23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramının Önemi ve Ulusal İradenin TBMM’sinde Temsiliyeti Nasıl Sağlanmalı
Bugün 103’üncü yıl dönümü kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bayram olmanın ötesinde; toplumun bütünlüklü yönetim ve yaşam biçimini belirleyen temel bir felsefi yaklaşım sunmaktadır. Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından usul egemenlik anlayışı ve düşüncesinin yaygın olarak genişletilmesi için 1927 yılında çocuklara armağan edildi.
Bugün coşku ile kutladığımız 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramını, ülkemizin sağlıklı gelişimi, hak ettiği nitelikli yaşam düzeyine erişmesi için önemini, gerekliliğini, çok üzülerek belirtmeliyim ki hale tam olarak anlamayan çok sayıda insanımız var. Çocukluğumuzda eli öpülesi öğretmenlerimiz, 23 Nisan’ı en üst düzeyde, köylerde birçok etkinliğe bizleri doğrudan katarak yaşattılar. Ancak egemenliğin, bağımsızlığın önemini yazık ki kavrayamadık. Bunun birçok nedeni olabilir, başta tarihsel köklerimizden gelen eğitimin halen tüm inşalarımıza kazandırılmamış olması, var eğitimin de netliğinin bütünü kavramadan uzak olmasıdır. Diğer bir neden de yurttaşların zihinlerinde öncelik demokrasi bilinci ve farkındalıktan çok yaşamını sürdürecek aş-iş ekseninden olması gibi geliyor bana.
Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri’nce işgaline karşı toplumsal direniş göstermek ve egemenliğin milletin iradesi tarafından kullanılması için Mustafa Kemal Atatürk tarafından önerilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 23 Nisan 1920 yılında toplanması ile yepyeni bir dönem başlamıştır. Anlamı, Padişah yerine toplumun kendi iradesini doğrudan doğruya temsilcileri yolu ile belirlediği, bu temsilciler üzerinden yönetmeye başladığının bütün dünyaya duyurmasıdır. İlk defa doğrudan milletin egemenliğine dayalı, asli görevi yürütmeyi denetlemek, yasama erkini kullanmak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal devlet organı olmasının önü açılmış oldu. “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi temelde, her reşit insanın kendi iradesini vekilleri üzerinden toplumsal sözleşmenin oluşturulmasına, yönetim erkinin oluşumuna katkıda bulunmak üzere doğrudan seçimine dayanmaktadır. Böylece birey, geçici süreliğine (4 yıllığına milletvekilliği seçimi) bir vekile belirli konularda yasa yapmak, ülkenin kimler tarafından nasıl yönetilmesi gerektiği gibi konularda yetki vermektedir. TBMM’nin kurulmasıyla milletin temsilcileri yolu ile toplumun her konudaki sorun ve ihtiyaçlarına dayalı toplumsal sözleşmeler yapılması yolu seçilmiştir. Bizim seçtiğimiz ancak irademizin tümünü devretmediğimiz vekillerin çok tartışmalı konularda siyasi liderlere değil, doğrudan temsil ettikleri halka bilgi verme, görüş alma ya da referandum yolu ile danışması, demokrasinin temel ölçütlerindendir.
O dönemin zorlu koşullarında TBMM’nin varoluşunun temel dayanağını oluşturan irade, Cumhuriyetin kuruluşunun önemini, erdemini anlamıştı. TBMM’nin kurulması ile ülkenin bütün düşünsel renklerinin temsil edilmesinin anlamı olan egemenliğin “kayıtsız şartsız” millete ait olduğunun önemini gelecek kuşaklara anlatmak için 23 Nisan günü çocuklara armağan edilerek geleceğin büyüklerine egemenliğin önemi kavratılmaya çalışıldı/çalışılmaktadır. Cumhuriyetin gerekliliğine dair önemi, o dönemin tarihi koşulları içinde büyük bir coşku ile anlattılar. Hepimize ilkokul yıllarında ülke/ vatan sevgisi ile yurttaşlık bilgisi aşılanmaya çalışılırdı. Her birimiz yurttaşlık bilgisi dersi çerçevesinde ülkemizin nasıl zorlu bir kurtuluş savaşı verdiğini, sonrasında bireyin kendi iradesine bağlı yönetimi şekli ve yönetim denetimine nasıl katıldığını bizlere derslerde anlattılar, ne yazık ki bizler tam olarak anlayamadık. Şimdi daha iyi anlıyoruz ki Atatürk TBMM’nin açılışının tarihi önemini gelecek kuşaklara iyi anlatmak için bugünü ile önemini “çocuklara armağan etmiştir”.
Ulusal egemenlik aynı zamanda çocukların belleğinde, yaşamında özgür birer insan olarak kendisini gerçekleştirmesi bilinci kazandırmayı amaçlıyor. Yurttaş olma bilgi ile bilinci, demokratik çoğulculuk bilinci, kendi yönetimini kendisi belirlemesi özgürlüğü sunmaktadır.
TBMM Vekil Seçiminin Anlamı Nedir?
14 Mayıs’ta TBMM milletvekili ile Cumhurbaşkanı seçimleri yapılacaktır. Bir yurttaş olarak beni TBMM’de temsil edecek bir vekile oy vermem yasal zorunluluk. Teorik olarak benim oy vereceğim vekilleri, doğrudan vekil olmak isteyen adaylar arasından belirleyip temsilci olarak seçmem gerekiyor. Ancak mevcut durumda siyasi parti yöneticilerinin genel merkezlerinde, hangi ölçülere, yönteme göre olduğu da bildirilmeyen şekilde belirlenen vekile oy kullanmam istenmektedir. Siyasi partilerin vekil adaylarının çoğu il ya da bölge halkı tarafından adı sanı hiç duyulmamış kişiler de olabilmektedir. Bunun anlamı biz yurttaşlar olarak vekillerimizi değil, siyasi partinin belirlediği adayları seçmek zorundayız. Diğer bir ifade ile biz vekillere değil siyasi partiye oy vermek durumunda bırakılmaktayız. Ancak TBMM’nin kuruluş amacı ve misyonu, bireyin seçtiği vekilleri üzerinden yasama organında temsil edilmesidir.
Beklenen Ne Olmalı?
Birey olarak sorumluluklar ve sınırlarının farkında olma bilincinin yanı sıra toplumsal sözleşmeyle egemenlik bilincine de sahip vekillerin doğrudan tarafımdan seçilmesi. Siyasi partiler adayları belirleyecek ise siyasi parti üyelerinin doğrudan ön seçimle belirlediği adaylar listelerde yer almalıdır. Siyasi partilerin önemsediği belirli bir entelektüel birikimi olan elitler için büyük kentlerde belirli bir kontenjan önerilebilir. Yine de dışarıdan önerilecek adayın partinin temel görüşlerini biliyor ya da kabul ediyor olması beklenir.
Ayrıca siyasi partilerin toplumdan oy isterken, ülkenin yararına olanı, yapmak istediklerini nasıl gerçekleştirecekleri plan ve programlarını açıklaması gerekir. Siyasi partilerin ürettikleri düşünce, görüş ileriye yönelik projeksiyonlarla toplumu düşünmeye yöneltmesi beklenir. Ancak kamuoyuna verilen görüntülerde, iktidara gelmenin koşullarına uygun söylemlerin öne çıkarıldığı görülmektedir. Bu söylemlerde, çoğu zaman, hiç de hoş olmayan ifadeler içermesi bakımından insanları siyaset gibi, topluma hizmet gibi ulvi anlayıştan soğutur duruma getirmektedir. Toplum her şeyden önce doğru söyleyen, haksızlıklara teşebbüs etmeyen, hakkaniyetli, adalet sahibi erdemli insanları öncelikle vekil seçmek ister.
Milletin Vekillerinde Aranması Gereken Temel Özellikler
Siyasi parti üyesi olmayan bizler içinde adayların eğitimli, genel kültürü, bilgi birikimi sorun çözümüne katkı sunacak düşüncesi ile derinliği olması (tarih, coğrafya, uygarlık kültürü, ekonomi, sosyoloji, hukuk), toplumsal konulara, sorunlara bakış açısı, duyarlılığı (sivil toplum ve demokratik örgütlerde görev ve sorumluluk üstlenmiş olmak), tutumu (belirli konulardaki duruşu ve kararlılığı olması, örneğin çevre konusundaki hassasiyetlere karşı tutumu ve direnci nedir? eğitim ve bilim politikaları var mı?) ve etik değerleri (yanlışlara ve haksızlıklara karşı kendi siyasi partisine bile eleştiri getirebilme durumu) önemli ol(malıdır)acaktır.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin içselleştirilmiş olması, yasa, yönetmelik bilgisi, kültür ve entelektüel birikimini toplum yararına kullanma pratiği olan, toplumsal hizmete katkı sunabilecek şekilde konuları araştıracak, analitik çözüm sunabilecek çalışkan adaylar olmalı. Bu adaylar popüler kişiler ya da değişik görüş ve kanaatler içinde sevilen-sayılan kişiler, geçmişteki önemli şahsiyetlerin eş / çocukları da olabilir. Ancak popüler, sevilen, nüfuslu kişilerin yakını olmak yasama organında vekil olacağı anlamına gelmemeli. Seçilecek temsilcilerde şan, şöhret, ayrıcalıklı vekil emekliliği, diğer ayrıcalıklar gibi toplumda hiç de karşılığı olmayan durumlar yerine bilgi, görgü, temsiliyet gibi liyakate dayalı seçiciliğe gidilmesi şart. Ayrıca belirli sayıda kişinin belirlediği vekil seçimlerinin siyasi parti barajı olmadan, eşit koşullarda, herkesin kendini rahatlıkla anlatabildiği, oy isteyebildiği bir ortamda yapılması önemli.
Vekil adaylarının Anayasanın belirli maddelerine eleştirisi olabilir, ancak anayasanın daha demokratik bir yapıya kavuşması konusunda görüş ve fikirlerinin olması, kendisini seçenlere karşı hesap verebilir, şeffaf olması toplumsal temsiliyet anlamında çok daha önemli. Ayrıca adayın geçmişinde kesinlikle yüz kızartıcı suçların olmaması gerektiğini, yani şaibeli işlere karışmış, ihalede fesatlık yapmış, ırkçılık, ayrımcılık yapmışların toplumun en üst yasama organı olan parlamentoda yerinin olmaması gerektiğini düşünürüm.
Sonuç olarak; önümüze altın tepside sunulan “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” anlayışının sonucunda, 23 Nisan 1920 tarihinde kurulan TBMM’nin sağlıklı ve toplumsal sözleşmeye uygun olarak işlevini yapabilmesi için reşit bireyler olarak bilinçli bir şekilde yetkin/nitelikli temsilcilerimizi seçerek önemsediğimiz yurttaşlar devletinin bir bireyi olabiliriz.
Hepimizin iradesini temsil edildiği, üstünlerin ve ayrıcalıkların olmadığı, herkesin yaslar karşısında eşit temsil edildiği bir mecliste yasamanın çıkardığı ve güçler ayrılığına dayalı irade benim 23 Nisan 1920 ulusal egemenlik gününden çıkardığım anlamdır.
Güzelim geleceğimiz olan çocuklarımızın 23 Nisan gününü candan kutlarım.