‘Her şerde bir hayır vardır’ sözünün bilirsiniz.
Bir de “Doğada, toplumda ve düşüncede ‘diyalektik devinim’ vardır” sözü vardır ki pek bilinmez.
Oysa her iki saptama da, bir ‘gerçeğin iki yüzü’nün dile getirilmesinden başka bir şey değildir.
Şimdi bu sözlerin her ikisini, yarın yapılacak ‘seçim’e uygulamaya çalışalım:
Şu ‘Şer ocağı’ olan YSK kararları ile gidilen ve her yönüyle haksız, hukuksuz, yalan ve iftiraya dayanılarak yürütülen seçim sonuçlarına bakalım.
Güya meclis çoğunluğu ‘Şer cephesi’nin eline geçmiştir.
Ve yine, olmayacak ama varsayalım ki cumhurbaşkanlığını da ‘Şer cephesi lideri’ kazanmış olsun.
Sizi temin ederim ki, iki-üç aya kalmayacak Türkiye ‘morataryum’ yani ‘iflas’ını ilan etmek zorunda kalacaktır.
Rusya ve Çin dahil, dünyanın hiçbir ülkesi seçimlerin ‘demokratik’ olmadığı, ‘şaibeli’ olduğu ve dolayısıyla ‘meşru’ olmadığını ilan edeceklerdir.
Türkiye’de halkın yüzde altmış-yetmişinden fazlası sokaklara dökülecek ve belki ‘kardeş kanı’ bile dökülebilecektir.
‘Elim kırılsaydı da oy vermeseydim’ diyenler olabileceği gibi, biz bunların ‘bu kadar namussuz olduğunu bilmiyorduk’ diyenlerin oranı da tahminlerin çok ötesine geçecektir.
Bu ‘Şer cephesi’nin karşısında ise; en sağda yer alan ve ‘şovenist’ eğilimli olan siyasal partiler, demokrat sağın temsilcisi olan partiler, Kemalist milliyetçiler, Atatürkçü ulusalcılar, sosyal demokratlar, sosyalist ve komünistler olmak üzere yirmiye yakın siyasal parti ‘güçbirliği’ yapmış bulunmaktalar.
Dahası ‘şoven kürtler’ bile bu cephede yer alıp, Türkiye halkının tüm siyasal renkleri bir ‘dayanışma’ ve ‘güçbirliği’nde karar kılmış durumdadırlar.
Ki ben bunu en geniş ‘Halk İttifakı’ olarak adlandırmaktan yanayım.
Öyle ki, Devlet olanaklarını ele geçiren ve devlet gücünü anayasaya, yasalara, gelenek ve içtihatlara aykırı biçimde kullanmaktan çekinmeyen bu ‘Şer Cephesi’, bütün yalan, iftira ve zor kullanmasına karşın ‘Halk Cephesi’nin kazanmasına engel olamayacaktır.
Ve 29 Mayıs gecesi, oylar sayıldığında ‘Halk Cephesi’nin oylarının ‘Şer Cephesi’nden çok ileride olduğu ortaya çıkacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanığı görevini, bütün engellemelere karşın üstlenmesi üzerine, henüz ‘kesin’ olarak açıklanmamış milletvekili seçimleri sonuçları yeniden ele alındığında; başta yasaya aykırı biçimde seçilmiş sayılan AKP’nin eski bakanları olmak üzere onlarca ‘sahte vekil’in vekillikleri düşecektir.
Ayrıntıda boğulmadan konumuza dönecek olursak, YSK’nın milletvekili kesin seçim sonuçlarını açıklamamış olması eğer bir ‘Şer göstergesi’ ise, ki öyledir; meclis çoğunluğunun ‘Halk ittifakı’na geçecek olması bir ‘Hayır’ olmayacak mıdır?
Son dakikaya kadar alçaklık yapmaktan çekinmemeleri dahil hâlâ televizyonlarda topluma ‘nifak’ saçmalarının bitecek olmasından daha hayırlı bir gelişme düşünülebilir mi?
‘Şer Ocağı’nın televizyonlarda yedi gün yirmidört saat süren ve bıkkınlık değil ama artık ‘tiksinti’ uyandıran ‘Şer lideri’nin ses ve görüntüsünün kesilmesinden daha hayırlı bir iş ne olabilir?
TRT, Kanal A, CNN, NTV, Haber Global, Ülke ve adını bile bilmediğim onlarca televizyon kanallarında, satılmış oldukları her hallerinden belli olan yorumculardan kurtulmak kadar hayırlı bir gelişme düşünülebilir mi?
İşte Vatan Tarikatı da dahil olmak üzere, bu ‘Şer Cephesi’, kendi yalan, iftira ve çarpıtmalarında boğulacak ve sesleri kesilecektir.
Topluma bir huzur ve güven gelecek, başlangıçta çekingen de olsa bu kesimler yaptıklarından ‘nedamet’ duyacaklardır, ki bundan adım kadar eminim.
Bu ‘değişim’ ve ‘dönüşüm’e ister ‘her şerden bir hayır doğar’ deyin ve isterseniz ‘toplumun diyalektiği’ deyin fark etmez.
Sonuçta ‘toplumsal gelişme’nin önüne, din dahil, ‘cehalet pompalamak’ dahil, Devlet zoru dahil hiçbir güç geçememektedir.
‘Yedi düvel’ bir olsa Türkiye’nin insanlık yolundan sapmasına engel olunamayacağı bir kez daha kanıtlanmış olacaktır.
Çok az kaldı; belki yarın belki yarından da yakın.