkü kulağa o kadar güzel gelmekteki , hikayenin sonrasını dinlemek ister insan. ‘Endirdun Kaşlarını Babani mu Babani mu Öldurdum ‘ Aslında konuşma dili ile yazma dili tam olarak örtüşmemekte. Bu hikayede kızla sevdiği delikanlı ayrılmış, ancak delikanlı kızı unutamamakta. Cebindeki kızın saçlarını da geri verip, doyamadığı sevgilisinin, kara topraklara gitmesini istemekte.    - A view to Botan Valley from Tillo which is a town of Siirt Province

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir