YENİ M-HA-PE

            Alpaslan Türkeş’in MHP’sinden söz edecek değilim.

            O artık tarihte yeralacağı yere doğru koşar adım gitmektedir.

            Burada Yeni M-HA-PE’den sözedeceğim.

            Bugün Türkiye’de iki ana KAMP ya da daha doğru bir deyimle iki ana PAKT olduğu artık ayen beyan ortaya çıkmış bulunmaktadır.

            Biri, benim Halk İttifakı dediğim Millet İttifakı ya da PAKT’ı, diğeri ise Muharrem Hareket Paktı’nın kısaltılmışı olan M-HA-P ya da Muharrem Hüda Paktı’nın kısaltılmışı olan  M-HA-P’dir.

            Durum böyle iken, tanıdığım tanımadığım kimi sözde ‘Milliyetçi’, ‘Ulusalcı’, ‘Devletçi’, ‘Halkçı’, ‘Laik’ ya da ‘Cumhuriyetçi’ kesim ve kalemler durmaksızın Halk İttifakı’nın aleyhine propaganda yapmaktalar.

            Bu kesim ya da kalemler çok şey biliyor olabilirler ama o bildiklerini doğru bir ‘strateji’ bağlamına oturtamamaktadırlar.

            Yani bunlar,  sosyolojik, psikolojik, antroplojik ya da her ne tür sonu ‘lojik’ ile bitse de gerçekte hiç de ‘lojik’ olmayan bir tutum sergilemektedirler.

            Oysa ‘Strateji’ özünde askerî bir terim olarak, belli bir hedefe ulaşmak için biribirleriyle eşgüdümlü (koordiné) plan, program ve hazırlıklar demektir.

            Bugün sözde yeni M-HA-PA  yani kısaca Muharrem PAKT’ın karşısında olduğunu söyleyen ve bu yolda mücadele ettiklerini ileri sürenler arasında, zerre kadar bir eşgüdüm olduğu söylenebilir mi?

            Burada tek tek saymaya gerek yok ama yüzlerce gazete ve binlerce sosyal medya kanalının herbirinden ayrı bir ses çıkmakta değil midir?

            Stratejiden sonra ‘taktik’e gelinecek olursa; statejisi olmayan bir hareketin ‘taktik’i ne olabilir diye sorulacak olursa; eğer sözkonusu olan bir ‘genel seçim’de oy kullanmak ise, doğal olarak karşı kampın kazanmamasına yol açacak olan bir tercihte bulunmak demektir.

            Oysa, bu kesimler sözde karşı olduklarını söyledikleri MUHARREM PAKT’ının kazanmasına yardımcı olmaktadırlar.

            Yani starejilerinin tutarsız olmasının sonucu olarak taktikleri de yanlışa yol açacaktır.

Askerî bir deyimle sonuç ‘bozgun’ olacaktır.

Çünkü herşeye karşın bu ‘bozgun’un Halk İttifakı cephesinde olmayacağı gün gibi ortadadır.

Bunlar kendi bozgunlarını yaşayacaklardır.

O nedenle, bugünden bu kesimleri ‘bozguncu’ diye nitelemekte hiç bir sakınca görmemekteyim.

En iyisi ve en akıllısına değin bunların tümü ‘bozguncu’durlar.

Türkçe’de ‘ha kel Hasan ha Hasan kel’ diye bir sözümüz var ya; işte bu sözde muhalif ‘Milliyetçi’, ‘Ulusalcı’, ‘Devletçi’, ‘Halkçı’, ‘Laik’ ya da ‘Cumhuriyetçi’ kesimler, özde Muharrem Paktı’nın payandası gibidirler.

Öte yandan, kendi payıma, Halk İttifakı’nın görünür iktidarında onun şakşakçısı olmayacağımı bugünden ilan edebilirim.

Benim için ve bugün için, yine o tanıdık uzsözle ‘temel çelişki’ Muharrem Paktı ile Halk İttifakı arasındadır.

Yani öncelik Muharrem Paktı’nın halledilmesinden geçmektedir.

Ancak ondan sonra yeni iktidarın varsa yanlışlarına engel olunacak ve yine varsa önerilerimiz onlara dikkat çekilecektir.

Demek ki, hiçbir hareketin körükörüne yandaşı ya da şakşakçısı olmak gibi bir durum sözkonusu değildir.

Kaldı ki, içtenlikle savunduğumuz ‘düşünce özgürlüğü’ anlayışına ters düşecek bir tutum almamız da sözkonusu değildir ve kesinlikle olmayacaktır.

Böyle bir tutum kendisiyle çelişmek ve hatta kendini yadsımak anlamına gelecektir.

Oysa, yukarıdan buyana sıraladığımız sözde ‘Milliyetçi’, ‘Ulusalcı’, ‘Devletçi’, ‘Halkçı’, ‘Laik’ ya da ‘Cumhuriyetçi’ kesimlerin Halk İttifakı’nın iktidarında en azından ‘yanılmışız’ diyeceklerini bekleyebiliriz.

Yarın ‘yanılmışız’ demek yerine bugünden yanılma tuzağına düşmemek daha yerinde bir tutum olmayacak mıdır?

Öyle değil mi, hey gidi Muharrem Paktı’nın gizli savaşçıları?

            Alpaslan Türkeş’in MHP’sinden söz edecek değilim. - hands secim ittifaki alliance anlasma

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir