Türk Tarih Kurumu, Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümünde Türkiye’nin iktisat tarihi ve iktisadi düşünce birikimi üzerine çalışanları bir araya getirmek için bir Kongre toplama kararı almıştır. Karar önemlidir. Çünkü, son yıllarda Türkiye’nin ekonomik olarak nereye geldiği, ekonomide hangi sorunlarla karşılaşıldığı, bunların çözüm yolları Kongre’de tartışılacaktır. Bugün karşılaştığımız sorunlar 100 yıl öncesinin sorunlarından çok farklıdır. Son yüzyılda ekonomi teorisinde de önemli gelişmeler meydana gelmiş, bu gelişmeler Türkiye ekonomisine kısmen yansımıştır.
2023 Türkiye İktisat Tarihi Kongresi, farklı kurumlarda görev yapan ve sorumluluk alan bilim insanlarını bir araya getirerek önemli bir misyonu gerçekleştirmektedir. Türk Tarih Kurumu bu tarihi görevi yerine getirerek gelecek nesillere ekonomik miras bırakılmasına katkıda bulunacaktır. Kurumu, bu inisiyatifinden dolayı tebrik ederim. Bildiriler, bir yüzyıl sonrasına önemli bir miras olarak kalacaktır. Cumhuriyet döneminde İzmir’de beş İktisat Kongresi düzenlenmiştir. Bu süreçte İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılarak görüşlerimi paylaştım.
Cumhuriyet kurulmadan İzmir’de 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde toplanan Birinci Türkiye İktisat Kongresi’nin amacı, Lozan görüşmelerinin kesilmesinden sonra ülkenin siyasi bağımsızlık hedefinin ekonomik bağımsızlık ile tamamlanmak istenmesidir. Atatürk, açış konuşmasında günümüz için de geçerli olan çok önemli bir tespitte bulunmuştur: “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.”
Atatürk’ün ekonomi anlayışı; özel girişime dayalı ama özel girişimin yeterli olmadığı alanları devletin ulusal ekonomi temelinde canlandırması, yabancı sermayeye karşı olmayan ancak bunun da milli çıkarlar kapsamında değerlendirilmesine dayanır. Atatürk’e göre ekonomisi zayıf bir ulus, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz, güçlü bir uygarlığa kavuşamaz, toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz. Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin bel kemiğidir. Kongre’de Genel Kurulun oybirliği ile kabul ettiği 12 maddeden oluşan “Misak-ı İktisadi” bastırılarak TBMM Başkanlığına, Başbakanlığa ve İktisat Bakanlığına gönderilmiştir. Bu kapsamda Madde 6 günümüz için çokönemlidir:
“Hırsızlık, yalancılık, riya ve tembellik en büyük düşmanımız; tutuculuktan uzak bir dindarlık her şeyde esasımızdır. Her zaman faydalı yenilikleri severek alırız. Türk halkı, manevi değerlerine, insanlarına ve mallarına karşı yapılan düşmanca fesat ve propagandalardan nefret eder ve daima bunlarla mücadeleyi bir ödev bilir.”
İkinci İktisat Kongresi 2-7 Kasım 1981 tarihlerinde İzmir’de toplanmıştır. Amaç, Atatürk’ü anmak, Türkiye’nin hangi noktada bulunduğunu, geleceğinden ne beklediğini belirtecek görüşlerin açıklanmasına zemin hazırlamaktır. Birinci Kongre’den yarım yüzyıl sonra toplanan Kongre’de nüfus artmış, eğitim seviyesi yükselmiş, kendi kendisinin besleyebilir ve giydirebilir bir duruma gelmiştir. Türkiye dünyaya açılmış, siyasi ve ekonomik ilişkileri çoğalmış, siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler kapsamında sözü dinlenir bir ülke olmuştur. 24 Ocak 1980 Ekonomik istikrar kararları bu dönemde alınmıştır.
