Seçim sonuçlarına bakıldığında yine ‘İktidar bloku’nun önde olduğu ve meclis çoğunluğunu elde ettiği görülüyor.
Oylarını artırmış mı yoksa artırmadığı halde mi kazanmış bilemiyorum.
Benim bildiğim; bir doğal afet sonucu onbir ilimiz neredeyse kökten yok olmuş; Devlet denilen mekanizma ve teferruatı zamanında imdada yetişemeyip binlerce kişinin göz göre ölümüne yol açmış; bir muhalefet lideri çıkıp size kaybettiğiniz şeyleri biz geri vereceğiz ve karşılığında sizden hiçbir şey istemeyeceğiz diyor, vatandaş ona değil ‘iktidar bloku’na oy veriyor.
Deprem bölgesinde ‘iktidar bloku’ oylarını artırdı diyorlar.
Bir diğer bölgede sel felaketi yaşanıyor, altyapı bozukluğu nedeniyle evleri su basıyor.
Dahası ‘iktidar bloku’nun ‘rant’ uğruna yanlış bir yapılanmaya girdiği ortaya çıkıyor, ‘iktidar bloku’nun o bölgede oyları artıyor.
Borsa oyunlarıyla ‘iktidar’ın bizzat kendisi ve yandaşları vatandaşı soyuyor, vatandaş gidip oyları onlara veriyor.
Enflasyon yüzde yüzellilere varıyor ve soğan otuz liraları buluyor, soğan alamayan vatandaş gidip buna yol açanlara oy veriyor.
Ülkenin kaynakları doğrudan gasp edilip ‘iktidar’ın bizzat kendi ailesine geçiriliyor, giden paraları alıp size vereceğim deniyor, vatandaş gerek yok ben onlara oy vereceğim diyebiliyor.
Vatandaşın adliyeye karakola işi düşüyor, göz göre göre hakkı yeniyor, birileri çıkıp bu tür haksızlıklara uğramayacaksın diyor, vatandaş gidip hakkını yiyenlerin takımına oy veriyor.
Askerin elinden silah sanayii alınıp ailenin tekeline veriliyor, vatandaş millî silah yapıyoruz diye gidip bu dolandırıcılara oy veriyor.
Eve et alamayan vatandaşa hiç değilse kurban bayramında sana kurbanlık parası vereceğim deniyor, istemem ben aç kalır oyumu beni soyanlara vereceğim diyor.
Köylere okul açacağım, öğretmen, veteriner, ziraat mühendisi gönderceğim deniyor, vatandaş bize imam yeter diye oy veremekten kaçınıyor.
Saymakla bitmez.
Bu halk mazoşist midir nedir diye sorulacak olsa, hemen halkı küçümseme suçlamasıyla karşılaşılıyor.
Madalyonun bir de öteki yüzü var; kendinden menkul kanaat önderleri ve sözde aydınlar.
Bunlar da bir ‘önderlik’ tutturmuş gidiyorlar.
Adamlar iki yıl çalışıp, önümüzdeki beş yılda uygulayacakları konuları plan ve programa bağlıyıp, altı sisayal partinin bu konuda uzlaşma ve sözleşme metnini ortaya koyuyorlar, bizim yarı-aydınımız bunları destekleyen görünmez güçler var diye vaveyla koparıyorlar.
Peki ama şimdi ‘mal bozuk malmüdürü neylesin?’ diye bir uzsözümüzü ne için söylemişler diye sormak gerekmez mi?
Ama biliyorum; burnundan kıl aldırmayan bu aklıevveller ‘mal da sensin bozuk olan da sen’ diyeceklerdir.
Ben de çaresiz, yine eski deyimle ‘müstehakkını gör’ demekten başka ne yapabilirim?
Ne söylesem boş.
Yine de geniş halk kitlelerinin ‘kandırılmış’ olabilecekerini söyleyeceğim.
Kandıranlar ise ‘iktidar bloku’ kadar ya da en az onlar kadar bu keninden menkul ‘kanaat önderleri’ ve yarı aydınlardır diyeceğim.
İster doktoralı isterse on yerden doktoralı ve sekiz dil bilen olsunlar bu milletin ayağına dolananlar bunlardır.
Ama yine bir punduna getirip ‘iktidar’a yamanacak olanlar da bunlardır.
Hiçbir ‘çıkış yolu’ da mı yok denilecek olursa; niceliksel birikimin bir gün niteliğe dönüşeceğini bekleyeceğiz diyeceğim.