KUR’AN; Yüceler Yücesi TANRI’nın Kendisini tanıttığı, muhteşem güzellikteki öğüt, öneri, tavsiyeleri ile uyarı ve sınırlarını içeren Sözlerini-Ayetlerini, son peygamber Muhammed aracılığıyla yazıya geçirttiği, -(Peygamberimizin elçilik görevi bitince canını aldı; artık yok, ne kaldı? Sadece KUR’AN!)- ve insanlığa rehber olarak bıraktığı, diğer Kitaplar-ilâhî metinlerdeki sapmaları düzelten son ilâhî Kitap’tır ve din hükümlerinin TEK kaynağıdır.
Sözün en güzel, en önemli, en değerlisi TANRI Sözleri KUR’AN’da ve TANRI’nın; din’de ki tüm ilke, kural, hükümleri de KUR’AN’da, sadece KUR’AN’da yer almaktadır. KUR’AN’da TANRI vardır. KUR’AN içinden, Sözleri olan ayetleri ile okuyan kişiye seslenir.
TANRI, Kitabı KUR’AN’da; ahlâkî öğüt, tavsiye, önerilerde bulunurken, dünya ve sonsuz yaşama dair de uyarılarını yapmakta, sürekli kullanılmasını, işletilmesini istediği akıldan bahsetmektedir. Akıl bir cevherdir ama kullanıldıkça, işletildikçe anlam kazanır; başkalarına ipotek edilirse tüm özelliklerini yitirir, bloke olur.
İşte KUR’AN’da TANRI, yarattığı kullarına sadece Kendisine bağlı kalarak, işletilen-kullanılan akılları ile kula kul olma onursuzluğundan kurtulmalarının ve özgürlüklerine kavuşmalarının ilkelerini verir.
Yüce Yaratıcı’yı tanımayı ve yaşam rehberi KUR’AN hakkında bilgiyi ana kaynağından yani KUR’AN’dan edinmemiz şarttır. Sonuçta eğer aklınızı işletir-kullanırsanız ve anladığınız dilde Yaratıcınızın Kitabını okursanız; KUR’AN sizi tüm aklınızı bloke eden aracılardan, tarikat-cemaatlerden-diyanetten ve inancınızı sömüren tüm şeyh, şıh, hacı, hoca, imam vb. din adına konuşan herkesten, tüm yanlış bilgilerden kurtarır ve tertemiz bir akılla Yaratıcınızla başbaşa kalmanızı sağlar.
KUR’AN’ı radikal dincilerde görülen vahşi teröre izin veren, Arapların örf ve adetlerinden ibaret, ilkel kabîle kitabı olarak bilen batı toplumları; hukuk-yaşam standardı anlamında ve teknolojik olarak gelişmişliklerine rağmen, kutsallaştırılmış kullara tapınmalarını eleştiren, din alanında yanlışlarını düzelten KUR’AN’ın verdiği bilgilerden habersiz; TANRI’nın oğlu(!) olabileceğini iddia ediyor, papaz-rahip gibi din adamlarından(!) günahlarının affını(!) diliyorlar, peygamberlerini-din adamlarını TANRI’ya ortak ediyorlar(ŞİRK). TANRI yaratılmışlara özgü -oğul edinmek gibi- nitelendirmelerden kesin uzak olduğunu, ‘af’ yetkisinin sadece Kendisinde olduğunu ve yalnızca Kendisine ortak koşulmasını affetmeyeceğini, KUR’AN’da çok açık olarak beyan etmektedir.
(Tevbe,30)”Kitap verilenlerden Yahudiler; “Üzeyr Allah’ın oğludur!” dediler. Hristiyanlar “İsa Mesih Allah’ın oğludur!” dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri gerçek dışı sözlerdir.”
(Âli İmran,135)”Günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki-Allah’tan başka günahları bağışlayan yoktur.”
(Yunus,108)”Ey insanlar! Andolsun size Rabbinizden gerçek/Kur’an gelmiştir. Kim doğru yola girerse ancak kendisi için girer. Kim de saparsa kendi aleyhine sapar.”
(Hud,17)”O Kur’an, Rabbinden gelen gerçektir-Kur’an’dan hiç kuşkun olmasın!”
(İsra,107)”Allah’ın gönderdiği ayetlere ister inanın ister inanmayın!”
TANRI bizleri iyiye, güzele, doğruya, hakka, gerçeğe, adalete KUR’AN ilkeleri aracılığıyla çağırmaktadır. Çağrı bir tekliftir. Zorlama içermemektedir(Bakara,256). Gönüllü, bilinçli bir tercihle kabul edilmeyi beklemektedir. Yani TANRI KUR’AN’da emretmiyor; tercih-seçim hakkı vererek bizlere örgütlerini, tavsiyelerini ve uyarılarını, sadece söylüyor!
KUR’AN; insanların kendi gibi yaratılmış kullara asla -Allah adına, Allah yerine- hizmet edilmemesi gerektiğini ve uyarılarıyla bu çok tehlikeli olan yola girilmemesi için, bunun tüm olası yollarını göstermektedir.
(En’am,55)”Ayetlerimizi-ilkelerimizi ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz-uzun uzun anlatıyoruz ki, inkârcıların ne tarz bir yol izlediklerini açık-seçik göresiniz-günaha batmış olanların-suçluların yolu-nelerin suç, kimin suçlu olduğu iyice ayrılıp belli olsun.”
KUR’AN, temel kavramlardan olan ‘adalet-hak’ konusunda da öylesine muhteşem ilkeler verir ki, bu ayetleri(Mâide,8-Nisa,135) uygulamak insanı çok zorlar ama ana amaçlardan biri de zoru başarmaktır.
Yine bir KUR’AN ilkesi; size verilen her şeyin ihtiyacınızdan fazla olanını ihtiyaç sahipleri ile paylaşmak! Bu gerçek de, KUR’AN’da hayata geçirilmesi istenen ana amaçlardan biridir.
KUR’AN, din adına yalan-yanlış konuşan zalimlerin-din tacirlerinin tüm foyalarını açığa çıkaracak muhteşem uyarılarla ve doğru olanı gösteren muhteşem ipuçları ile doludur. Sadece TANRI’ya bağlı kalma özgürlüğü içinde gerçek yaşam rehberliği yapar.
‘KUR’AN’ bazılarınca yalnızca ‘uhrevi’ olanla ilgili ve bilimden uzak konular olarak değerlendirilir. KUR’AN, esas bilimsel çalışmalarla anlamı, derinliği ortaya çıkacak yaşam Kitabıdır; insanlığı mutluluğa ve huzura kavuşturacak; doğruya, iyiye, güzele, gerçeğe, hak olana, adalete götüren yollara kılavuzluk-rehberlik eder. TANRI’nın da üzerinde olduğu dosdoğru yolda, TANRI ile birlikte yürütür.
Ve KUR’AN’da; arayışta olan kişi neyi arıyorsa, neyi bulmak istiyorsa onu buldurur! Kehanet arayana kehanet(!), şifre arayana şifre(!), çelişki arayana çelişki(!).
Sadece TANRI’yı arayana da, TANRI’yı buldurur! KUR’AN, TANRI ile ve TANRI’nın yasası ile, ilkeleri ile, en önemlisi sevgi ve şefkati ile buluşturur!
Yaklaşık binbeşyüz yıldır tartışılan, altıbin küsur ayetten oluşan, orjinal metne bir kelime dahi ilave edilemeyen bu muhteşem ilâhî Kitap KUR’AN, insanın ahlâkî erdemlerle donanması noktasında evrensel tüm kuralları içerir.
KUR’AN, hayatın kendisidir, dünyevi yaşamın da tam ortasında durmaktadır.
(Kamer,17,22,32,40)”Yemin olsun! Biz Kuran’ı öğüt alınması için kolaylaştırdık; o halde yok mu öğüt alıp düşünen?”