Bir kaç genç Ramazan ayında yaşlı birinin, kuytu bir köşede gizliden yemek yediğini görürler.
Alay yollu ve küçümseyerek;
-Hayırdır bey amca oruçlu değil misin?
Yaşlı adam:
–Elbette ki oruçluyum. Yalnızca su içip, yemek yiyorum o kadar!.
Gençler alaylı bir gülümseme ile;
-Gerçekten mi? Derler.
Yaşlı adam:
-Elbette gerçekten, ne sandınız? İnanın yalan söylemiyorum.
Ve devam etmiş sırasıyla:
-Kimseyi küçümsemiyorum,
-Kimsenin fiziki yapısıyla alay etmiyorum,
–Kimseye karşı ağzımdan kötü laf, küfür çıkmıyor,
-İsraf etmiyorum,
–Kimsenin malına, canına, namusuna kötü gözle bakmıyorum,
-Kimsenin mahremini, saklısını, gizlisinin araştırmıyorum,
–Dedikodu, gıybet yapmıyorum,
-Kimsenin malına göz dikmiyorum,
–Haram nedir hiç bilmiyorum,
-Asla kul hakkı yemiyorum,
-Komşularımla iyi geçiniyorum,
-Kimsesize, çaresize olabildiğince yararlı oluyorum,
–Canlılara ve sokak hayvanlarına merhametli davranıyorum,
-Gelin görün ki, bir hastalıktan dolayı mideme söz geçirip oruç tutturamıyorum.
İşte böyle değerli gençler.
Şimdi bırakalım beni de, “Siz nasılsınız, sizler oruç tutuyor musunuz?
Gençler mahcup bir tavır ve utanarak, başlarını öne eğip;
-Maalesef!
–Ne yazık ki oruçlu değiliz. Sadece yemiyor ve içmiyoruz!..
Benden bu kadar!.
Sizler nasılsınız?
İnsan bazen kendini okumalı, gerektiğinde yargılamalı ve özeleştiri yapmalı!..
Ben kimim diye!
Sahi bizler kimiz ve neyiz? Olgun insan olabildik mi?
Esen kalınız. Nazım PEKER