Türk tarih kitabında “Türkler ilk kez 1071’de Anadolu’ya girdiler” yazar. Malazgirt savaşı olduğu bir gerçektir, ancak “Türklerin 1071de ilk kez Anadolu’ya ayak basması” doğru değildir. Çünkü ondan önce de Türkler Anadolu’da vardı. Bu yanlış, Türkleri Anadolu’da işgalci göstermek içindi. Bu siyasi çıkarlara dayanan “Avrupa merkezli tarih” anlayışıdır. Çünkü Avrupalılar bizi Anadolu’da değil de Moğolistan’da görmek istiyorlar. Buna rağmen bazı yabancı tarihçi, yazar, ressam ve komutanların Türkler hakkındaki tarafsız düşüncelere sahipler:
“Türk, Heredot’tan ve Tevrat’tan çok daha eski yüzyılların tanıdığı bir ulustur. Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtişamı, tahakküm kabul etmeyen bir yüreklilik, alabildiğine geniş bir fetih aşkı, bölgelere ve inançlara uymaktan daha çok, bölgeleri ve inançları kendine uydurma zevki ve alışkanlığı Türk milletinin asırlar dolduran tarihinde açıkça görülür. Ülkeleri değil kıtaları altüst etmişler ve korkunç saldırılar karşısında sarsılması hiç de kolay olmayan egemenliklerini kurmuşlardır. Kısacası tarih, Türklerden çok şey öğrenmiştir” açıklaması Alman Tarihçi Hammer’a aittir.
Yine Alman İktisatçı Fritz Neumark: “Onlar farkında değillerse de Avrupalılar bir gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa ortada tarih adına pek bir şey kalmayacaktır.” der.
“İnsanlari yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir daha meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki; Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler” der Fransa İmparatoru Napoleon Bonaparte – 1801
“Türkün yüzünü, kuvvetli endamını, pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türkün özünü göstermektir. Bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez” Fransız Ressam Alexandre G. Decamps – 1830
“Türklerin yalnız sonsuz bir cesareti değil, iradeleri sersemleştiren bir sihirbaz zekâsı vardır. İşte Türk, bu zekâsıyla zafer kazanır, uygarlıklar yaratır ve insanlık dünyasında en şerefli hizmeti başarır. Zaten Avrupanın yarısını yüzyıllarca boyunduruk altına almak başka türlü mümkün olamazdı”
Rus Komutan İvan Çarnayev – 1922
“Türkün şefkat ve insaniyet duygusunu inkâr mümkün değildir. Bu duygu insanı atalete sevkedip teşkilatı düzensiz bir toplumun bir derdine tek çare demektir. Türk ırkının soyluluğunu gösteren diğer duygular, yani en küçük iyiliklere karşı besledikleri minnet ve şükran duygusu, ölmüşlere karşı besledikleri minnet ve şükran duygusu, büyük bir nezaketle yapılan konukseverlik âdeti, hayvanlara saygı alışkanlığı gibi faziletlerin inkârı da mümkün değildir” İtalyan Edebiyatçı Edmondo De Amics – 1900
“Her Türk’ün bakışında silahın ruha verdiği güveni görmek mümkündür. Onlar; hayata ve olaylara güvenle bakmayı öğrenmişler. Kaçınılmaz olan şu ki, Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını bulacaktır. Şimdiden görebildiğim bu gerçeği, tarihe bir not olarak düşüyorum” Alman Feldmareşal Von Moltke
“Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu seher yelini yıldırmak, gözleri kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur.” İtalyan Şair Yazar ve Edebiyatçı Tasso
Bir yanıt yazın