Biliyorsunuz ‘çekilmek’ Türkçe’de ‘tartılmak’ anlamına da geliyor.
Adını anmama gerek yok, ama M.İ. diyelim, cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiğini açıkladı.
Çekildi ama kaç gram geleceğini 14 Mayıs gecesi öğreneceğiz.
Şu olur bu olur, pek önemli değil, ama göreceğiz.
Ancak çekilirken “kaybedecek olurlarlarsa bahane bulmasınlar diye çekiliyorum” diyor.
İnsan bu açıklama karşısında, artık hangi sıfatı kullanacaksa onu kullanıp, ‘Bre bari şerefinle çekilseydin, onurunla çekilseydin’ demez mi?
Sende eksik olan bu meziyetmiş demiyecek midir?
O kuş beyninle, ‘muhalefet’ yani ‘Halk İttifakı’nın kaybedeceğini iddia ediyorsun.
Oysa sen çekilsen de çekilmesen de ‘Halk İttifakı’nın kazandığını artık dünya alem biliyor.
İşte sen bunu göremeyecek kadar ‘beyinsiz’mişsin.
Ancak ‘siyaset’ bu, belki de sen başka ‘siyasî dolap’ları biliyorsundur.
Kaldı ki, ‘siyaset’, onlarca kez yazdım ‘politika’dan çok farklı bir şey olup, Türkçesiyle ‘dolap çevirmek’ten başka bir şey değildir.
Ağız alışkanlığıyla ‘siyaset’ diyoruz ve sen bu iş içinde pişmiş olabilirsin.
Ne var ki, ‘politik’ olarak senin Türkiye’ye önerdiğin bir tek cümlene rastlamadık.
Sözde bir ‘üçüncü yol’ öneriyormuşsun.
Horasan’da halı dokunduğunu duymuş ama enine mi boyuna mı olduğunu bilmiyor derler adama.
Üçüncü yol, anımsatalım İngiltere’de Tony Blair’lerin, Fransa’da Lionel Jospin’lerin önerdiği, bizde de Bülent Ecevit’in ‘Pazar Ekonomisi’ diye dillendirdiği ve ‘Neo-liberalizm’e açılan bir ‘üçüncü yol’ idi.
Öyle senin anladığın, daha doğrusu anlayamadığın ve anlayamayacağın ‘ne sağ ne sol’ demek değildir.
Öyle, kahvehane kültürüyle ‘Ne Cumhur ittifakı ve ne de Millet İttifakı’ gevezeliğine indirgenmeyecek bir ‘anlayış’tır.
Oysa Türkiye’nin önündeki ‘temel sorun’, siyasî değil ama ‘politik’ bir sorundur.
Bir ‘rejim’ sorunudur.
Bir ‘hukuk’ sorundur.
Bir ‘demokrasi’ sorunudur.
Bir ‘Devlet tipi’ sorunudur.
Çok daha açık bir biçimde söylenecek olursa, gelişigüzel dillendirilen ama özde ‘Devlet’in var ya da yok oluş sorunu, tek sözcükle ‘beka’ sorundur.
Oysa, sen gerektiğinde ‘Cumhur ittifakı’ ile de kol kola girebileceğini, o küçük beyninle bunun bir ‘demokratik hak’ olduğunu düşünebilecek kadar cahil biri imişsin.
Eğer bu ‘temel ayırım’ı yapabilecek olsaydın, taa başından Halk İttifakı ile bir uzlaşı yolu arar ya da en azından Cumhur İttifakı’na karşı ‘tam cephe’ alabilirdin.
Ama sen ‘ne o ne o’ diyecek kadar basit, sıradan ve aptalca bir tutum takındın.
Şimdi çekiliyormuşsun.
Çekilsen ne olur çekilmesen ne yazar?
Bu yazıyı bitirirken, sözde her iki ittifaka karşı olduğunu söyleyip üçüncü, dördüncü, beşinci yol arayanlara bir sözümüz olsun:
Sizlerin de birer ‘beşinci kol’ olma dışında bir yeriniz yok.
Bu saatten sonra çekilseniz de çekilmeseniz de ‘politik’ olarak zerre ağırlığınız olmayacaktır.
Öyleyse ‘Siyasî’ olarak ne kaparsanız kârdır diyerek, yola devam edebilirsiniz.
Size değil ama peşinize taktığınız kesimlere yazık oluyor diyeceğim.
Gençliği heder ediyor, halkın gücünü kemiriyorsunuz, o kadar.
Sizler kendi yerinin ne olduğunu bilmeyenlerdensiniz, biliyor musunuz?
Ey aymaz topluluğu, 14 Mayıs seçimi bir ‘demokratik seçim’ değil, ‘Evet mi hayır mı? denilecek olan bir Halkoylamasıdır.
Üçüncü mü, dördüncü mü yol diyen ‘şaşkın ördek’likten bir kurtulabilseniz…
Altınızda sürekli olarak ya ‘Fetö’ ya da ‘PKK’ yumurtası görmekten bir kurtulabilseniz…