SİYASİ ŞEYHLER, HALKI SİYASİ MÜRİD HALİNE GETİRDİLER VE BÖLDÜLER!

Halk Bugün Siyasi Olarak Mürid  Ya da Taraftar Gibi Bölünmüştür! 
Halkı Siyasi Bir Sürü ve Hasta Haline Getirdiler!

Türk Milleti, 12 Mart 1971 Amerikancı askeri darbesinden sonra, hakim sınıflar ve arkasındaki emperyal güçlerce, siyasi olarak ve bilerek, uzun süreli bir plan çerçevesinde adım adım bölünmüş ve bir daha kendini toparlayamamıştır. 

Sistem kullanılarak, bu amaçla hakim sınıflarca toplumsal yapılar üzerinde açık ve kapalı baskı ve tahakküm kurulmuştur.

Millet o günden bugüne kadar gelinen süreç boyunca: düşünen ve sorgulayan değil, taraftar ve mürid yapılmıştır. 
Kışkırtmalara kapılmıştır. 
Bunun sonucunda milletin fertleri yakın tarihte bir birlerinin kanını bile akıtmıştır. 

Türkiye’de uzun süredir toplum grupları üzerindeki yapılan siyasi manüplasyonlarla değişen ve geriye giden toplum, davranışlarda: hafıza kullanmada, öğrenmede, dinlemede, anlama, gözlem yapma, nezaket, ikna, akıl ve bilimde bir terk etme yaşamaktadır. 

Bireyler bu süreç içinde, eğitim seviyesininde kalitesizleştirimesi ve laik eğitim sisteminden çıkılmasıyla birlikte büyük çoğunlukla siyasi, sosyal ve kültürel olarak çürütülmüştür.

Bu durum ‘sağ ve sol’ seçmen içinde farketmemektedir ve aynıdır! 

Medyada, özellikle sosyal medyada yazılanlar, söylemler, fikirler, küfürler, hakaretler, davranışlar ve tepkiler bunu çok iyi özetlemektedir.

Bu diğer milletlerin tarihinde de görüldüğü gibi,  bir milletin yok olmasına veya yanlış değişime  gidişinin bir çeşit adımıdır ve kısacası bu bir millet erezyonudur. 

Türkiye’nin bugün yer aldığı coğrafyada, bu gibi çürümelerin sonucunda meydana gelen tarihsel  olaylardan da bilinmektedirki, bu coğrafya tarihte milletler ve devletlerdeki bu tip aymazlıklardan, cahillikten ve çürümeden dolayı milletler ve devletler mezarlığı ile dolmuştur.

Bu gidişin sonucu Milli birlik, kimlik, beka açısından  hiçte hayra alamet değildir.

Örneğin; Türkiye’de AKP’yi eleştirdiğinizde, AKP’liler eleştirenlere otomatiğe bağlanmış gibi bir şekilde: hain, FETÖ’cü, terörist, PKK’lı vs demekte, CHP’yi eleştirdiğinizde ise, RTE’ci, yalaka, hain, dinci vs denilmekte ya da eleştirenlere her iki taraf tarafından sistemli ya da bireysel olarak ağır hakaretler yapılmaktadır. 

Bu durum diğer partiler ve taraftarları içinde geçerlidir. İnsanlar bıktırılmaktadır. Bıktırılmak ve teslim alınmak istenmektedir.

Bireylere karşı sanki ve illa bu taraflardan birisi olmak zorunluymuş gibi davranılmaktadır.

Bu görünen durum, ister kabul edilsin yada edilmesin, Türkiye ‘de milletin taraftarlığa ve yanlış bir biçimde cepheciliğe bölünmüş ve saf tutmuş olan son halidir. Ve ürperticidir. Mide bulandırıcıdır.

Bu gibi yanlış bir biçimde saf tutmalar birden bire tabii ki, olmamıştır. 

Olmadı da zaten.

Bu olumsuz durumun siyasi sosyolojisi, emperyalistler ve işbirlikçilerin yıllarca süren sinsi cabaları sonucunda tabiki bilerek oluşturuldu.

Bu süreç sonucunda, Türkiye’de ki emperyalist destekli hakim güçler, seçmeni bilerek keskince saflaştırdı, kavramlarla ve sloganlarla güdümlü hale getirdi, kafalarını yıkadı, teklik isteyen düşünceye bağımlı hale getirdi, büyük oranda toplumdaki bireysel özgürlükleri terk ettirdi ve  bireyler bu şekilde istenildiği ölçüde sürü psikolojisine sokuldu. 

