Zenginliğini, sömürgelerindeki insanları en basit insan haklarından yoksun bırakarak, silah zoruyla, tehditle, baskıyla, az üretti diye ellerini keserek ve türlü işkenceler yaparak çalıştırmaya borçlu olan Avrupa’nın kaynakları kesilince ekonomisi SOS vermeye başladı.
18’inci, 19’uncu, 20’nci yüzyılın Avrupası yok artık.
ABD de aynı çıkmaz yolda ilerliyor. Ki bu iki kıta birbirine göbekten bağlı olduğu için ABD’nin zenginliği, askeri gücü ve dünyayı kontrol etme kudreti iki adım geri giderse, ABD’nin sömürgesi Avrupa Birliği 10 adım geri gidiyor.
Takkesinin çoktan düştüğü Amerika, İkinci Dünya Savaşından galiplerin galibi olarak çıktıktan sonra 1947 yılında, askeri gücü ve elindeki atom bombası ile bütün dünya ülkelerine zorla kabul ettirdiği “Bretton Wood Anlaşması”, (ABD Doları’nın dünya ticaretinin yapılacağı aracı para olarak kullanılması, devletlerarası tüm finansal işlemlerin ABD Doları ile yapılması) dayatmasında uzatmaları oynuyor. Şimdiye kadar buna yeltenen ülkelerin başına çeşitli bahanelerle çoraplar örülürken, şimdi çoğu ülkeler, ticaretlerini ve finans işlemlerini Bretton Wood Anlaşması’nı dikkate almadan yapmaya başladığında ABD Doları çok kısa bir zaman dilimi içinde “Çöp” olacak, ABD ekonomik ve finansal olarak çökecek.
Birileri çıkıp “ne sömürgesi, sömürge mi kaldı” demesin zira karşılıksız basılan ABD Doları vasıtası ile yapılan ticaret de bir sömürü. Örneğin Türkiye, petrol ve doğalgaz üretici devletlerden petrol ve doğalgaz satın alırken bedelini, terleyerek, binbir emekle ürettiği malının ihracından elde ettiği ABD Dolarlarıyla öderken, ABD, aynı miktardaki petrol ve doğalgazı, FED Bankasının karşılıksız bastığı ve maliyeti sadece kağıt parası ve yeşil boya olan ABD Doları ile ödemekte. Çalışmadan, terlemeden ve üretmeden…
Artık bu finansal sömürü düzeninin sonu geldi. Birçok ülke kendi aralarında, yerel paraları ile ticaret ve finansal işlem yapma yoluna gitmeye başladılar. Dünya ticaretinin ve finansal işlemlerinin neredeyse yüzde 30’u ABD Doları kullanılmadan yapılıyor artık.
Öte yandan; Nijer’de darbe yapılması ve Batı Dünyası’nın kuklası Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum’un görevden alınması, yeni bir krizin habercisi.
Bu kriz uzun vadede ABD’yi ve AB’yi daha da yıpratacak, zora sokacak içerikte.
Nijerya’nın başkenti Abuja’da Nijer’deki darbe gündemiyle düzenlenen -Batı Dünyası’nın kuklaları olan ülkelerin oluşturduğu- ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) Zirvesinde alınan “Nijer’de ‘anayasal düzenin tesisi için’ üye ülkelerin savunma bakanlarına, ihtiyat kuvvetlerini hazır hale getirme ve konuşlandırma talimatının verilmesi” kararı karşısında Rusya’nın, ECOWAS’ın Nijer’e, askeri müdahale yapmasının “uzun süreli bir çatışmaya” yol açacağı uyarısında bulunması, direkt olarak Afrika’da yaşanacak kaosun, endirekt olarak da Avrupa’da yaşanacak ekonomik çöküntünün habercisi.
Bilindiği üzere Fransa ve ABD’nin Nijer’de askeri üsleri bulunuyor. Gerekçe sorarsanız “bölgedeki selefi gruplara karşı operasyonlar düzenleme amaçlı” diyorlar ama gerçek öyle değil. Doğrusu, Fransa’nın neredeyse yüzde 60 elektriğini sağlayan Nükleer Santrallerin yakıtı olan “Uranyum”un beleş olarak Nijer’den elde edilmesi. Askeri üsler de buna karşı çıkacak olanların başını ezmek için.
(Uranyum, enerji başta olmak üzere birçok stratejik ürünün üretimde kullanılan değerli bir madde. 1 cm boyunda ve 0.76 cm çapında silindirik şekilde olan 20 gramlık Uranyum yakıt peleti, bir ton kömür, 149 galon petrol veya 17.000 fit küp doğal gaz kadar enerji üretiyor. Yani Fransa, sömürgesi Nijer’den 5 kuruş ödemeden elektrik enerjisinin yüzde 60’ını sağlıyor. )
Özetle, ABD ve AB’nin ECOWAS’ı toplaması ve Afrikalıları birbirine kırdırarak, menfaat sağlama planlarının nedeni tamamen sömürüye dayalı refahın sürdürülmesi. Ancak Afrika uyandı ve bunu uzun zamandır gören dünya devletleri de Afrika’nın bu uyanışına destek verecek görünüyor.
Bir yanıt yazın