Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Dışişleri Bakanı Kayıp Çin’e Kissinger Ziyareti
Çin’de bir aydır kayıp Dışişleri Bakanı Qin Gang nihayet görevden alındı. Stratejik planlama müdürü bir ay işe gelmezse pek farkedilmeyebilir de koridor temizlikçisi bir saatliğine kaytarırsa olay olur. Devasa ülkede böyle kayıplar normaldir, denilemez. Çünkü 1.400 milyonluk nüfusuyla Çin, orta/üstü büyüklükte 20 devlet demektir. Bu ülkenin dışişleri bakanı, aynı zamanda diplomasi dünyasının ilk penceresi olup temsil, prestij, hatta onur boyutu bulunmaktadır.
Kayıp günlerinde nice programlarda, ev sahibi bakan yerine başka görevliler misafirleri karşıladı, bu arada hasta olduğu haberleri yayıldı. Hastalığı, hangi hastanede olduğu soruları havada kaldı. Önemli bölgesel örgüt ASEAN toplantısına, Qin katılacaktı. Bu tür toplantılara devletlerden kimin, kaç kişiyle katılacağı aylar önceden belirlenir. Qin’in yerine toplantıya gelen Çin temsilcisine bakan sorulduğunda “bilmiyorum” diyerek muhtemel risklerden kurtulmuş oldu. Çünkü tek adam rejimlerinde yukarıdan bir işaret gelmeden yapılan bir açıklama başını belaya sokabilirdi. Zaten hastalığı ve hastanesi sorularına sessiz kalmaktan bıkmıştı. Nihayet bakanın görevden alınma kararnamesi ile birlikte 25 Temmuz’da, bakanlığa Çin Komünist Partisi, Dışişleri Komisyonu Direktörü Vang Yi’nin atandığı duyuruldu. Belirtmek gerekir ki tek parti devleti Çin’de parti merkez komitesi en üst organ olup Dışişleri Komisyonu direktörü bakanın üzerindedir. Yani devlet aygıtında üst mertebedeki alt makama atandı. Asıl anormal olan ise, parti ve komite dahil her birimde tek adam Şi Cinping, hiç bir gerekçe göstermeden bakanını görevden almak için bir ay beklemesidir. Bu konuda tahminlere, fısıltılara dayanan tartışmalar sürüp gidecektir.
Qin’in bir spikerle gönül bağlantısı kimsenin ciddiye almadığı gerekçe olup sağlık sorunu da bilinmemektedir. Bana göre en kritik sebep Qin’in bakanlık öncesinde ABD ve İngiltere’deki diplomatik görevleridir. Ülkesinde görev yapan diplomatları, elçileri ayartmak Çin’in geleneksel dış politika yöntemlerinden olup Çin’e elçi olarak gönderdiği vezirine Bilge Kağan’ı zehirlettiğini hatırlayalım. Qin’in İngiltere’de ve ABD’de hangi “sakıncalı”, “kışkırtıcı” bağlantılarını bakanlık işlerine de bulaştığının Şi Cinping’e ulaştırıldığını da bir gün öğrenebiliriz.
Muhtemel ithamlara karşın Şi’nin bir aylık tereddüdü, tek adam sendromuyla açıklanabilir. Kimseye güvenmemenin getirdiği herşeye tek başına karar verme hastalığının cinnet dönemini bir çok diktatör yaşamıştır. Qin hakkında ihbarda bulununca ona güveni sarsılmış, fakat muhbirden de şüphe etmekte, onun oyununa gelmekten korkmaktadır. Her ihtimale karşı Qin ortadan kaybedildi, ancak muhbirle ilgili şüphelerden kaynaklanan hafakanların yol açtığı kararsızlık bir ay sürdü. Son zamanlarında kimseye güvenmeyen Stalin’in çıldırarak öldüğü bilinmektedir. 2019’da Lyon’da İnteropol’un Çinli başkanı Meng, ülkesine akrabalarını ziyarete gittiğinde tutuklanmış, rüşvet aldığını itiraf ettiği duyurularak kayıplara karışmıştı. Parti veya devlet bürokrasisi içinde görevden alınma, pandemi sürecinde gazeteciler ve doktorlar için olduğu gibi kaybolma hadisesi sıradan olduğu halde diplomatik arenadaki bu gibi örnekler, dünyayı daha fazla meşgul etmektedir. Rusya’nın bu konuda yöntemi ise daha sorunsuz olup sakıncalı kişiler bir şekilde otel balkonundan düşerler, hiç olmazsa kaldıkları otelde kalp krizinden ölürler.
Henüz kayıp bakanın görevden alınmadığı 20 Temmuz’da Pekin, Henry Kissinger’i ağırladı. 100 yaşındaki Kissinger, tıbbi ekipmanıyla 14 saat yolculuktan sonra Şi Cinping ile kapalı kapılar arkasında saatlerce neyi görüştüğü ciddi merak konusudur. Derslerde uluslararası aktör olarak kişiler anlatılırken Kissinger örneği sıklıkla verilir. Evimize henüz televizyonun girmediği ilkokul yıllarımda radyo haberlerinden Kissinger’e, bakkalımız Dursun’un isminden daha âşinâ idim. Ondan sonra ABD’de nice dışişleri bakanları geldi geçti de çoğunun ismini unuttuk. Hatta Kissinger’in son Çin ziyaretinden bir hafta önce ABD eski Dışişleri Bakanı John Kerry, Biden’ın özel temsilcisi sıfatıyla Pekin’e gitti, Şi Cinping ile görüşmesi mümkün olmadı, eli boş döndü.