Bireyler ve toplum grupları olarak bı süreçte İstenildiği  gibi kullanılır hale getirildi ve istendiği gibi yönlendirildi. 

Ve böylelikle hakim sınıflar ve arkasındaki emperyal güçler TC’de istediği iktidarı istediği gibi iktidara getirdi. 

Mesela BOP Eş Başkanı olan RTE’nin ABD tarafından Türkiye’de iktidara getiriliş süreci bunun günümüzdeki en iyi örneğidir. İktidardan alaşağı ediliş sürecide tabiki aynı şekilde olacaktır.

Örneğin, içinden geçtiğimiz bu günlerde ABD ve işbirlikçi güçlerin,  bu günlerde kendi çıkarları için, Türkiye’de kendilerine bağlı yeni bir iktidar alternatifi olması gerektiğini  ve bu amaçla Türk kamuoyunda ve uluslararası alanda kendilerine bağlı muhaliflerin iktidara getirilmesini dillendirilmeleride  bu anlamda hiç tesadüf değildir. 

Onlar için, bu durum ve gündeme sürülen yeni tartışmalar, bu iktidarın son kullanma tarihinin geçtiğini ve Türkiye’de ki siyasi iktidarın değişim zamanının geldiğini işaret etmektedir. 

Toplumsal gruplar şimdi buna doğru ayarlanmaktadır. Gerekirse, bunun için çatıştırılacaktır. 

Son PKK (HDP) ile ilgili tartışmalar ve İBB Başkanı’nın tweeti de bunun bir işaretidir. Tesadüf değildir. Ama bu tweet sanıldığı gibi bir kişinin eğilimi değildir ve hiç de tesadüf değildir. Hepsi iktidarın yeni bir ABD yanlısı iktidarla değişim amacına yöneliktir. Bu iyi okunmalıdır. 

Bilindiği gibi, sağlıklı, kültürel gelişme göstermiş, eğitimli  ve demokrasiyi özümsemiş  bir millette böyle bir yönlendirme ve gelişme olmayacağı ve akıla bile getirilmeyeceği açıktır.

Bu konuda Türk Milleti’nin durumu, bugünkü siyasi, sosyal, eğitim, sağlık, ekonomik, güvenlik kıstasları ile ele alınırsa, gerçekten her açıdan kötüdür. Bu yüzden emperyalizme bağımlı olan  sözde lider kişilerin tweet’li yönlendirmelerini görememektedir.  Etkilenmektedir. Ve bazı toplumsal  gruplar o kadar bu gibi konularda müridleştirilmiştir ki, bu tip tweet’li yönlendirmeleri eleştirenlere cahilce tepkiler göstermektedir. 

Şu anda millet, Türkiye’de bu açıdan öyle bir kıvama getirilmiştir ki, çekişmeye, yıpratmaya, kullanılmaya ve yönlendirmeye açık haldedir.
Bu her olayda her tartışmada ayan beyan olarak yaşanmaktadır. 

Yani Türk Milleti şu anda, bu anlamda hastadır.

Ruh hali ve davranışları genel olarak iyi değildir. Saplantılıdır. Lüzumsuzca bir tepki göstermektedir. 

Bunu iyileştirecek derman mutlaka bulunmalıdır.

Bunun için öncelikle bu hastalıklı durumun düzeltilmesi lazımdır. 

Bu konuda her kesime iş düşmektedir. 

Bu günden itibaren herkes bir birlerine karşı söylemlerine ve davranışlarına dikkat etmelidir.

Gaza gelmemelidir. 

Toplumsal gruplar ve bireyler düşünerek, sorgulayarak, gerekçelendirerek ve talep ederek, sakince ve demokrasi kültürünü geliştirerek hareket etmelidir.
 
Değişik toplumsal gruplar, farklı fikirlere tahammül gösterme kültürünü mutlaka geliştirmelidir.

Hakarete sıfır tölerans göstermelidir.

Siyaset ve umut cambazları ve tüccarlarının her dediğine inanmamalı, dediklerini yapmamalı, kabul etmemeli, sorgulamalı ve yanlışa tepkisini demokrasinin ve hukukun kuralları çerçevesinde göstermelidir. 

Toplumsal gruplar asla pasif olmamalıdır. Düşünce, öneri, meşru eylem ve sonuç üretmelidir.

Siyasette değişimi mutlaka bir yolunu bularak ve yapıcı tartışmalarla  sağlamalıdır. 

Bunun için  önce toplumsal gruplar ne istendiği bilmeli, talep edilecek maddeler sıralamalı, makul olmalı, jeopolitik nedenler, terör ve Türkiye ‘ye karşı yapılan son ABD kuşatmasına karşı da siyasi ve toplumsal arenada  milli birliği bozacak davranış, girişim ve taleplerden sosyal ve siyasi gruplar olarak vaz geçmelidir. 

Bu süreçte toplumsal gruplar mücadeleci olmalı ama mücadeledede yapıcı olmalıdır. 

Toplumsal gruplar, Türkiye gerçekliğini göz önünde bulundurarak makul siyasi talepler ve önerilerle gelmeli, hukuk, Anayasa, demokrasi, ekonomi, güvenlik, asayiş, istihdam, işsizlik, sağlık, eğitim, terörle mücadele vs üzerinde  birlik olunmasının alt yapısının sağlanması için çaba göstermeli ve  gerçekçi olmalıdır. 

Ve  ayrıca da, TC’de ki siyasiler ve medya organları, bu mevcut toplumsal bölünmüşlükten, sert taraftarlık ve karşıtlık durumundan yararlanmayı, çıkar sağlamayı ve reyting yapmayı bırakmalıdır. 

Medya ve siyasiler bundan sonra özellikle toplumları bir birşne karşı kışkırtılmaktan vaz geçmeli ve bu konuda dikkatli ve sorumlu davranmalıdır.

Özellikle önümüzdeki süreçte, toplumda istikrarın sağlanması ve öfkelerinde bireylerce kendiliğinden kontrol altına alınması için, medya programlarında gerçekten bilgi sahibi, toplumu bilimsel ve kullanılabilecek bilgi ile donatabilecek olan insanlara yer vermelidir. Ve bugüne kadar olduğu gibi, hep aynı tür, herşeyi bilen ama esasında hiç bir şey bilmeyen amigolaşmışlara ve her dönemin adamı olanlara  yer vermemelidir. 

Çünkü toplumun bugün her zamankinden çok daha: gerçek, sorunları çözücü, sade, toplumu geliştirici ve kullanılabilir bilgiye ihtiyacı vardır. 

Tabiki  bu gibi öneriler milletin birliği ve insan hakları, özgürlükler ve demokrasinin gelişmesi ve her birbvatandaş için yaşanabilir bir Türkiye yaratmak açısından çoğaltılabilir ve çoğaltılmalıdır da. 

Çünkü bugünkü Türkiye’nin içinde yaşadığı mevcut görüntü resmi istatistiklere ve olaylara baktığımızda hiç ama hiç iyi değildir. 

Ve gerçekten de bu durum milli birlik açısından kaygı vericidir.

Ve açıkça her  anlamda alarm vermektedir.

Türk milleti, bunun için bir an önce, tarihsel referanslarını ve kendi iç ve dış dinamiklerini değerlendirerek, harekete geçirerek, toplumsal gruplar arasında birlikler ve geçişler yaratarak, mutlaka bugünkü gibi hasta bir millet olmaktan bir an önce kendi iradesiyle çıkmalıdır. Kurtulmalıdır.

Buna tarihsel geçmişi, jeopolitik durumu ve kısmende olsa hala var olan ve yurtdışına hala gitmeyen yetişmiş insan kaynakları  imkan vermektedir. Türkiye bu potansiyele bunun için hala sahiptir. 

Yani yapılacak olan bugün yapılmalıdır. Beklenmemelidir.

Bir hastayı iyileştirmek için geç kalınmamalıdır. Yoksa hastalık bütün vücuda iyileşmemek üzere yatılır.

Ama Türkiye hala kaybedilmemiştir.

Türkiye için tedavide umut hala vardır.

Millet hasta olduğunu ve tedaviyi kabul etmelidir.

Karar bu konuda tabii ki, vatandaş ve toplumsal gruplardan oluşan milletindir.

Her zaman olduğu gibi;

Atatürk ile kalın

Cumhuriyetle kalın

Akılla kalın

Bilimle kalın

Hoşçakalın

Sefa Yürükel

Türk Milleti, 12 Mart 1971 Amerikancı askeri darbesinden sonra, hakim sınıflar ve arkasındaki emperyal güçlerce, siyasi olarak ve bilerek, uzun süreli bir plan çerçevesinde adım adım bölünmüş ve bir daha kendini toparlayamamıştır.  - sefa yurukel

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir