Devleti yönetenler hayatının her anının hesabını verebilmeli

Bugün, gösteriş içinde yaşayan, VIP salonlardan onlarca, yüzlerce koruma ile geçen, pop starlar gibi yaşayan siyasetçileri, yakınlarını görmeye alışmış genç kuşaklar, bir zamanlar, Ankara’da yolda yürürken sokakta Ecevit, Demirel, Korutürk gibi başbakanlarla, cumhurbaşkanları ile karşılaşılabildiğini anlayamıyorlar. Aşağıdaki anılar belki gençlerin o günleri anlamalarını kolaylaştırır.

Fahrİ Korutürk’ün oğulları

Dönemin cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün iki oğlu vardır Salah ve Osman; Kimse Korutürk’ün çocuklarını sayısını adlarını bilmez, Basında isimleri çıkmazdı onlar ile ilgili iki anı:

Salah, SBF’yi bitirdikten sonra, meslek memuru olmak için Dışişleri Bakanlığı’nın sınavlarına girmişti. Sınav sonucunu bütün aile merakla bekliyordu.

O günlerde bir basın açıklamasını metninin onayını almak için Korutürk’ün odasına gittim. Yanında Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil de vardı. Korutürk, sunduğum yazıyı okurken, telefon çaldı.

Ahizeyi kaldıran Korutürk,

“Sizi arıyorlarmış, Sayın Çağlayangil,” deyip ahizeyi uzattı.

Çağlayangil konuşurken üzgün ve tedirgin bir şekilde renkten renge giriyor, ağzından “Vah vah çok üzüldüm, efendim başka bir hal yolu bulunamaz mı, yeni bir imtihan hakkı tanınamaz mı?” sözleri dökülüyordu. Sonunda, karşısındakinden bir umut işareti almış olacak ki, biraz rahatladı ve telefonu kapattı.

Korutürk’ün meraklı bakışları karşısında durumu açıkladı: “Sayın Cumhurbaşkanım, biraz önce konuştuğum Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı’ydı. Salâh maalesef giriş sınavlarında başarılı olamamış. Ancak zatıâliniz uygun görürlerse, bir formül bulup, bu işi halledecekler.”

Bu sözler üzerine Korutürk’ün cevabı kesin ve sert oldu:

“Sayın Çağlayangil, devleti yönetenler hayatının her anının hesabını verebilmeli, bütün tutum ve davranışlarıyla da vatandaşlara örnek olmalıdırlar. Salâh bir yıl sonraki imtihana daha iyi hazırlansın, üzülmeyin ne yapalım?”

Osman Korutürk Anlatıyor;

Askerden döndükten sonra Dışişleri Bakanlığı’na giren Osman Korutürk, ilk yurt dışı görevi çıkana kadar Köşk’te kalmaktadır. Bakanlıktaki arkadaşlarından biri de Çetiner Karahan’dır. Osman Korutürk NATO Dairesi’nde, Çetiner Karahan Ekonomik İşlerde çalışmaktadır.

Osman Korutürk bir gün arabası bakımda olduğundan, iş çıkışında arkadaşına, “Arabam tamirde, beni atabilir misin?” diye sorar,

Çetiner Karahan “Tabii abi” der. “Sen nerede oturuyorsun?” Osman Korutürk, “Çankaya’da” deyince, “Ayıp ettin, zaten ben de orada oturuyorum” karşılığını verir. Arabaya binip, bulvardan yukarı doğru çıkarlar. Başbakanlık Konutu’nun bulunduğu kavşağa gelince, Çetiner Karahan’la Osman Korutürk arasında şöyle bir diyalog geçer:

“Sağa mı sapayım, sola mı?”

“Doğru gir.”

“Dalga mı geçiyorsun oğlum, orası Cumhurbaşkanlığı…”

“Tamam işte, beni kapıda bırak, ben oradan yürüyerek giderim.”

“Nereye yürüyeceksin?”

“Ben orada oturuyorum.”

Ali Baransel’in anıları kaleme aldığı kitabından…

Bugün, gösteriş içinde yaşayan, VIP salonlardan onlarca, yüzlerce koruma ile geçen, pop starlar gibi yaşayan siyasetçileri, yakınlarını görmeye alışmış genç kuşaklar, bir zamanlar, Ankara'da yolda yürürken sokakta Ecevit, Demirel, Korutürk gibi başbakanlarla, cumhurbaşkanları ile karşılaşılabildiğini anlayamıyorlar. Aşağıdaki anılar belki gençlerin o günleri anlamalarını kolaylaştırır. - fahri koruturk ve ailesi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir