Türkiye’nin AB yolcuğunda, yine şartlar ve pürüzler ortaya konuldu. Daha önce olduğu gibi Kıbrıs konusunun çözümünün belirleyici olabileceği dillendiriliyor. Gelişmelere baktığımızda Kıbrıs’ın belirleyici olabileceğini anlıyoruz.
Her zaman olduğu gibi AB’nin şart listesinin başında Kıbrıs yer alıyor.
AB uğruna Kıbrıs’tan taviz verilir mi? AB üyesi Güney Kıbrıs Rum yönetimi bu konuda bastırıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Temmuz’da Litvanya’da düzenlenen NATO Liderler Zirvesi öncesinde yaptığı, ‘Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde önünü açın’ çağrısına Avrupa Birliği’nden (AB) şartlı yeşil ışık yakıldı.
AB Dışişleri Bakanları, 20 Temmuz’daki toplantıda AB’nin Türkiye ile tekrar yakınlaşması gerektiği konusunda anlaşırken bazı şartlar belirledi ve Ankara’nın üyelik müzakerelerini tekrar canlandırma çağrısını kabul etmedi. AB, tekrar yakınlaşma sürecinde Kıbrıs sorununun çözümünün önemli rol oynayacağının sinyallerini verdi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, toplantının ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye ile tekrar nasıl yeniden temas kuracaklarını konuştuklarını” ifade etti. Borrell, “Türkiye ile Avrupa Birliği arasında daha güçlü bir ilişki geliştirmek için karşılıklı bir çıkar olduğuna inanıyoruz” dedi.
24 yıldır AB’ye resmi aday pozisyonunda bulunan Ankara ile Brüksel arasında yürütülen katılım müzakereleri 2016’dan bu yana çeşitli gerekçeler nedeniyle durmuş durumda.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 49. yıl dönümünde yaptığı açıklamada Borrell, Türkiye’nin AB ile tekrar yakınlaşmasında Kıbrıs sorununun çözümünün önemli rol oynayacağını ifade etti. “Kıbrıs meselesinin ilgili Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda çözüme kavuşturulması Türkiye ile bu yeniden angajmanda kilit rol oynayacaktır” diyen AB’nin baş diplomatı Borrell, “Ayrıca, Ankara’nın da bir parçası olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde tanımlanan temel özgürlüklerin ve değerlerin korunması da çok önemli olacaktır” ifadelerini kullandı. Reuters’a geçen haftalarda konuşan bir Türk yetkili, Türkiye’nin süreçten beklentilerinin vize serbestisi ve üyelik sürecinde bazı fasılların kapatılması olduğunu söylemiş, ayrıca Türkiye’nin Batı’dan finansal desteğe ihtiyaç duyduğunu aktarmıştı.
10 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenen NATO Liderler Zirvesi öncesi kameralar karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullanmıştı:
“Şu an 50 yılı aşkın zamandır Avrupa Birliği kapısında bekletilen bir Türkiye var ve şu anda NATO üyesi ülkelerin hemen hemen tamamı Avrupa Birliği üyesidir. Türkiye’yi Avrupa Birliği kapısında 50 yılı aşkın zamandır bekleten bu ülkelere buradan sesleniyorum ama aynı zamanda Vilnius’ta da sesleneceğim; önce gelin Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde önünü açın, ondan sonra biz de Finlandiya ile ilgili nasıl onun önünü açtıysak, İsveç’in de önünü açalım”
Bir yanıt yazın