BİRİLERİ MÜLTECİLER ÜZERİNDEN IRKÇI SİYASET YAPMAYI BIRAKALIM DEMİŞ.
Mültecilere yalnızca bedenlerini getirmiyorlar.
Onlar yanlarında değer yargılarını, örf ve adetlerini, dinlerini, kültürlerini de getiriyorlar.
Ve onlarla beraber yaşamak adına onların şartlarına uymamızı bekliyorlar.
Ve mülteciler artık misafir değiller, en azından onlar kendilerini ev sahibi sayıyor.
Ve içinde yaşadıkları toplumun ve devlet nizamının kendi değer yargılarına göre adapte edilmesini talep ediyorlar.
Bu bir ironi.
Mülteciler kendi ülkelerini fakirlik, sömürü, cehalete mahkum eden değerler sistemini iltica ettikleri ülkelerde talep ediyorlar.
Ve bunu dini özgürlükler kapsamında talep ediyorlar.
Biz bunu “demokrasi tramvaydır, hedefe ulaşınca ineriz” atasözünde(!) bizzat yaşıyoruz.
Ziya Paşa;
“En ummadığın keşf eder esrarı derunun
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın”
sözü tam da burada yakışıyor.
Parisin orta yerinde yolları kapatarak kılınan cuma namazlarını Fransızlar ne şekilde algılıyor sizce?
El cevaap, gövde gösterisi.
Esasen zaten cem olunarak yapılan ibadetlerin en temel amacı da budur.