Kissinger’in siyaset, akademi ve iş hayatındaki faaliyetlerine bakıldığında, birey olarak uluslararası ilişkiler aktörü vasfı Siyonist sermayedeki pozisyonuna dayanmaktadır. İsrail’in ilk defa bir Müslüman ülke, Mısır tarafından tanınması demek olan Camp David zirvesinin mimarıdır. Bugün İsrailli liderler körfez ülkelerinde törenle karşılanıyorsa, Suudi şeyhi İsrail’e savaşın haram olduğu fetvasını veriyorsa, bunda Kissinger’in harcı büyüktür. Kissinger, aynı zamanda ABD-Çin, ABD-SSCB yakınlaşmasının, detant döneminin de mimarlarındanır. Aynı dönemde SSCB-Çin arasındaki çatışmaların mimarı Paul Henze ile Kissinger’in ilişkisinin ayrıntılarını zamanla öğreniriz.
Mao’dan sonra Siyonist sermayenin Çin’i üretim üssü haline getirmesinde Kissinger’in danışmanlık, yönlendiricilik, liderlik rolü bulunup, Çin’e yüzden fazla ziyareti gerçekleşmiştir. Mao dahil sonraki her başkan ile de boy boy fotoğraflarını görürüz. Rothschild, Çin’deki küresel sermaye yatırımlarının başında gelip Kuşak-Yol projesinin mimarlarındandır. Kissinger ile birlikte önde gelen Siyonist kuruluşlar ve kulüplerde derin etkinliği bulunmaktadır. Buna karşın diğer Siyonist sermaye devi Rockefeller’in bursiyeri Macron’un Çin’den eli boş dönmesinin Avrupa stratejileri boyutu bulunmaktadır. Zira Japonya gibi Almanya ve Fransa’nın milli ekonomik ve siyasi çıkışları küresel aktörlerce hoş karşılanmıyor. Çin’in de adım adım kendi ekonomik/teknolojik reşitlik çıkışları üzerine küresel sermaye Hindistan’a kaymaktadır.
İsrail’in Müslümanları yok etme stratejilerini aynen Doğu Türkistan’da, hatta Çin’in diğer bölgelerdeki Müslümanlara uygulama stratejilerinin arkasında da Siyonist stratejistlerin asırlar öncesine dayanan katkısı vardır. Doğu Türkistan’da Kaşgar Hanlığını ortadan kaldırılması, Çin’deki Siyonist bankerlerin Rusya’yı ikna ve savaş masraflarını desteği ile gerçekleşti. Günümüzde eğitim kamplarında gerçekleşen Uygur soykırımı, birçok yönüyle Filistin Müslümanlarının maruz kaldığı işkenceleri hatırlatmaktadır. Rothschild’in Kuşak-Yal kapsamında Doğu Türkistan’ı silme stratejinin küresel sermaye açısından bir çok boyutu bulunmaktadır.
Yükselen Çin gerçeği ile birlikte ABD başkanları, Orta Doğu yerine, Uzak Doğu’ya yönelmekte, Çin’i çevreleme politikasını adım adım uygulamaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın beslediği ortamda Çin ile sıcak savaş şartları da olgunlaşmaktadır. Batılı yorumcuların önemli bir kısmı Kissinger’in bu savaşı önleme misyonu ile Çin’e gittiğini yazmaktadır. ABD’nin 31 trilyon dolarlık borcunun önemli ayağını Çin’deki ABD tahvilleri oluşturmaktadır. Kissinger, çatışma durumunda borçlanma sisteminin çökmesinin Çin için de felaket olacağını fısıldadığı tahmin ediliyor. Batılı yorumlarda Kissinger-Şi görüşmesinde Tayvan krizinin hiç gündeme gelmediği genellikle zikrediliyor, ancak fotoğrafın tamamına bakınca bu konuda Pekin’in haddini bilmesi gerektiği ima ediliyor.
Ukrayna’nın mevcut taleplerden vazgeçerek bir an önce barışın kurulması konusunda Kissinger’in önerisini de hatırlayalım. Halbuki küresel üst kulüpler dünya nüfusunun 2 milyara indirilmesi kararını çoktan vermiş, savaşlar dahil birçok projeler gündeme gelmiş, uygulamalara geçilmiştir. Ancak kontrol dışına çıkan savaşların, küresel Siyonist sistemi de tehdit işaretleri ortaya çıkmıştır. Kafalar biraz karışık gibi. Bu temaslar, ABD-Çin savaşı yerine çatışmaların İsrail’in dış halkalarındaki Müslümanlar arasında şiddetlenmesine de zemin hazırlamaktadır. Zira başka bölgelerdeki çatışmalar Orta Doğu’daki ateşi azaltmakta, dış halkalardaki ateş zayıflayınca da İsrail fokur fokur kaynamaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı Afrika’ya da yansıyıp Çin Denizi ısınırken Kissinger’in Pekin ziyareti çok su kaldıracaktır.
alaeddinyalcnkaya@gmail.com
twitter.com/alaeddinyalcink