Yetenekli ve çalışkan bir insan, görevini başarı ile yaptığında eşitleri arasında öne çıkar, üstlerinin beğeni ve takdir kazanarak mesleğinde yükselip zirveye doğru tırmanır…
Politika millete hizmet mesleğidir. Gerçek demokrasinin olduğu ülkelerde milletin takdir ve beğenisini kazanan politikacılar yükselerek devletin zirvesine kadar çıkabilir…
Batı’da bunun örnekleri çok. Örneğin, Jacques Chirac Paris Belediye BaşkanlığındanFransa’nın Cumhurbaşkanlığına yükseldi. Willy Brandt, Batı Berlin Belediye Başkanlığından Sosyal Demokrat Parti Başkanlığına geçti ve partisini iktidara taşıyarak Almanya’nın Şansölyesi oldu
***
Eskişehir’e daha önce birçok kez gitmiştim. Ancak özel bir işim nedeniyle, 1999 yazında 3-4 kez gittim ve kenti ayrıntılı görme olanağım oldu…
Her zamanki gibi toz, toprak, trafik karmaşası v.d. özellikleri ile tipik bir İç Anadolu kenti görünümünde olan Eskişehir’in en dikkat çekici özelliği, içinden geçen Porsuk Çayı’na kokudan yanaşılamamasıydı!..
Beş yıl sonra Anadolu Üniversitesi’nde yapılacak bir toplantı için gittiğimde gördüklerime inanamadım!..
Kül Kedisi masalında bir iyilik perisi ortaya çıkıp, karıncaları at, su kabağını araba, Sindirella’yı prenses yapıyor ya!..
Aynen masallardaki gibi! Sanki Eskişehir’ebir iyilik perisi gelmiş ve onu, 5 yılda İç Anadolu kenti görünümünden çıkarmış, bir Batı Avrupa kentine dönüştürmüştü!..
Konaklayacağımız üniversitenin konukevine vardığımızda, diğer üniversitelerden gelen arkadaşların da kentteki değişimi konuştuklarını gördük…
Hep birlikte, benzerlerini Avrupa’da gördüğümüz tramvaya binip kente inerek gezmeye başladık: kokudan yanına yanaşılmayan Porsuk Çayı, Venedik kanalları gibi olmuş, içinde gondollar yüzüyordu. Kent, Rönesans İtalya’sı kentleri gibi heykellerle donatılmıştı v.s.v.s…
Beş yılda bu mucizeyi gerçekleştiren “iyilik perisi”, 1999’da Eskişehir Belediye Başkanlığına seçilen Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’di.
***
AKP, 2002’de tek başına iktidara geldi. Arkasında bulunan AB-D ve yerli işbirlikçilerinin estirdiği rüzgarla 2004’de yapılan yerel seçimlerde, İzmir gibi halkı bilinçli birkaç kent dışında, tüm kentlerde belediye başkanlıklarını ele geçirdi…
Halkı, diğer İç Anadolu kentleri gibi tutucu olan Eskişehir sağın kalesi olarak biliniyordu.
Fakat Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ya da Eskişehirlilerin deyimiyle “Hoca”, yapmış olduğu güzel işler ve Eskişehir’e kazandırdığı eserler nedeniyle, öğrenciliğinden beri halkın tanıdığı ve sevdiği bir kişi olduğu için, 1999’da DSP’den aday olduğu halde seçimi kazanmıştı. AKP rüzgarına karşın, 2004 ve ondan sonraki seçimleri de kazandı ve Eskişehir’i güzelleştirmeye devam etti…
Bununla birlikte kırsal kesimde pek tanınmadığı için, Belediye Meclisi’nde grubu hep azınlıkta kaldı. Ama o hiçbir zaman “topal ördek” olmadı ve yapmak istediklerini hep gerçekleştirdi…
***
En son 2022 Kasım’ında, sınıf arkadaşları toplantımız nedeniyle Eskişehir’e gittim…
Bu kez havanın da elvermesiyle müzeleri, parkları ve bahçeleri ile Eskişehir’in tüm güzelliklerini görme fırsatını yakaladım…
Politikacıların bol keseden attıkları seçim vaatlerini hicvetmek amacıyla söylenen bir söz vardır: “Kayseri’ye liman yapacağım!..”
Hoca bunu da yapmış ve Kayseri gibi bir İç Anadolu kenti olan Eskişehir’e liman değil ama, gerçek deniz kumu ile donatılmış bir plaj kazandırmıştı…
Diğer kentlerimizdeki gibi, bir parsel arsaya 1-2 ağaç dikip, bir çocuk salıncağı, birkaç da bank konularak yapılan parkların tersine, Batı’daki gibi, kenti yüzlerce dönümlük parklarla donatmıştı…
Tek başına Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı, Türkiye’deki tüm AKP’li belediyelerin 20 yılda milyarlar harcayarak yaptıkları ve büyük reklamlarla duyurdukları Millet Bahçelerinin tümünden büyük alana ve güzelliklere sahip…
Hoca, parkları sadece “yatıp yuvarlanmak” için yapmamış. Örneğin, Sazova Parkının içinde 1200 kişilik tiyatro, su sporları için 25000 metrekarelik gölet, çocuklar için Masal Şatosu, Kalyon Gemisi, Bilim Deney Merkezi, Uzay Evi (planetaryum), Hayvanat Bahçesi ve Su Altı Dünyası bulunmaktadır…
Parkların dışında Senfoni Orkestrası, Operası, Şehir Tiyatroları, sergi salonları, çok değişik alanlardaki sayısız müzeleri, heykelleri ve anıtları ile Eskişehir’i adeta “Türkiye’nin Kültür Başkenti” yapmıştı. Ayrıca gençlik merkezleri, çocuk evleri, yoksullar için aş evleri, tarım ve hayvancılığın desteklenmesi, yerel tohumun yaygınlaştırılması ve bu tohumlardan elde edilen fidelerin ücretsiz dağıtılması gibi kırsal kesime yönelik çalışmalar v.s.v.s. Kısaca gerçekten mucizeler yaratmıştı!..
Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’e kazandırdıklarının adlarını yazmak için bile birkaç sayfalık yazı yetmez. Ekte sunduğum Eskişehir fotoğraflarına bakıp siz karar verin…
Fakat, “Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi’nden biraz söz etmek istiyorum:
Bu müzede bulunan 200’e yakın heykeli yapan da o. Ayrıca ben biliyorum ki Samsun’daki Gazi ve Bandırma Vapuru Müzesi’ndeki Atatürk ve arkadaşlarının balmumu heykellerini de o yaptı. Londra’daki Madam Tussauds Balmumu Heykeller Müzesi’ndeki, Atatürk’e benzemeyen Atatürk heykelinin yerine yenisini yapan da o. Başka kentlere de heykeller yapmış olması olası. Tanınmış kişiliği nedeniyle her yerden sürekli davet aldığını ve bunların çoğuna katıldığını da biliyoruz. Bu kadar yoğun işinin arasında, bu kadar çok heykel yapabilecek ve etkinliğe katılabilecek zaman bulabilmesi, onun olağanüstü kişiliğinin bir başka göstergesidir…
Yazıyı daha uzatmadan, AKP öncesi dönemde görev yapmış 44 rektörün, akademi dünyasının temsilcileri olarak, tamamen içten gelen takdir duygularıyla hazırlayıp, 15 Ekim 2020’de Yılmaz Büyükerşen’e sundukları onursal belgede yazılanları aktararak işi özetleyelim:
“Önce çağdaş bir üniversite olan Anadolu Üniversitesini yarattınız. Ardından Eskişehir’i, yerel değerlerini koruyarak, bir Avrupa kenti yaptınız ve kenti; sanat eserleri, müzeleri, tiyatroları, operası ve parkları ile bir turizm merkezine dönüştürdünüz. Eğitimciliğinizin yanı sıra sanatçı kişiliğiniz, kentsel gelişim bilgileriniz ve çağdaş yapınızla biz meslektaşlarınız için daima onur kaynağı oldunuz…..
Sizi en içten duygularımızla kutlar, takdir ve saygılarımızı sunarız.”
Eskişehirliler “Hoca”larını başlarının tacı yapmış ve ileri yaşına karşın 24 yıldır ondan vazgeçmiyor. Kaldı ki Hoca’yı yalnız Eskişehirliler değil, tüm Türk milleti beğeniyor ve takdir ediyor. Böyle olduğu için yurdun dört bir yanından, hatta yurtdışından insanlar Eskişehir’i görmeye geliyorlar. Özellikle cumartesi ve pazar günleri tur otobüslerinin çokluğundan kentte araba park edecek yer bulunmuyor. Yalnız Türk halkı değil, dünya takdir ediyor. Birleşmiş Milletlerce düzenlenen yaşanabilir kentler yarışmasında bu yıl, Eskişehir “dünyanın en yaşanabilir üçüncü kenti” oldu (bkz. Sözcü, 8 Haziran 2023, s.20).
Osmanlı’dan beri “kaht-ı rical”, yani “nitelikli devlet insanı yokluğu”ndan şikâyet edilir. Atatürk’ten sonra başımıza hep böyleleri geldiği için, Atatürk’ün ülkemize kazandırdıklarını yitirdik ve ülkemiz bu hallere düştü…
Eğer demokratik bir ülkeysek ve ölçüt, milletin beğenisi/ takdiri ise görüldüğü üzere, Yılmaz Büyükerşen’i, yalnız Eskişehirliler değil, tüm Türk milleti beğeniyor ve takdir ediyor, hatta dünya beğeniyor. O halde bir kentte mucizeler yaratmış, üstün nitelikli bir insanı, benzer mucizeleri yurdumuzun tümünde de gerçekleştirmesi için, Batı’da örneklerini gördüğümüz gibi, neden belediye başkanlığından devletin başına getirmedik?
Aslında CHP tabanı 2014 seçiminde Yılmaz Büyükerşen’in Cumhurbaşkanı adayı olmasını istedi. Fakat Kılıçdaroğlu Ekmeleddin’i yeğledi. Çünkü ülkemizde gerçek demokrasi yok; küresel egemenlerin güdümünde parti liderleri oligarşisi var. Egemenler parti başkanlarını, parti başkanları da egemenlerin yönlendirmesi doğrultusunda diğerlerini belirliyor. Bu nedenle bir yerlere gelmek isteyenler, emperyalistlerin elçileriyle yakınlaşmaya çalışıyor ve güç odaklarında görücüye çıkıyorlar. Beğenilirlerse, Yılmaz Hoca’nın yaptıklarını hayal bile edemeyecek kifayetsiz muhterisler, güdümlü medya aracılığı ile parlatılıp öne çıkarılıyor, hatta kahramanlaştırılıyor. Biz de onları seçiyor ve bu işi özgür istencimizle yaptığımızı sanıyoruz!..