Kongre, Türkiye ekonomisinin yeniden yapıldığı bir dönemde düzenlenmiştir. Kongre’de dışa açık büyüme stratejisinin gereği belirtilerek, bu kapsamda uygulanması gereken politikalar ortaya konmuştur. O yıllarda insanların temel ihtiyaç maddelerini bulmakta zorlandığı, petrolün döviz darboğazı sebebiyle ithal edilemediğinden araçların yakıt bulamaması sebebiyle yollarda kaldığı, Ankara’da bürokratların soğuktan korunmak için palto ile çalıştığı bir ortam vardı.
Bu Kongre’ye “Türkiye’de İhracatı Arttırma Politikaları” başlıklı bir bildiri sundum.O dönemde 24 Ocak 1980 kararlarından sonra Türkiye ekonomisi dışa açılmaya başlamıştı.
Üçüncü İzmir İktisat Kongresi ekonomik ve sosyal dönüşümlerin hız kazandığı 1990’lı yılların başında, “21.Yüzyıla Doğru Türkiye” teması kapsamında 4-7 Haziran 1992 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Kongre’de ekonomik ve sosyal yapının 1980 sonrası gösterdiği değişimler irdelenerek ileriye yönelik politika önerileri geliştirilmiş, makroekonomik istikrarın gereğine ve küreselleşme sürecinde politik entegrasyonların önemine vurgu yapılmıştır.
Görüş birliğine varılan hususlar arasında kamu açıklarının makul hadlere indirilmesi, enflasyonsuz büyümenin sağlanması, sosyal altyapının (eğitim, sağlık ve kentsel altyapı) geliştirilmesi, serbest piyasa rejimi ve özelleştirmelerin gerekliliği yer almıştır. Bu Kongre’ye “Karadeniz Ekonomik İşbirliği Projesi Bölgesinde Yer Alan Ülkelerde Yeniden Yapılanma Politikalarının Türk Ekonomisine Etkileri ve Bölge İçinde Ekonomik İşbirliği İmkanları” başlıklı bir bildiri ile katıldım.
Dördüncü İzmir İktisat Kongresi 5-9 Mayıs 2004 tarihlerinde Devlet Planlama Teşkilatı’nın koordinasyonunda gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin uzun vadede bilgi toplumuna dönüşmesi ve AB’ye üyelik perspektifi Kongre’nin ana temalarını oluşturmuştur. Bu çerçevede yüksek ve istikrarlı büyüme hızının sağlanmasını, girişimciliğin ve rekabet gücünün artırılmasını, bölgesel gelişme dinamiklerinin harekete geçirilmesini, gelir dağılımının iyileştirilmesini, yoksullukla mücadeleyi ve iyi yönetişimi hedefleyen çözüm önerileri ve stratejiler ortaya konmuştur. Bu Kongre’ye “Avrupa Birliği’nin Genişleme Perspektifinde Türkiye’nin Yeri” başlıklı bildirim ile katıldım. Böylece, 1923 yılında yapılan ilk Kongre’den sonra düzenlenen üç Kongre’ye de bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesi oldum.
Beşinci Kongre 30 Ekim-1 Kasım 2013 tarihleri arasında İzmir’de düzenlenmiştir. Kongresi’nin ana teması, “Küresel Ekonomik Yeniden Yapılanma Sürecinde Türkiye Ekonomisi”dir. Kongre öncesinde İzmir’de bir basın toplantısı düzenleyen dönemin Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, “Türkiye’nin, 2023 vizyonunda 2 trilyon dolar büyüklüğe ve kişi başı milli gelirinin de 25 bin dolara ulaşması beklenmektedir. İhracattaki hedefimiz ise 500 milyon dolar”demiştir ama bu hedeflere değil ulaşmak, günümüz gerçeklerinde hayal bile edilemez.
Kurum’un Türkiye’nin iktisat tarihi ve iktisadi düşünce birikimi üzerine çalışanları bir araya getirmek için Kongre toplama kararı önemlidir. Kurum bu tarihi görevi yerine getirerek, Cumhuriyetimiz yüzüncü yılında ekonomimizin bir röntgeninin çekilmesini sağlayarak gelecek nesillere önemli bir ekonomik miras bırakılmasına katkıda bulunacaktır. Türk Tarih Kurumunu ve katılımcıları katkılarından dolayı tebrik ederim. Bildiriler, bir yüzyıl sonrasına önemli bir miras olarak kalacaktır.