BATAR MI BATMAZ MI ?

            Şu kendine ‘ekonomist’ diyenlerin çoğunluğunu birkaç yıl ekonomi öğrenimi görmüş olmalarına bağlayan ‘şapşal’ların sayısı her geçen gün artmaktadır.

            Bunların ‘en iyi’leri ise, ekonomi politiğin kuruluş dönemlerine giderek sözde kuruculardan alıntı yapanlar olmaktadır.

            Hele dudaklarını büzüştürüp Adam Smith’e bir ‘Edım Simit’ deyişleri var ki, işte bu ‘şapşal’ın dünyadan haberi yok kararımı verdiğim andır.

            İşte bunlardan biri ‘Devletler batmaz’ diye fetva veriyor.

            Neymiş efendim, güya ‘millî servet’ denilen varlıklar; dağ, taş, deniz, göl, liman, havalimanı, demiryolu, büyük kamu yatırımları … saymakla bitmez bütün ‘varlıklarımız’ borçlarımızı haydi haydi karşılarmış.

            Hem efendim, elli yıl önce, ordinaryus/mordinaryus titri olan hocaları da öyle diyormuş; onların yazdıkları ‘kitap’larda da öyle yazıyormuş.

            Bre ‘şapşal’ diyesi geliyor insanın, örneğin Türkiye’nin o övünerek  saydığın ‘mal varlıklarımız’dan, satıla satıla geriye kalanların hemen hemen tümü ‘Varlık Fonu’ denilen sözde kuruluşa devredilmedi mi?

            Ve bir tek kişinin ‘sattım gitti’ demesiyle satılıp gitmeyecek midir?

            Nitekim başta BOTAŞ olmak üzere kimi devedişi gibi kuruluşumuz topun ağzında mıdır değil midir?

            Daha yirmi yıl önce ‘Tekel vatandır satılmaz’ diyen tekel işçilerinin feryadı boşa çıkmış ve Tekel satılmış mıdır satılmamış mıdır?

            Tekel işçisinin Tekel satılmadan önce işi/gücü varken, bugün işsiz kalmış mıdır kalmamış mıdır?

İşi bulabilen işçi ve memurların ise, o günlerde aldıkları ücretin bugünkü karşılığı dört/beş kat azalmış mıdır azalmamış mıdır?

Devlet borçları, sadece döviz kuru dolayısıyla tam yirmi kat artmış mıdır artmamış mıdır?

Ee bre ‘şapşal’ ve bre ‘aptal’, bir ‘Ülke’nin batması için sen daha neyi bekliyordun?

Daha ne olmalıydı ki ‘batmamış’ olsun?

Kuşkusuz sende yanıt bol; ‘Ülke’ batsa da ‘Devlet’ batmış sayılmaz diyeceksin.

            Çünkü o ünlü hocaların ve ‘Kitap’larında o da yazılı, değil mi?

            Güzel.

            Bir ‘Ülke’nin ülke olabilmesi için, üzerinde yaşayan insanların belli yasaları olmaları ve en tepesinden en alt kesimlerine değin herkesin, ama herkesin, bu yasalara uymaları ve o yasaların herkese aynı kararlılıkla uygulanması gerekmektedir.

            Şimdi senin ‘Tekel’ini satan adam ‘babalar gibi satarım’ demiş ve satmışken, ilgili yasaya uyulmuş mudur uyulmamış mıdır?

            Ve yarın senin ‘Varlık Fonu’ndaki varlıklar, ‘babalar gibi’, ki gerçekten ‘Baba’ niteliği kazanmış bir ‘varlık’ tarafından satılacak olduğunda hangi yasaya göre ve ne yapabileceksin?

            Hiçbirşey yapılamayacağını zaten kendin itiraf etmiş ve bunu ‘Demokrasi’nin varlığına bağlamıştın.

            Ee bre ‘şapşalın da aptalı’, ‘demokrasi’ demek varolan yasaların uygulanmayışı demek midir?

            Buna ‘yasadışılık’ (illégitimité) ya da geniş anlamıyla ‘gayri meşru’luk deniyor ve bir Ülke’de gayri meşruluğun yaygınlaşması da ‘Devlet’in çöküşü’ olarak tanımlanıyor.

            Ve ‘ekonomisi batan bir ülkenin devleti de çökmüş’ sayılıyor.

            Kendi tarihinde bile bu anlamda onlarca uzsöz var, ki yerli yersiz dillendirirken, sen bu sözlerin anlamını bile sindirememiş olduğunu ortaya koyuyormuşsun.

            Bu yazının sınırlarını aşmamak için son kez yineleyecek olursam; bir ‘Ülke ekonomisi bal gibi batar’ ve şu aşamada Türkiye ekonomisi batmaktadır.

            Ülke ekonomisi batıyor ise, o ülkeyi yönettiği söylenilen ‘Devlet’ de batıyor demektir.

            Ha sen, daha dün seçildiğini sandığın ‘takım’ ve ‘kaptanı’nın Devleti ve ülkeyi kurtaracağını sanıyorsan, seni dikkate alıp yazı yazmak bile, benim için zul sayılır.

            Ve ben sana Türkiye’yi gerçek bir ‘demokratik hareket’in kurtarabileceğini söyleyeyim, ki senin aklın ona ermeyecektir.

            Senin anlayacağın biçimiyle, bu gibi durumlarda ancak ‘çivi çiviyi söker’ sözünü anımsatabilirim.

            Ve gerçek ‘demokrasi’ler ancak ‘kan ve gözyaşı’ ile kurulabilmiştir diyeceğim.

            Unutma ki, tatlısu Atatürkçüleri, neredeyse Atatürk’ü bir kanarya yapıp sözde altın kafese hapsetmişlerdir ama gerçek Atatürkçüler ‘Kurtuluş Savaşı’nın hem ‘Dış’ ve hem de ‘İç Düşman’a karşı verildiğini bilirler.

            Ama senin gibi ‘Edım Smith’çi ekonomistler ve aynı geleneğin ‘liberal’leri bunu anlamadan bu dünyadan göçeceklerdir.

            Çünkü siz insan dışındaki canlılara özgü ‘algılama’ aşmasını geçip sadece insana özgü olan ‘anlama’ aşamasına bir türlü varamayanlardansınız.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir