Cehaletin mutlaklaştırıldığı bir süreçte olduğumuz doğru. Doğru, lakin cehaletle savaş halkın kendisi ile savaş değildir.
Mesela deprem bölgesindekilerin, mağduriyetlerine rağmen, iktidara oy vermesini suçlamak, halkla savaştır. İktidarın ekmeğine, yobazların ekmeğine yağ sürmektir.
Cehaletle savaş, cehaletten beslenenlerle savaştır.
Cehalet cahil kişiyi mutlu da ediyor olabilir.
Burada cehalet deyince, ne anlıyoruz onu doğru tanımlamak gerekiyor.
Körü körüne inanmak cehalettir. Lakin körü körüne inanmanın mekanizması nasıl bir şeydir?
Adam fizik profesörü olmuş, hala körü körüne inanıyorsa, cehalet, halkta değil, halka önderlik etme durumunda olan bu aydın görünümlü cahildedir.
Bunları elbette sizler de benden daha iyi biliyorsunuz.
Lakin şu inanma süreçlerini iyi anlamakta yarar var.
İnanmak bir süreçtir. İnsan hemen, bir kez, bir şeye inanıvermez.
İnanmak için inanacak ön bilgiler gerekir. Bu bilgilere inanmak için de başka ön bilgiler gerekir. Bu böylece bir silsile halinde devam eder gider.
Velhasıl bu süreç bilgilenme ve bu bilginin kanıt gerektirmeyecek kadar doğru olduğunu düşünmekten geçer.
Bu noktaya geldiğimizde inanırız. Kanıta ihtiyacımız yok dediğimizde, artık biz fikirlerimizi değiştirmek istemeyen yobazlar haline dönüşürüz.
Yobazlık artık bir meslek haline gelir. Bizim gibi inanlar ile birlikte oturur kalkarız. Yobazlığımızı pekiştirir, derinleştiririz.
Artık bu inancımızı Atom Bombası bile parçalayamaz.
Bu inanç durumuna, felsefede ideoloji denir. Bu ideoloji katılaştıkça, ilişkiler bu ideolojik anlayış üzerinden yürütülür.
Bilgi dedik ya, bunu biraz açmak gerekir.
Eğer hafızamızda olmayan bir bilgiye maruz kalmışsak, bu bilgiyi, başka bilgiler ile karşılaştırma ve akıl yürütme durumumuz olamaz.
Gelen bu ilk bilgi diyelim ki “dincilik” ile ilgili bir bilgi olsun. Hafızamız bu konuda henüz boş olduğundan depoladığımız bu bilgi var olur.
Bu bilgiyle uyumlu gelen tüm bilgileri, ilk gelen dincilik bilgisi ile uyumlu ise, pozitif algılar ve dincilik inancını güçlendiririz. Eğer uyumlu olmayan bir bilgi gelirse beyin ret eder ve atar.
Böylece çekirdek inanç oluşmaya başlar.
Bu inancın aksine bir akıl yürütme yeteneğimiz bizim elimizden gider.
Dedik ya, Atom Bombası bile bu durumu halledemez.
Toplumda, “düzen fikri bir inançtır”. Dinci bir düzene inanıyorsa, ancak yaşamında karşılaştığı sorunlarla değişime uğrar veya uğramaz. Eskisi gibi kalır.
Çözüm yukarıda sözünü ettiğimiz fizik profesörünü eğitirken, fizikten önce insan nedir onu öğretmemiz gerekir.
İmam Hatip çıkışlı bir fizik profesörü, artık bir fizik profesörü değil, gerçekte bir imamdır.
Fizik ve matematik gibi bilimler mantığı belirleyen araçlardır.
İnsan, insan olmadan, fizik profesörü olamaz.
İnsanı esas almayan, “sermayenin karını” esas alan eğitim biçimleri, imam yetiştirirse, sermayeyi garanti altına alabilir.
İnsan olmak deyince ne anlıyoruz. İnsanın insanı ezmemesidir.
1 Haziran 2023, [email protected]
Bir yanıt yazın