Deprem bölgelerinde incelemeler sürüyor.
Özellikle yerle bir olan ve yıkılan binalardaki ihmallerin çok olduğu görülüyor.
Yapı denetimi sisteminin daha kontrollü çalışması gerektiği de bu sayede ortaya çıktı.
Amerikan Beton Enstitüsü (ACI) Afet Sonrası Keşif Komitesi, 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde oluşan yapısal hasarları yerinde incelemek amacıyla bir çalışma grubu oluşturdu.
Türkiye’nin yanı sıra yabancı üniversitelerde de görev yapan yaklaşık 30 akademisyen ve inşaat mühendisi, deprem felaketinden yaklaşık 2 ay sonra bölgeye gitti. Depremin büyük hasar verdiği Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep üzerine yoğunlaşan ekipte, İzmir Ekonomi Üniversitesini temsilen İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Egemen Sönmez yer aldı. Deprem bölgesindeki incelemelerini paylaşan Dr. Sönmez, “Ziyaretteki temel hedefimiz, deprem yönetmeliklerinde değişikliğe sebep olacak yapı davranışlarını tespit etmekti. Bu noktada oldukça faydalı, bizlere derin analiz yapma imkanı sağlayan bir ziyaret oldu.
Bölgede yaptığımız incelemelerde, maalesef birçok yanlış yapılan uygulamalar gördük. Depremi hasarsız veya hafif hasarla atlatabilecek nitelikte tasarım ve malzeme kalitesine sahip birçok bina, uygulamadaki eksiklik ve yanlışlıklar nedeniyle ağır hasar almış. Örneğin; beton iyi yerleştirilmediği için boşluklar oluşmuş. Bu durum, binanın dayanımını azaltmış. Sarsıntı anında kolon demirlerinin burkulmasını önleyen enine donatılar, yeterli sayıda ve sıklıkta kullanılmamış. Birçok bina, birbirine çok yakın inşa edildiği için birbirine vurarak hasara yol açmış” diye konuştu.
Dr. Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zemin kattaki dükkanlarda, bölme duvarlar hiçbir hesaba dayanmadan kaldırılmış veya hiç konmamış. ‘Yumuşak kat’ dediğimiz bu durum; önce alt katın, ardından da tüm binanın çökmesine neden olmuş. Zemin kat kolonlarının arasına, bant pencere oluşturacak şekilde yarım duvar örülmüş. Yani kolonun yanında olması gereken duvarın yarısı, pencere haline getirilmiş. Bu durum, kolonun dayanımını olumsuz etkileyip tüm binanın yıkılmasına veya kullanılamaz hale gelmesine sebep olmuş. Düz bir tavan elde etmek için yapılan ve piyasada ‘asmolen’ olarak adlandırılan döşeme sistemi, yapının beklenen davranışı gösteremeyip daha fazla hasar almasına sebep olmuş. Deprem yönetmeliği, bu tip döşemelerin deprem bölgelerinde kullanılmasına çok sınırlı şartlar altında izin verdiği halde buna uyulmamış. Bunlara ek olarak maalesef kiriş, kolon veya perde duvarların içinden elektrik tesisatı ya da baca borularının geçirildiğini de gördüm. Boru geçirmek için binayı ayakta tutan yapısal elemanların demirleri neden kesilir gerçekten anlamak mümkün değil. Maalesef depremler, acı sonuçlarını düşünmeden yaptığımız bu ihmalleri affetmiyor.”
Türkiye’de özellikle ‘yetkin’ mühendislik konusunda birtakım düzenlemeler yapılması gerektiğini dile getiren Dr. Sönmez, “Bir doktor, nasıl kendi alanında uzmanlaşıp yetkinlik kazanıyorsa, inşaat mühendisleri için de böyle olmalı. İnşaat mühendisleri, belirli bir tecrübeye ulaştıktan sonra uzmanlık sınavlarına alınabilir.
Bu sayede inşaat mühendislerine, belli bir konuda uzmanlaştıklarını kanıtladıktan sonra belli tip projeleri yapma yetkisi verilebilir. Ülkemizde de bu tipte, lisanslandırılmış (yetkin) mühendislik için düzenlemelerin yapılabileceğini düşünüyorum. Bu durum, inşaat mühendisliği mesleğinin geleceği için de oldukça yararlı sonuçlar doğuracaktır. Şantiye şeflerinin sadece tek inşaatta çalışması ve yetkinliklerinin sertifikalandırılması da oldukça yararlı olacaktır. Bunun yanı sıra yapı denetim sisteminin daha kontrollü çalışması da sağlanmalıdır” dedi.