Bugün, 17 Ağustos 1999 depreminin 24. yıl dönümü. Bilgi, bilim ve öngörüsüzlükle birlikte bir dizi plansızlıklar sonucu on binlerce insanımızı o zaman kaybettik. En üst perdeden kişisel ve devlet adına verilen sözler, maalesef zamanla unutuldu. Yaşanan 17 Ağustos’tan ders çıkarıp gerekli önlemleri almadığımız için 6 Şubat 2023 depreminde ise daha büyük ve daha ağır kayıplar verdik. 6 Şubat’ın üzerinden 6 ay geçmesine rağmen hala sahada gözyaşları dinmedi. Depremin etkisi altında kalarak zorluklarla mücadele eden insanların sorunları hala çözülmeye çalışılıyor.
Uzmanların sık sık “Deprem öldürmez bina öldürür” uyarısını 17 Ağustos yıl dönümünde bir kez daha gündeme getirelim. Unutmayalım o insanların yardım isteyen çığlıklarını. Hep beraber yaşadığımız 6 Şubat sabahının beşik gibi sallanan binaların altından zifiri karanlıkta yardım bekleyen on binlerin bağırışları halen kulaklarımızda çınlıyor. Duyduklarımızı yaşadıklarımızı unutmayalım!
Depremi unutma, unutturma ifadesini sık sık vurgulayalım.
Son yıllarda artan yer kabuğundaki tektonik hareketlenmelerin merkezindeki ülkemizde halen deprem gerçeğinin yaratığı yıkımın doğal olmanın ötesinden insan faktöründen kaynaklandığını bütünlüklü olarak tam olarak fark etmedik. Beklenen olası büyük depremlere karşı ülke olarak yönetimler olarak ne fiziki ne de ruhen hazırlıklı değiliz. Dün Aladağ-Adana’da yaşanan 4.6 büyüklüğündeki artçı deprem, insanları bir kez daha endişelendirdi. Ne yazık ki, birkaç duyarlı akademisyen dışında, sorunlar ve alınması gereken önlemler yeterince gündemde değil. Her depremin ardından aynı unutkanlık devam ediyor.
Bilimsel bilgi ve ekolojik prensiplere uygun bir yapılanmaya öncelik vermemiz gerekiyor.
İnsanlarımızın eğitim seviyesi ve beklentileri ortada. Güvenliğimizi her canlı gibi önemsiyoruz, bu nedenle önceliğimizi net bir şekilde belirlememiz önemlidir. Güvenli yapıları, deprem dayanıklı zeminleri jeoloji, geoteknik ve inşaat biliminin prensiplerine uygun olarak inşa etmeliyiz. Sonrasında deprem anında nasıl hareket edeceğimize dair bilimsel bilgi ve deneyimlere dayalı yaşam stratejilerini öğrenmeliyiz.
Artık uygar bir ülkeye yakışır şekilde ülkenin deprem gerçeğine, kültürel zenginliğine uygun planlı mimari yapıda kentler inşa edilmeli. Ciddi denetimlerin yerel yönetim ve merkezi denetimden geçtiği ve denetimi görevi olan yöneticileri ile inşat yapan şirketlerin birlikte sorumlu tutulduğu bir kültür ve ilkeler oluşturulsun.
Vergi veren çalışan bir yurttaş olarak, ülkemizin önceliğinin deprem gerçeği ve buna uygun bir yaşam tarzı oluşturmak olduğunu talep ediyorum.
Bir daha insandan kaynaklanan yetersizlikler, ihmaller ve plansızlıklardan dolayı yeni inşaların ölmesini istemiyoruz. Yurttaş olarak vergi veren bir vatandaş olarak vergilerimizin öncelikle depreme hazır bir toplum ve deprem dayanıklı yerleşim yerleri için harcanmasını ve bizlere de şeffaf bir şekilde bilgi verilesini talep ediyorum.
Yaşananlardan ders alalım. Deprem değil insanın yaptığı deprem gerçeğine uygun yapılmayan binalar öldürür gerçeğini unutma-unutturma.
17 Ağustos 2023, Adana
Bir yanıt yazın