Milletvekili aday listeleri açıklandı.
Bir küskünler hareketi olur mu olmaz mı bilmiyorum, ama aklıma daha önceki iki ‘liste’ geliyor.
Biri, Anavatan Partisi’nin ilk seçim dönemine ilişkin.
O günlerde Mustafa Taşar diye birini Türkiye’de hiç kimse tanımıyordu.
Turgut Özal’ın henüz partisini tanıtma toplantıları yapılıyor ve onuruna yemekler veriliyordu.
Konya’daki bir yemekte, nasılsa Mustafa Taşar ve Turgut Özal yanyana düşüyorlar.
Mustafa Taşar, Özal’ın iştahını bildiği için lop etleri Özal’a ikram etmek için yoğun çaba harcıyor.
Ve Özal’ın gözüne böylece girdiği söyleniyor.
Ancak o kadarla kalmıyor.
Anavatan Partisi listelerine ‘laf olsun diye’, ‘listler boş kalmasın diye’ konulan onlarca aday, seçim sistemi mi dersiniz, halkın tepkisi mi bilinmez, hiç umulmadık bir biçimde seçiliyorlar ve Meclis’e dolduruluyorlar.
Bunların içinde bir Mustafa Taşar Anavatan Partisi’nin son demlerine değin ayakta kalan vekil oluyor.
Şimdi de, daha sonraki dönemlerde AKP’nin ilk günlerdeki ‘liste’sine bakalım.
AKP de, tıpkı Anavatan Partisi gibi, ilk seçimde beklenmedik bir ‘Milletvekili’ kazandı.
Öyle ki, oyların %34’ünü almasına karşın, Meclis’in %60’tan fazlasını ele geçirmiş oldu.
İşte bu ilk ‘liste’den bugüne kaç kişi kaldı denirse, bir elin parmaklarını geçmez denilebilir.
‘Liste’de olmayıp bugün AKP’nin görünmez kalelerini oluşturanların sayısının ise tahminlerin ötesinde olduğu söylenebilir.
Bunların içinde, taa İstanbul Büyükşehir Başkanlığı’ndan buyana, sadece ‘suç ortaklığı’nda buluşanlar başa güreşmektedirler.
Binali Yıldırım’dan başlamak üzere, onlarca ve belki yüzlerce ‘kale gibi adam’ın en belirgin özellikleri, dolap çevirmede, yasaları dolanmakta veya doğrudan dolandırıcılık yapmakta çok başarılı olmaları geliyor.
Dönüp bir de bugünkü Millet İttifakı listelerine bakmak gerekebilir.
Görüldüğü kadarıyla, CHP listelerinde yetmiş kadar Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Partili ‘aday’ yeralmaktadır.
Bunların otuz kadarı CHP’nin kendi ‘öz gücü’ne dayanılarak seçileceklerdir.
Geriye kalan ‘kırk’ kadarı ise ilgili partinin ‘öz gücü’ne göre seçilebileceklerdir.
Yani bu gruptaki adayların ‘İttifak’a ne kadar destek olacaklarını bugünden kestirmek zor.
Ancak olur da, böylece Millet İttifakı 300’ü aşan ve hatta 350’ye varan sayıda milletvekili çıkaracak olursa, bu ‘talihli’ ya da ‘torbadan çıkan’ milletvekilleri içinden kaçının Türk siyasal yaşamında yıldızları parlayacaktır bilinmez.
Bunların içinden, ileride ‘Devlet adamı’ olacaklar da çıkabilir, ‘Devleti kemiren’ler de…
Bütün bunlara karşın, 14 Mayıs’ta Meclis’i oluşturacak milletvekillerinin bir ‘geçiş dönemi’ adayları olduklarının altını çizmemiz gerekiyor.
Yani bunlar ne ANAP ve ne de AKP’nin ‘tek parti hükûmetleri’ gibi bir hükûmet kurmayacaklardır.
Bir ‘Uzlaşı Hükûmeti’nin bileşenleri olacaklardır.
Dolayısıyla tek tek ‘nitelikleri’ veya ‘niteliksizlikleri’nin çok önemli olmadığı söylenebilir.
Çünkü ‘asıl eleme’ Parlamenter rejime geçildikten sonra yapılacaktır.
Gerek ‘siyasal partiler yasası’, gerek ‘seçim yasası’ ve gerekse demokrasinin olmazsa olmazlarından adaylık için ‘önseçim’ koşulunun getirilmesinden sonra, kimlerin gerçekten Millet’in Vekil’i olup olmayacakları belli olacaktır.
O nedenle, Millet İttifakı’nın ‘liste’lerine kimin girdiği ya da kimlerin giremediğinin, bu aşamada, pek de önemli olmadığı söylenebilir.
Yeter ki, Meclis çoğunluğunu elde edebilsinler.
‘Asıl elek’ bir sonraki seçimde ve gerçekten ‘halkın elinde’ olacaktır.
Yani ‘torbadan çıkma’ dönemi artık sonlanmış olacaktır.
Ve bu seçimin, belki de en önemli özelliği, kuşkusuz yasadışılık ve yolsuzluk iktidarını devirmek kadar, bu olanağı ortaya çıkarıp çıkaramamasından da gelmektedir denilebilir.
Bir yanıt yazın