Avrupa uzlaşıyor, dünya uzlaşıyorsa biz neden ayrışıyoruz? İnsanlarımızı neden şucu, bucu , illet, zillet, çamur, çukur, benim başörtülü bacım diye kamplaştırıyoruz?
Efendiler unutmayınız ki bu asil millet, Kurtuluş Savaşı’nı birliği, beraberliği ve dayanışması sayesinde kazandı.
Geçmişte birbirleriyle kıyasıya savaşan, bir birleriyle, birbirlerini tarihten silmek üzere savaşan devletler bile bir araya gelip; Avrupa Birliğini oluşturdular ve birliğin pastasından beraberce faydalanmaktalar.
Dilleri, ırkları, kültürleri ayrı ayrı olan 27 ülke, uzlaşmış, uzlaşma kültürü ile güven ortamı oluşturmuş. Bunun karşılığını da pastadan daha büyük paylar alırken biz, kendi insanımızı neden hoş görmüyor, uzlaştırmıyor, aralarına sevgi tohumları değil de kin ve nefret tohumları ekiyoruz?
Neden, çıkarımız ne?
Koltuk sevdasına mı?
Yazıklar olsun.
Biz neden ayrıştırılmaktayız. Kıvançta, kederde, kaderde bir ve beraber olması gereken bu ülke insanı, neden kamplaştırılmak isteniyor?
İslam, tarağın dişleri gibi bir olun, sıkı olun derken.
Mümin, müminin kardeşi diyen bir dinimiz varken, bizlere uzlaşmayı salık verirken, kusurları örtmede gece gibi olun derken; neden uzlaşmaktan uzak, benden olmayanlar ilettir, zillettir hafifliğindeyiz?
Sn. Erdoğan ve Bahçeli, bütün bu hakaret ve aşağılamalara karşın, bir beş yıl daha yetki istiyorlar.
Demokrasinin gereğidir, istemekte yasal haklarıdır.
Fakat 20 yıldan fazla süredir büyük bir meclis üstünlüğü ve sınırsız yetkilerle donatılan AKP hükümeti, neler yaptı ya da yapamadı?
2018 seçimlerinde, “Siz bu kardeşinize verin yetkiyi. Faizle, enflasyonla, işsizlikle, dövizle nasıl mücadele edilir görün” diyerek yetki istemiş; asil Türk seçmeni de istenen yetkiyi, sıfır sorumlulukla vermişti.
İşsizlik mi azaldı? Hayır.
Sağlık mı düzeldi? Hayır.
Eğitimde çağı mı yakaladık? Hayır.
Alım gücümüz mü arttı? Hayır.
Zenginleştik mi? Hayır.
2023’de dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girecektik, girdik mi? Hayır.
Ülkenin en büyük banknotu 200 TL, bir kg kuşbaşı, bir kg tulum peyniri alamıyor.
Tarım ülkesi Türkiye’de domatesin kg 40 lira, bir patlıcan tanesi 7 lira.
Eti ucuzlatacağız diye 12 yıllık Sırbistan’dan et ithal ettik, (o gün 50 TL/kg idi) şimdi 275 TL kıyma.
450 liraya dolan bir araba deposu şimdi 1.450 liraya doluyor.
Politika faizini; “Faiz sebep, enflasyon netice” gerekçesiyle % 8.5’ye düşürdük. Gel gör ki hiçbir vatandaş, hiçbir bankadan % 22’den aşağıya kredi, borç alamıyor.
Ekonomide de belli bir programları olmadığı için: KKM sistemi denen ucubeye, “Nas ne diyor nass? Nas varken sana bana ne oluyor?” diyenlerin bu sisteme, 2023’de ödeyecekleri FAİZ: 630 milyar TL imiş. (Sn. A. Babacan’ın: 14.03.2023 günkü SZC TV’de ki konuşmasından) Şimdi de bankalara FAİZİ sınırını kaldırın dendi; hani nas ne oldu? Biraz ciddi ve harbi olun beyler.
Diyelim ki Sn. Erdoğan’a bir beş yıl daha verdik. Hangi program ve hangi ekiple bu gidişatı durdurup ülkeyi, düze çıkaracak? Var mı bir programı? 21 yılda yapamadığını beş yılda nasıl yapacak, bu söze neden inanalım?
Ülkede bir güvensizlik ortamı var. Hiç kimse yarınını göremiyor, konuşamıyor. Konuşsa da dinlenmiyor. Gençler yurt dışına kaçma derdinde
Ülkeler uzlaşırken. Siz neden uzlaşmıyorsunuz? Depremde de siyasi parti liderleri ile konuşup, bu afetin üstesinden nasıl gelineceğini karara bağlasaydınız; daha mı kötü olurdu?
Uzlaşma kültürünü, bir ahlak kültürü yapmak zorundayız. Kimse, kimsenin düşmanı değildir.
Nerde birlik orada dirlik, nerde birlik orada bereket, nerde birlik orada güç ve güven. Safları sık tutalım ki, araya şeytan, fitne ve fesatlık girmesin.
Bilmem anlatabildim mi?
Esen kalınız. Nazım PEKER