Hanke’ye Göre Türkiye’de Sefalete En Çok Etki Eden Faktör Enflasyon Olduğu İçin Mehmet Şimşek’in İşi Çok Zordur
İşsizlik ve enflasyonun son aylarda hızla artmasıyla yaşanan gelişmeler, yıllar boyunca ülke ekonomilerinin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri olmuştur. Ekonominin seyri ile ilgili önemli bilgiler veren, enflasyon ve işsizlik oranlarının oluşturduğu göstergeler iktisatçılar tarafından “Sefalet Endeksi” (Ekonomik Hoşnutsuzluk Endeksi) olarak tanımlanır. Endeks, enflasyon ve işsizlik oranının aynı anda yükselmesinin yanı sıra, işsizlik ve enflasyon oranından sadece birinin artmasından da kaynaklanıyor olabilir.
Teknolojik gelişme ve atıl durumda olan kapasitenin kullanılmaya başlanması enflasyon oranını azaltırken, işsizlik oranını değiştirmeyebilir. Teknolojik gelişme ve atıl kapasitenin kullanılmaya başlanması, kapasite kullanımının artış göstermesi üretimi artırmakta ve bu durum mal üretiminde de artış olacağı anlamına gelmektedir. Mal üretiminin artması enflasyon oranını düşürmektedir ama teknolojik gelişme işgücü verimliliğini artıracağı için daha az işgücü kullanılmakta ve işsizlik sorunu ortaya çıkmaktadır.
Sefalet endeksindeki değişim işsizlik oranındaki gelişmelerden de kaynaklanıyor olabilir. İhracat odaklı büyüme modelini kullanan bir ülkenin ihracat için gereken ham madde, ara malı ve yatırım mallarının eksik olması, bu malları ithal edeceği anlamına gelir. Bu ülkede ihracat ve ithalat artar. İthalat ve ihracattaki artış belli bir miktar işgücü talebini de artırır. İşgücü talebinde meydana artış işsizlik oranını düşürür. Kurlardaki artış, ithal ürünlerinin fiyatlarını yükselterek üretim maliyetlerini olumsuz etkiler. Artan maliyetler, enflasyon oranının artmasına yol açar.
Sefalet endeksi; 1960’lı yıllarda Amerikalı iktisatçı Arthur Okun tarafından geliştirilmiş olup, enflasyon ile işsizlik oranının toplamını ifade eder. Enflasyonun artması, kazanç sağlayamayan insan sayısının arttığı anlamına geldiği için, sefalet artar ve ekonomide bozulma meydana gelir.
Endeks, 1999 yılında Nobel Ödüllü Amerikalı iktisatçı Robert Barro tarafından yeniden düzenlenmiştir. Borro enflasyon oranı ve işsizlik oranına uzun vadeli tahvil faizi ile büyüme oranını da eklemiştir. Barro Sefalet Endeksi (Barro Misery Indeks-BMI) ismini alan endeks şu şekilde ifade edilebilir: BMI = (Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranı + Faiz Oranı) – Büyüme Oranı.
Steve Hanke, Robert Barro’nın BMI ismiyle geliştirdiği endeksi geliştirerek bir sefalet endeksi oluşturmuştur. Aslında Hanke’nin endeksinde olan ilk 3 bileşen (enflasyon oranı, işsizlik oranı ve faiz oranlarının toplamı) değişmeyip aynı kalmış, sadece son bileşen değiştirilmiştir. Hanke geliştirdiği son endekste bu 3 bileşenin toplamından kişi başına düşen GSYİH’deki yıllık değişim oranını çıkarmış ve ABD dışında diğer ülke ekonomilerine de uygulanan endeks ortaya çıkmıştır. Hanke tarafından hazırlanan “Yıllık Sefalet Endeksi’nde” Türkiye 2022 yılında dünya genelinde 10’ncu sırada yer almıştır.
Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünümü Raporu, Dünya Bankası, Uluslararası Çalışma Örgütü, ülkelerin merkez bankaları ve istatistik kurumları, Hanke’nin Yıllık Sefalet Endeksi için veri kaynaklarıdır. Hanke, 18 Mayıs’ta kaleme aldığı makalede 2022 yılı için Sefalet Endeksi listesini açıklamıştır.
Hanke’nin Sefalet Endeksi’ne göre 2022 yılında dünyanın en sefil ülkesi 414.7 puanla Zimbabve olmuştur. 157 ülkenin yer aldığı listede Türkiye, 2022’de sefaletin en yüksek olduğu 10’ncu ülkedir. Türkiye’nin sefalet endeksi 101.601’dir. Türkiye’de sefalet endeksine en çok etki eden faktör yüksek enflasyondur. Endekse göre sefaletin en az olduğu ülke İsviçre’dir ve bu ülkenin sefalet puanı 8.51’dir.
Hanke, endeksin nasıl hesaplandığını şöyle alçılamaktadır: “Benim Yıllık Sefalet Enfeksi (HAMI) versiyonum, yıl sonu işsizlik (iki ile çarpılır), enflasyon ve banka kredisi oranlarının toplamından, kişi başına düşen reel gayrisafi yurt içi hasıladaki yıllık yüzde değişiminin çıkarılmasıyla elde edilir.”
Hanke’ye göre ekonomik alanda sefalet; hiper enflasyon, yüksek borçlanma maliyetleri ve işsizlikten kaynaklanma eğilimindedir. Sefaleti azaltmanın yolu ekonomik büyümedir. Hanke’ye göre aylık enflasyon oranının yüzde 50’yi aşması durumunda hiperenflasyon söz konusudur:
“Bu tanım, 1956’da, Phillip Cagan’ın Milton Friedman editörlüğündeki Studies in the Quantity Theory of Money adlı kitapta yer alan hiperenflasyonla ilgili analizinin yayınlanmasından sonra kabul edildi. Önemli fiyat artışları olan ülkelerde her gün enflasyonu ölçmek için yüksek frekanslı verileri ve Satın alma Gücü Paritesi teorisini kullandığım için Cagan’ın aylık yüzde 50 hiperenflasyon eşiğini geliştirdim. Gelişmiş ölçüm teknikleri ile artık hiperenflasyonu, art arda en az 30 gün boyunca aylık yüzde 50’yi aşan bir enflasyon olarak tanımlıyorum.”
Gazeteci Elif Karaca’nın Steve Hanke’e yönelttiği enflasyonun nasıl önüne geçileceği sorusuna verilen cevap önemlidir: “Türkiye’nin nispeten düşük enflasyona ve düşük faiz oranlarına sahip olmasını sağlamanın tek yolu, Bulgaristan’da yapılanı tam olarak yapmaktır. Bulgaristan Merkez Bankası’na ilişkin yasa, para kurulu yasasıyla değiştirildi ve bu ülkeye son 25 yıldır önemli katkılar sağladı. Bu arada, şimdiye kadar var olan 70’in üzerinde para kurulunda da durum böyle oldu. Hatırlatmak gerekirse, en ünlü para kurulu Hong Kong’da. 1997-98 Asya Mali Krizi ve Hong Kong’da yaşanan daha yakın tarihli siyasi sıkıntılar da dahil olmak üzere her türlü koşulda mükemmel bir şekilde uygulandı.“
2022 yılı sıralamasında, işsizlik, enflasyon, banka kredisi ve GSYİH’deki yüzde değişim dikkate alınarak her ülke için Yıllık Sefalet Endeksi (Hanke’s Annual Measured Inflation Rate: HAMI)) puanı belirlenmiştir. Enflasyon diğer bir deyişle “ekonomik kötü yönetim,” Zimbabwe’de ülkedeki yaşayanların mutsuzluğuna yol açan en önemli faktör olmuştur. Bu ülke, analiz edilen 157 ülke arasında Hanke’nin Sefalet Endeksi‘ndeki ilk ülkedir. Bu ülkeyi sırasıyla Küba, Lübnan ve Türkiye izlemiştir. Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi ilk 20 ülke arasında tek Avrupa ülkesi Türkiye’dir.
4 Haziran 2023 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda yeni Bakan Mehmet Şimşek ile görevi bırakan eski Bakan Nebati arasındaki görev teslim töreni yapılmıştır. Törende Mehmet Şimşek Türkiye’nin rasyonel politikalara geri döneceğini açıklamıştır. Bu, “Faiz neden enflasyon sonuç” teorisinin battığı anlamına gelmektedir. Bu açıdan Mehmet Şimşek’in işi çok zor olacaktır. Şimşek’in görev teslim törenindeki açıklamaları dikkat çekicidir:
“Önümüzdeki dönemde hedefe (refahın arttırılması) ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeceği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır. Küresel zorlukların, jeopolitik gerginliklerin arttığı bir konjonktürde kurumsal kalite ve kapasitemizi güçlendirerek makro-finansal istikrarı önceliklendireceğiz. Vakit kaybetmeden orta vadeli program çalışmalarımıza başlayacağız. Sürdürülebilir yüksek büyüme için mali disiplinin tesis edilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması temel hedefimiz olacaktır.”
“Saydamlık”, “tutarlılık”, “öngörülebilirlik” ve “uluslararası normlara uygunluk” acaba yeni dönemde nasıl uygulanabilecektir? 2024 yılındaki yerel seçimlerde Erdoğan’ın politikaları ile Şimşek’in kamu maliyesi dengelerini koruma ve enflasyonla mücadele politikaları uyuşmamaktadır. Bu sebeple Şimşek’in ortodoks politikaları uygulama şansı yoktur. Yerel seçimler sonrasında Erdoğan’ın “ortodoks” politikalara izin vermesi de bence mümkün değildir. Bu gerçekler karışında Şimşek’in işi çok zordur. Keşke ben tahminimde yanılmış olsam!