BİREY, TOPLUM VE SİYASİ PARTİLER NASIL DÜŞÜNÜR; NASIL DÜŞÜNMELİDİR?
Bir karar vermeden önce çelişkin parçaları teker teker irdeleyip çözümleyerek bir düşünce doğrultusu bulmaya çalışırız. Fakat karara varmış olmanız tutarlı gelen bir söyleme ulaştığınız anlamına gelir.
Siyasi partilerde de insanlara belirli bir konuda sesli düşünerek bir sorunu irdeler. Parti geçmişinden gelen çizgisini, mevcut koşullarda ortaya çıkan özgün sorunu çözerek ilerletmeye çalışır.
Siyasi parti de tıpkı birey gibi farklı düşünceleri elekten geçirir. Ve söylem birliği sağlanır. Bu birliktelik “demokratik merkeziyetçilik ”tir.
Bir siyasi parti için en karmaşık durum bir karara varılamamış ve söylem birliği oluşturamamasıdır
Söylem birliğinin oluşmadığı yerde eylem de olmaz. Bu durumda partinin başkanı(lider) kolektif kafa karışıklığının çaresiz sözcüsü olarak boy gösterir. TBMM’de partilerde yaşanan gelgitler bunun sonucundadır.
EY GAFİL!
Bir araştırmaya göre “gençlerimiz bazı futbolculara, şarkıcılara, televizyonculara, dizi film karakterlerine güveniyor” larmış. Daha da kötüsü, bunların ana babaları da aynı durumdalarmış…
Bu tıkanıklığın sözde aydınlarımızın(*) tarihsel şaşkınlıklarından, yanılgılarından hatta insanlığa ihanetlerinden değilse nedendir dersiniz?
“ Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan” olan bu halkın vebali günahı kimindir?
Dünya halâ senin kıt kanaat okuduğun, bildiğin ve sandığın gibi sanıyorsan yanılırsın!
Eğer sen ömrünün çoğunu bir öfke ve intikama kaptırmışsan!
Eğer sen tüm aklını, öfkeni ve intikamını varlığın olan ülkene ve Cumhuriyet’e yöneltmişsen!
Eğer sen halkını, ulusunu, geleceğini sürekli horlayarak körletmiş, eksiltmiş, incitmişsen!
Eğer sen dinini inancını emperyalist merkezlerin ajanlarına, haramilere terk etmişsen!
Eğer sen o BATI dediğin şeyi halâ bir zamanların devrimci demokratik Batı’sı sanıyorsan!
Eğer sen aklını ve iradeni topyekûn BATI’cılara, NATO’culara teslim etmişsen!
Eğer sen içindekini, elindekini, önündekini, yanındakini görmeyip illa da iktidar olacağım, kalacağım diye kişisel hırslarını yıkılıp gidecek olan Atlantik ötesine bağlamışsan!
Eğer sen cebini delik deşik, dinini imanını tarumar ettirmişsen!
Son şansın: siyasi olarak artık neredeyse dünyanın merkezi haline gelmiş Ortadoğu’da ve Türkiye’desin!
Ve bir büyük Rönesans’ın eşiğindesin!
Eğer, dıştan görüldüğün gibi aklın vicdanın da çöktüyse aslında tedavi edilmen falan da gerekmiyor!
Aferin sana!
(BU BİR DERLEMEDİR)
Kafanızı yormayın- Yavuz Alogan
Gafil Gezme Şaşkın!-Ekrem Kahraman
(*)Aydının Özelliği :Aydının kısa erimde en önemli görevlerinden biri yetkin bilinçlerin oluşturulması için eğitici rolü oynamak ve bunun için hem doğru kaynaklara hem geniş kitlelere ulaşmaya çalışmaktır. Aydın olmak bilgili olmayı gerektirdiği kadar bilgiyi insanlık adına kullanabilme gücünü ve ahlakını da gerektirir. Aydın insan geleceğe bakan, gelecekle alışverişi olan, bir bakıma gelecekte yaşayan, geleceğin insanına, tanımadığı ve tanıyamayacağı yarınki insana bugünün ışığını götürendir .(Afşar TİMUÇİN’in İnsan: Geleceği Olan Tek Varlık yazısı )
Bir yanıt yazın